Cumhuriyet Halk Partisi, iç çatışmalardan bir türlü sıyrılamayan, halkın gerçek gündemi olan ekonomik krize kulak veremeyen bir görüntü veriyor bugünlerde. Ön seçimlerden olağanüstü kurultaylara sürüklenen bu yapının, artık halkın beklentilerine karşılık veremediği açıkça ortada. Kurultaydan medet umanlar, ne yazık ki beklediklerinin zerresini bulamadı. Üstelik Parti Meclisi’ne giren isimler üzerinden yapılan tercihler, kamu vicdanında ciddi bir yara açtı. AKP'leşmek, AKP'ye benzeşmek hevesinde olanlara günü geldiğinde en alasından hesap sormak, bugün AKP'ye sorulandan daha ağır ve katmerli olacak.
TGRT’nin radarına takılan ne kadar şaibeli isim varsa, kamuoyunun “bankamatik memuru” olarak iddiaları bulunan ve suçlanan ne kadar isim varsa, hepsi hesap vermeden, hesap sorulmadan bir şekilde PM listesine girmiş. Bu tablo, “Her şey çok güzel olacak” diyen milyonların moralini altüst etmekle kalmadı, aynı zamanda zihinlere bazı sert soruları da kazıdı: “Halk için olması gereken siyaset, neden hep musluğun başına çöreklenenlerin lehine çalışıyor?” Evet, sinek mundar değil belki ama mide bulandırır!
Elbette halk unutmaz. İddialar hakkında açıklama yapılmadan, hesap sorulmadan, aklanmadan vitrinlere çıkarılan isimler mide bulandırır. Sözde temsiliyetin bu kadar yozlaştığı yerde, halkın umudu sönmeye başlar.
Üniversitelerde, iş yerlerinde, tarlalarda, sokaklarda mücadele eden gençler; karanlığı yırtmak için ayağa kalkmışken, CHP gibi muhalefet partilerinin, halktan çok kendi iç kliklerini öncelemesi utanç verici bir çelişkidir. Gençliğin, emekçinin, köylünün, çiftçinin yükselen sesi; patron siyasetçilerin çıkarlarıyla aynı terazide tartılamaz. Çünkü bu terazi bu kadar haksızlığı çekmez!
Bugün yolsuzluk yapanı koruyan, halka ait olanı yandaşlara dağıtan bir anlayış varsa ve buna karşı hiçbir siyasi ya da hukuki adım atılmıyorsa, hesabı sorulmuyorsa orada halkın geleceği için değil, şahsi çıkarlar için siyaset yapılıyordur. İster belediyede, ister partide olsun, halkın hakkını kendi zenginliği için kullananlara ve ortada dolaşan iddialara sessiz kalan herkes, o hırsızlığın ortağıdır. Onlar geleceğe ve halka ihanet yapanlardır.
Elinde küresel sermayenin “yardım kartları”yla dolaşan ama o kartları ihtiyaç sahibine değil, mahalle delegelerine dağıtanlar; belediye kaynaklarını halkın değil, kendi servetinin kaynağı olarak görenler bugün PM sıralarında yer buluyorsa, orada sorgulanması gereken çok şey vardır. Siyaset, halk için yapılmayacaksa ne için yapılır? AKP’ye benzeşmek başarı değil ahlaksızlıktır.
2024’te, 2025’te yığınlar sokaklara dökülürken, siyasetin önüne konan barikatları aşamayanların artık o koltuklarda oturmaya hakları kalmamıştır. İnançsızlık ve güvensizlik büyürken, bir tek lidere, bir tek anlayışa umut bağlamanın anlamı kalmamıştır. Çünkü kurtuluş, tek adamcılığın karşısında çoğulculukla mümkündür.
Bu nedenle direniş moralden yoksun olmamalı. Umudu yeniden inşa etmenin yolu, istibdada karşı sabırla ve inatla direnmektir. O listeye giren şaibeli isimler hakkında hukuki süreç işletilmeden, bu halkın vicdanı asla rahat etmeyecek. Mücadeleyi onlara teslim edemeyiz, biz onlarla yol yürümeyiz. Ar damarı çatlamış olanları ifşa etmek, halkın yüce vicdanında yargılamak bizim görevimizdir.
Mücadele etmekten başka yolumuz yok. Onurumuzu, halkın geleceğini ve adaleti korumak için sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Bu mücadele sadece bugünün değil, yarının da teminatı olacak. Biz yenilgiye mahkûm olanlarla değil, baskıcı rejime ve düzene başkaldırıp zafere giden yolu seçenlerle yürümek zorundayız.