SİYASİLERİN TAMAMI PSİKİYATRİK TEDAVİYE ALINMALI!

SİYASİLERİN TAMAMI PSİKİYATRİK TEDAVİYE ALINMALI!

Deprem… Deprem, yanan yürekler sönen ocaklar, enkaz altında yitip giden canlar, hepsinin sebebi Narsisistik Kişilik Bozukluğu...

Netçe tanısını koymak için siyaset sahnesinde olan iktidarı, muhalefeti ayrımı yapmadan topluca ve acilen psikiyatrik tedaviye alınması gerekmektedir.  

Bir gazetenin köşe yazarı bizim psikiyatrik tedavi önerimizi doğrular yazısı şöyle… “Mesela bir deprem felaketinde kimse, “Devlet” denilen yapının, yapıyı yönetenlerin, kendi çıkarlarını hesaplamak için kurtarma faaliyetlerini 50 saat durdurmasını beklemez. Normal bir düzende başkasının kanı üzerinden siyaset yapmak en büyük suçtur çünkü… Yapılırsa ne olur?  Kurtarılabilecek binlerce insanı ölüme terk etmiş olursunuz…

Kimse bu kadar kötü olamaz. Bu kötülüğü aklınız almadığı için işi sadece “beceriksizlik, liyakatsizlik, hazırlıksız olma” durumuna indirgersiniz” diye kaleme almış.

Kahramanmaraş'ta meydana gelen deprem sonrası iktidardakilerden aşağı kalır yanı olmayan vicdansızlar sahne aldı. Kiralar deprem gibi yıkıcı, can yakıcı. Vicdanlı olanlar ise çaresizliğinden insanüstü gayretle bir cana ulaşmak için elleri ile yeri kazıdılar, alet edevatsız enkazda çırpındı durdular. İktidar olan bu tedavilik kişiler ise günah keçisini buldular… üç beş müteahhit, kendilerinin hiç suçları yokmuş gibi bırakın istifa yapmalarını her türlü çakallığa başvurdular… Ekranlarda utanmadan teselli yaptılar.

Belli ki 99 depremi kimseye ders olmadı, bilim insanları, deprem uzmanları konuştukları ile kaldılar.  Aslında o günden beri görev yapanların hepsi hesap vermeli, hesaba çekilmeli veya psikiyatrik tedaviye alınmalı. Öyle üç- beş müteahhitle kimse kendini aklayamaz/ aklamamalı.  

99’dan bugüne görev yapmış gibi görünen, Belediye Başkanı-İmar Müdürü-Yapı Denetim Şirketi-Mimar-Mühendis-Statikçi-Sigortacı-Kredi için Bankaların Uzman Bilirkişileri-Müteahhitten işalan nihai işi yapan yükleniciler. Her bir bina için bunları müteselsil sorumlu saymalıyız. Hepsine açık, şeffaf hesap vermeli ki bundan sonra böyle acıları görmeyelim… Bu hesabı sormayanlar ve hesap vermeden kaçanlar inanın ki hastalıklıdırlar, bunlardan kurtulmanın yolu asmakla, kesmekle olmaz, sandıkla olur… Bakalım düşündüğümüz gibi olacak mı?

Evet, Bu enkazı hep beraber kaldırmamız, yaraları birlikte sarmamız gerek. Ama başımızda var olan bu iktidarla, bu ucube sistemle, bu menfaatçi yönetenlerle ve kötülüğü yar edinenlerle bu iş zor… 

Daha iyi yaşamak ve yaşatmak için “Tek yol Devrin” diyenler yanılmadı, yanıltmadılar. Hep söylediler “insana değer vermeyen, halkı umursamayan kapitalizme bel bağlayan, şahsı çıkarları ve siyasi gelecekleri için devleti ele geçirenlerin bu faşizan düzeni yok olup gitmeli”.  

Gitmediler, çoğalarak geldiler, senin benim, bizim tek derdimiz bir lokma ekmek, Namerdi bırakın Mert’e muhtaç olmamak, onlarınki ise koltukları, iktidarları, emeğimizi nasıl sömürürüz diye düşünmeleri ve sarayları- hanları- hamamları… Bu coğrafyanın kaderciliği- Kadercileri yok olmadıkça biz çok acılar çekeceğiz.