TBMM arşivlerine göre ilk deprem araştırma komisyonu Kars ili, Iğdır İlçesi'nde geniş çaplı hasara neden olan 5 Eylül 1962 tarihindeki M:5.5 büyüklüğündeki deprem sonrasıdır. Bu deprem için hem TBMM'de hem de Cumhuriyet Senatosu'nda eş zamanlı olarak iki komisyon kurulmuştur (Çizelge 1). Her iki komisyon raporlarını hazırlamış ve sunmuştur.
TBMM'nin beş üyesinde oluşan inceleme heyeti saha çalışmalarını yapmış ve gözlem ve önerilerini iki sayfalık bir raporla TBMM'ye iletmişlerdir. Deprem büyük olmamasına rağmen Iğdır'daki evlerin yüzde 40-50'sin tamamen hasara uğradığı belirtilmiştir. 1 kişi ölmüş, 22 kişi yaralanmıştır. TBMM heyeti bölgede 7.500 çadıra ihtiyaç olduğunu, yeniden inşa edilecek konutların ileride bir hataya düşülmeyecek şekilde iyi bir şehir planına göre yapılmasını, banka alacaklarının tahsilinde kolaylıklar tanınmasını, bölgedeki memurlara acilen barakalar yapılmasını önermişlerdir.
Cumhuriyet Senatosu ise Iğdır depremi için üç kişilik bir heyeti deprem bölgesine görevlendirmiştir. Heyet, hazırladıkları raporda depremin orta şiddette (5.5 büyüklüğünde) olmasına rağmen evlerdeki hasarların çok büyük çaplı olduğunu, kış ayı nedeniyle çok hızlı barınma olanaklarının sağlanmasını, depremzedelere evlerini yapması için faizsiz kredi sağlanmasını ve bu amaçla kanun tasarısı hazırlanmasını, halkın eğitim ve sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasını ve ellerinde kalan zirai ürünlerin satın alınmasını önermişlerdir.
Doğu Anadolu'da, Varto'da 19 Ağustos 1966 tarihinde olan Ms:6.8 büyüklüğündeki depremin araştırılması amacıyla TBMM'nde "Deprem Bölgesindeki Genel Durum Hakkında Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu" için seçilen 17 milletvekili 25 Kasım 1966 tarihinde çalışmalarına başlamış ve heyet 25 Nisan 1967 tarihinde 74 sayfalık raporunu TBMM'ne sunmuştur. Heyetten 7 milletvekili rapora ek olarak toplam 17 sayfalık muhalefet şerhi yazmışlardır. Deprem Bingöl, Muş ve Erzurum'da 434 ilçe ve köyü etkilemiş, 20.007 mesken yıkılmış veya ağır hasara uğramış, 2.517 kişi ölmüş ve 1.420 kişi yaralanmıştır.
Deprem bölgesinin iklim, coğrafya, ulaşım ve sosyo-ekonomik özellikleri nedeniyle Bingöl, Muş ve Erzurum'da depreme maruz kalan halkın birçok sorunlarla karşılaştığı tespit edilmiştir. Geçici ve kalıcı barınma, sağlık hizmeti, yardımların dağıtımı, hasar tespitleri, ortada kalan hayvan ve ürünlerinin değerlendirilmesi, açıkta kalan çocuklar ve öğretmenlerle ilgilenme, zirai kredilerin arttırılması, başka illerde iskân edilen depremzedelerin durumu ve yardım alması, Avrupa'ya işçi gönderme gibi birçok konuda önemli sorunlarla karşılaşıldığı ile ilgili konular raporda tartışılmıştır. Muhalefet şerhlerinde, yukarıda sıraladığımız konularda önemli aksamalar ve yetersizlikler dile getirilmiş, birçok ilçe ve köylerde incelemeler yapılmadığı ve barınma barakaları inşa edilmediği ve TBMM'ye sunulan raporda muhaliflerin görüşlerine ve tespitlerine yer verilmediği, raporun objektif olmadığı ve yalnızca yereldeki mülki amirlerin görüşlerini yansıttığı belirtilmiştir.
Yıl 1976
6 Eylül 1975 tarihinde Ms=6.9 büyüklüğündeki Lice (Diyarbakır) depreminden sonra 20 Nisan 1976 tarihinde Cumhuriyet Senatosu "Lice Depremi Hakkında Araştırma Komisyonu" kurmuştur. Ancak bu konuda Cumhuriyet Senatosu'na bir rapor sunulmadığından araştırma hükümsüz kılınmıştır. Dolayısıyla bölgedeki gözlemlerle ilgili hükümetin bir raporu yoktur. Bu depremle ilgili yerli ve yabancı bilim insanlarının inceleme ve araştırmaları vardır. Hani ile Kulp ilçeleri arasındaki bölgede önemli derecede hasarlara neden olmuştur. Depremde 2.384 kişi hayatını kaybetmiş, 8.149 konut yıkılmış ve ağır hasar almıştır. Artçı depremler bir ay sürmüştür. 25 Eylül 1975'deki artçı deprem mevcut hasarları daha da arttırmıştır. Tahmin edilen hasar değeri 17 milyon dolardır. Deprem bölgesine devlet yardımı 34 milyon dolar olmuş, yurtdışındaki çeşitli kurum ve kaynaklardan ise 16 milyon dolar tutarında yardım gelmiştir. Yapılması planlanan prefabrik türde 5.800 konutun 3.900 tanesi Haziran 1976 tarihi itibariyle depremzedelere teslim edilmiştir.
24 Kasım 1976 tarihinde Çaldıran-Muradiye (Van) civarında Ms:7.3 büyüklüğünde deprem oldu. Çaldıran-Muradiye depreminde 3.840 kişinin öldü, 497 kişi yaralandı. Deprem nedeniyle 9.232 konut oturulamayacak biçimde hasara uğradı ve 51.000 kişi evsiz kaldı.
Bu depremden sonra, biri 18 Ocak 1977 tarihinde Cumhuriyet Senatosu'nda, diğeri ise 28 Aralık 1977 tarihinde TBMM'de olmak üzere depremle ilgili iki ayrı araştırma komisyonu kuruldu. Cumhuriyet Senatosu "Deprem ve Depremle İlgili Yerleşim, Mesken, Ulaşım, Dağıtım, Depolama ve Afetler Fonu Hakkında Araştırma" başlığı altında bir araştırma komisyonu kurulmasına karar verdi. Komisyon, deprem bölgesinde sahada gözlem yaparak bir araştırma yapmak yerine, depremle ilgili genel sorunlarla hakkında ilgili kurumlardan bilgi alarak bir rapor hazırlamayı yeğledi.
Araştırma komisyonunun araştıracağı konu başlıkları şu soruları içeriyordu:
Araştırma komisyonu bu soruların yanıtlanması için Ulaştırma Bakanlığı'na, İmar ve İskân Bakanlığı'na, Devlet Planlama Teşkilatı'na ve Deprem Mühendisliği Türk Milli Komitesi'ne görüş isteme yazıları gönderilmiş ve gelen yanıtlar 30 sayfalık bir rapor olarak düzenlenerek Cumhuriyet Senatosu'na sunulmuştur.
İlgili kurumlardan gelen yanıtlardan yapılan tespitlerin bir bölümü özetle şöyledir:
1977 yılının ikinci deprem araştırma komisyonu TBMM tarafından 28 Aralık 1977'de kurulmuştur. Araştırma komisyonunun başlığı "Doğu İllerinde Meydana Gelen Deprem Hakkında Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu" olarak belirlendi. Ancak, komisyon araştırma raporu sunmadığı için hükümsüz kararı verilmiştir.
24 Kasım 1976 tarihinde Ms:7.3 büyüklüğünde olan Çaldıran (Van) depreminden dört ay sonra Cumhuriyet Senatosu 2 Mart 1978 tarihinde "Van-Muradiye-Çaldıran-Erciş Yörelerinde Meydana Gelen Deprem Hakkında Kurulan Senato Araştırma Komisyonu" kurmuştur. Ancak komisyon raporunu vermediği için hükümsüz kılınmıştır. TBMM ve Cumhuriyet Senatosu'nun oluşturduğu komisyon üyelerinin bu depremle ilgili saha gözlemleri olup olmadığını, ne tür bilgilere ulaşıldığını ve neden rapor verilemediğini bilmiyoruz. Okuyucularımız bu depremle ilgili bazı saha gözlemlerine dair ayrıntılı bilgileri 1991'de yayınladığım açıklamalı deprem rehberi kitabımda bulabilirler.
Yıl 1999
17 Ağustos 1999 yılında Mw:7.4 büyüklüğündeki Gölcük (Kocaeli) depreminin oluşturduğu acı sonuçlar, uzmanlarımızın uzun yıllardır deprem risklerinin azaltılması konusunda eksikliklerimizin giderilmesine dair uyarılarının ne kadar yerinde olduğunu ortaya koymuştur. 17 Ağustos depremi, tüm Marmara Bölgesi'nde, Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedilmiştir. 20'nci yüzyılın sonunda bir şehir depremi kimliğine bürünen bu afet, çok büyük can kayıplarına ve ekonomik yıkıma neden olmuştur. Resmi raporlara göre, 17.480 ölüm, 43.953 yaralanma olmuş, 505 kişi sakat kalmış, 285 bin 211 konut, 42 bin 902 işyeri hasar görmüştür. 20 milyar ABD Doları doğrudan ekonomik kayıptan bahsedilmektedir. Resmi olmayan bilgilere göre kayıpların daha fazla olduğuna dair söylemler vardır. Yaklaşık 16 milyon insanın değişik düzeylerde etkilendiği bu depreme "milât" denilmesinin nedeni herhalde büyüklüğü değil, depremin aynı anda birkaç büyük şehirde büyük kayıplar yaratmasıdır. Çünkü, bu topraklarda zaten yüzlerce yıldır birçok büyük deprem yaşanmıştır.
Toplumda travma yaratan bu depremle ilgili olarak TBMM, 23 Ağustos 1999 tarihinde "Ülkemizde Meydana Gelen Deprem Felaketi Konusunda Yapılan Çalışmaların Tüm Yönleriyle İncelenerek Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu" adı altında 13 milletvekilinin görevlendirildiği bir heyet oluşturmuştur. Araştırma komisyonu üyeleri 2 Eylül 1999 ile 29 Eylül 1999 tarihleri arasında çeşitli tarihlerde deprem bölgesinde etkilenen çeşitli il ve ilçelerde ve ilgili mekânlarda üç kez incelemelerde bulunmuştur. Komisyon üyelerinin incelemeleri sırasında, 12 Kasım 1999 tarihinde Kaynaşlı-Düzce merkezli Mw:7.2 büyüklüğünde bir deprem daha olmuştur. Heyet bu depremle ilgili saha çalışması da programlanmıştır. Heyet, Türkiye'deki deprem tehlike ve riskleri ile ilgili sorunları ve çözüm önerilerini anlama adına İstanbul, Bursa, İzmir ve Eskişehir gibi deprem tehlikesi altındaki şehirlere giderek valilikler, belediyeler, meslek odaları, STK'lar ve ilgili akademisyenlerle ile toplantılar yapmışlardır. Komisyon incelemelerini bitirdikten sonra 50 sayfalık raporunu 22 Şubat 2000 tarihinde TBMM'ye sunmuştur. Heyet sahadaki incelemelerden hareketle şu önerilerde bulunmuştur:
TBMM'deki çeşitli partilerin milletvekilleri tarafından deprem konusu ile ilgili meclis araştırması istemine dair on adet önerge verilmesi üzerine "Deprem Riskinin Araştırılarak Deprem Yönetiminde Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi" amacıyla 12 Ocak 2010 tarihinde komisyon kurulmuş ve göreve başlamıştır. Komisyon 28 Ocak 2010-7 Nisan 2010 tarihleri arasında düzenlediği toplantılarda çok sayıda resmi kurum, üniversite, meslek odası ve STK temsilcilerini dinlemiştir. Araştırma komisyonu üyeleri TBMM dışında İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bolu, Düzce, Sakarya, Eskişehir ve Bursa illerinde yerinde valilikler ve belediyelerle görüşmeler yapmıştır. Komisyon, ayrıca bakanlıklar ve bağlı kurumlardan 1999 senesinden günümüze kadar deprem nedeniyle bir afete hazırlık anlamında yapılan her düzeydeki mevzuat değişiklikleri ile her türlü uygulama iş ve işlemleri ve bunların sonuçlarını kapsayan bilgi notlarının hazırlanmasını istemiştir.
Komisyonun yapmış olduğu toplantılar, inceleme gezileri, komisyona yapılan sunumlar ve gönderilen çeşitli bilgilerin incelenmesi ve değerlendirilmesi ile öneriler geliştirilmiş ve komisyon 7 Nisan 2011 yılında 154 sayfalık raporunu TBMM'ye sunmuştur. Öneriler geliştirilirken, deprem konusunu özgün olarak ilgilendiren konuların yanında, diğer afetler de ayrı tutulmadan, tüm afet konularını da içerecek bir yaklaşım benimsenmiştir. Komisyon, raporun sorunlar bölümünde (Bölüm 3)10 tane ana başlık, öneriler bölümünde (Bölüm 5) ise 20 tane ana başlık altında görüşlerini sunmuştur. Öneriler bölümünde belirlenen ana başlıklar şunlardır:
Bu ana başlıklar altında ve birçok alt başlıklarda Türkiye'nin deprem başta olmak üzere diğer afet risklerinin azaltılması, afete dirençli bir toplum ve ülke oluşturulması için öneriler ayrıntılı olarak sunulmuştur. Rapora, ayrıca bir ek görüş ve dört muhalefet şerhi eklenmiştir.
30 Ekim 2020 tarihinde Ege Denizi'nde Sisam Adası'nın kuzeyinde Mw:7.0 büyüklüğünde oluşan deprem, 70 km uzaktaki İzmir şehir merkezinde, Kuşadası İlçesinde ve Ege kıyılarında çok sayıda binada önemli yıkım ve ağır hasar ve 117 can kaybına neden oldu. Yapılardaki üretim hataları zemin ile ilgili sorunlarla bir araya gelince çok sayıda bina depremin sarsıntısına dayanamayarak şiddetli hasarlara uğradı. Kıyılarda 2.0 metre yüksekliğe ulaşan tsunami kıyıya yakın alanlarda önemli hasarlar yaptı
30 Ekim 2020 Sisam Depremi'nin hatırlattığı "Türkiye'nin deprem gerçeği" etkisiyle depremden 10 gün sonra, TBMM 3 Kasım 2020 tarihinde "Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi" amacıyla 22 üyeden oluşan bir araştırma komisyonu kurdu. Komisyon konuyla ilgili bakanlıklar, üniversiteler, meslek odaları, belediyeler, özel kurumlar ve STK'lardan temsilcilerini TBMM'ye davet ederek görüşlerini aldı. Komisyon toplantıları 17 Kasım 2020-17 Mart 2021 tarihleri arasında 21 oturum halinde yapıldı. Bu toplantılardan üçü TBMM dışında, sırayla İzmir, Elazığ ve AFAD Genel Merkezi'nde gerçekleştirildi. Toplantılardaki tüm görüşmeler tutanaklar halinde TBMM'nin ilgili WEB sayfasında yayınlanmaktadır. Araştırma komisyonu şu anda TBMM'ye sunulmak üzere nihai raporunu hazırlama çalışmalarını sürdürülmektedir.
Komisyon hazırlanacak nihai raporun sonuç ve öneriler bölümünde şu 11 ana başlık ve ilgili alt başlıklar altında önerilerini sunmayı planlamaktadır:
TBMM'nin deprem konusunda oluşturduğu 10'uncu araştırma komisyonu raporunun sonuç ve öneriler bölümünün ana ve alt başlıklarına bakıldığında bundan önceki araştırma raporlarındaki sorunlar ve çözümlerle ilgili benzerlikler çoktur. TBMM'nin ürettiği bu raporların çok daha ayrıntılı benzerleri, özellikle 17 Ağustos 1999 depreminden sonra toplum ve kurumlar üzerinde oluşan etki nedeniyle birçok toplantı, sempozyum ve seminerler sonrasında yayınlanmıştır. Deprem Şurası (resmî WEB link sayfası bulunamamıştır), Şehircilik Şurası, DPT, KENTGES raporlarının yanı sıra üniversitelerin düzenlediği ulusal ve uluslararası sempozyumlarda, son 21 yıldır çok sayıda değerli raporlar üretilmiş ve halkın, kurumların ve siyasetçilerin görüşlerine sunulmuştur. Bir bölümü medyaya da yansıyan tüm bu bilgi üretimi sonucunda bir farkındalık oluştuğunu düşünüyoruz. Ancak, bu farkındalığın onlarca yıldır dile getirilen temel sorunların giderilmesinde ve afetlere dirençli bir toplum ve yaşam biçimi yaratmada arzu edilen hedefe ulaşılamadığını ne yazık ki her büyük depremden sonraki kayıpları görerek yaşıyoruz.
TBMM'de 10'uncu kez kurulan deprem araştırma komisyonunun yukarıda 11 madde olarak sıralanan ana başlıklarda ve alt başlıklarındaki konulara yönelik çözüm önerileri önümüzdeki günlerde yayınlandığında, bugüne kadar yapılan tespitlerin doğrultusunda hangi sorunların ne kadarının çözülüp çözülmediğini anlayacağız. Umarız bu son rapor Türkiye'de deprem kayıplarının azaltılmasına yönelik uygulanabilir bir yol haritası olur ve arzu ettiğimiz sonuçlara erişme umudumuzu arttırır. Bekliyoruz.
TBMM'nin deprem konusunda oluşturduğu 10'uncu araştırma komisyonu raporunun sonuç ve öneriler bölümünün ana ve alt başlıklarına bakıldığında bundan önceki araştırma raporlarındaki sorunlar ve çözümlerle ilgili benzerlikler çoktur. TBMM'nin ürettiği bu raporların çok daha ayrıntılı benzerleri, özellikle 17 Ağustos 1999 depreminden sonra toplum ve kurumlar üzerinde oluşan etki nedeniyle birçok toplantı, sempozyum ve seminerler sonrasında yayınlanmıştır. Deprem Şurası (resmî WEB link sayfası bulunamamıştır), Şehircilik Şurası, DPT, KENTGES raporlarının yanı sıra üniversitelerin düzenlediği ulusal ve uluslararası sempozyumlarda, son 21 yıldır çok sayıda değerli raporlar üretilmiş ve halkın, kurumların ve siyasetçilerin görüşlerine sunulmuştur. Bir bölümü medyaya da yansıyan tüm bu bilgi üretimi sonucunda bir farkındalık oluştuğunu düşünüyoruz. Ancak, bu farkındalığın onlarca yıldır dile getirilen temel sorunların giderilmesinde ve afetlere dirençli bir toplum ve yaşam biçimi yaratmada arzu edilen hedefe ulaşılamadığını ne yazık ki her büyük depremden sonraki kayıpları görerek yaşıyoruz.
TBMM'de 10'uncu kez kurulan deprem araştırma komisyonunun yukarıda 11 madde olarak sıralanan ana başlıklarda ve alt başlıklarındaki konulara yönelik çözüm önerileri önümüzdeki günlerde yayınlandığında, bugüne kadar yapılan tespitlerin doğrultusunda hangi sorunların ne kadarının çözülüp çözülmediğini anlayacağız. Umarız bu son rapor Türkiye'de deprem kayıplarının azaltılmasına yönelik uygulanabilir bir yol haritası olur ve arzu ettiğimiz sonuçlara erişme umudumuzu arttırır. Bekliyoruz.