Sinan Ateş davası: Oklar Kılavuz, Yönter, Yalçın ve Yıldırım’a çevrildi

Sinan Ateş davası: Oklar Kılavuz, Yönter, Yalçın ve Yıldırım’a çevrildi

Sinan Ateş’in katletilişinde oklar, İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet yiğit Yıldırım, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve Ateş öldürüldüğü sırada MHP milletvekili olan Olcay Kılavuz’a çevrildi

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin davanın ilk duruşması dördüncü gününde devam ediyor. Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, annesi Saniye Ateş, kardeşi Selma Ateş ve Sinan Ateş vurulduğu sırada yanında bulunan akrabası Selman Bozkurt duruşmada dinlendi. Verilen beyanlarda oklar MHP Genel Başkan Yardımcıları İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet yiğit Yıldırım, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve Ateş öldürüldüğü sırada MHP milletvekili olan Olcay Kılavuz’a çevrildi

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin davanın ilk duruşması dördüncü gününde devam ediyor. Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, annesi Saniye Ateş, kardeşi Selma Ateş ve Sinan Ateş vurulduğu sırada yanında bulunan akrabası Selman Bozkurt duruşmada dinlendi.

Önceki üç günkü duruşmada sanıkların cinayeti “şahsi meseleler”den kaynaklı gibi gösteren savunmalarının aksine Ayşe Ateş, Saniye Ateş, Selma Ateş ve Selman Bozkurt cinayetin asıl azmettiricileri olarak MHP ve Ülkü Ocakları yöneticilerini işaret etti. Verilen beyanlarda oklar MHP Genel Başkan Yardımcıları İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet yiğit Yıldırım, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve Ateş öldürüldüğü sırada MHP milletvekili olan Olcay Kılavuz’a çevrildi.

Ayşe Ateş, İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın’ın Ateş’i öldürtmek için Ahmet yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz’a görev verdiğini söyledi. Ateş, Sinan Ateş’in de MHP Genel Merkezi’nden gelen talimatlar doğrultusunda insanları dövdürttüğünü söyledi.

Ayşe Ateş dört isme işaret etti

Ayşe Ateş’in beyanı şöyle:

Bugüne kadar anlattığınız kumpası senaryoyu dinledik. Şimdi de mahkeme biraz gerçekleri dinlesin.
3 gündür karşımızda bilirkişi raporunu alıp işlerine gelen kısımları alıp işlerine gelmeyeni eleştirip savunmalar yaptılar. Kamera kaydı açık olmasına rağmen Sinan’ı Selman vurdu dediler. Kimin vurdurduğu, emri verenlerin kim olduğu çok net olmasına rağmen onun kardeşine, akrabasına suç attılar. Kamera kaydında kiralık katil Eray Özyağcı geliyor, silahı Sinan’ın üst kısmına doğrultuyor ve Sinan yere düşüyor. Hareket etmiyor. Sinan bilinci kapalı bir şekilde yere düşüyor. Hiçbir tepki veremiyor. İnsanların aklıyla alay etmeyin. Selman arabasına giderken silahını çekiyor. O esnada zaten Eray Özyağcı, Sinan’ı vurmuş gitmiş. Yeter be yeter! 3 gündür burada tiyatro oynuyorsunuz. Devletin namusuna leke sürüyorsunuz. Kimsiniz siz kimsiniz?

Rahmetli eşim bana sağlığında Olcay Kılavuz ve Ahmet Yiğit Yıldırım beni öldürtmek için kapı kapı geziyorlarmış ifadelerini defalarca bana söylemişti. Bu süreçte Sinan görevi bıraktıktan sonra Orhun Haber ve bot hesaplarda tehditler başladı. Orhun Haber’de ihanet ateşi yazısıyla tehdit ettiler. Bu sitenin sahibi de MHP yöneticisi Kerim Ender Ejder. Bir Ülkü Ocakları başkanının emri olmadan kimse bir şey yapmaz benim eşim de başkanlık yaptı. İftira kampanyası başlatıldı ve eşimin katliyle sonuçlandı Sinan’a tehditler artmışken arkadaşları da tehditlere maruz kaldı. Bu olayın fitilini ateşleyen Mersin olayıdır. Mersin olayından sonra tehditler iyice arttı.

Akşam bir telefon görüşmesi oldu Çağrı Ünel ile. Çağrı Ünel biz senin yanındayız diyerek telefonunu kapattı. Ertesi gün arkasından haince 11 kişi Çağrı Ünel’e mersinde saldırdılar Ahmet Yıldırım’ın talimatıyla. Ünel de kendini korumaya çalışırken refleksle bir ateş etti ve Emrullah Kaplan isimli bir şahsı vurdu. O çocuğun katili de Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet yiğit Yıldırım ve olayda payı olanlardır. Ben sadece Ülkü Ocakları’na sızan suç çetesini hedef alıyorum. Ünel bir ceza aldı ve şu an cezaevinde. Bu dosya ile bizim dosyamızın birleştirilmesi gerekiyor.

Sinan’a dedim ki bunların gözü dönmüş bu işleri bırak gidelim. Sinan ‘ben yanlış bir şey yapmadım, devletim beni korur’ dedi. Sayın Cumhurbaşkanına da bunu ilettim. Beni öldürürlerse bundan en çok devletimiz zarar görür dedim. Sayın cumhurbaşkanımız ‘kızım kocanın katilleri yakalanacak, gereği neyse yapılacak’ dedi. Ben sayın cumhurbaşkanının sözüne güveniyorum. Bu 3 günde şunu gördüm Sayın Cumhurbaşkanı’nın iradesine karşı bile meydan okuyan bir suç örgütü var. Ben FETÖ’cüysem, Sinan FETÖ’cüyse elinizde bir belge varsa lütfen savcılığa şikayet edin. Sinan para çalmış, saatler varmış. (saatleri göstererek) Bu saatlerle ev araba alınırmış. Bu saatleri kim istiyorsa gelsin alsın ben kendisine hediye ediyorum alınıyorsa ev araba alsın bunlarla.

Sinan’a Ülkü Ocakları mensupları tarafından Ahmet Yiğit Yıldırım’ın talimatıyla tehditler devam etti. Benim eşim de genel başkanlık yaptı süreç nasıl işler çok iyi biliyorum.

Sinan Ateş MHP Genel Merkezi’nden gelen talimatlarla birilerini dövdürdü

Sinan Ateş birilerini, gazetecileri dövdürdü dediniz. Evet Sinan Ateş birilerini dövdürdü. O zaman Sinan’ı karşıma aldım dedim ki bunlar sana yakışmıyor yapma bu işleri yapacaksan ocak başkanı olma. ‘Ayşe ben MHP genel merkezinden gelen talimatları yapıyorum. Yapmazsam bana da ceza keserler” dedi.

Eşim bir anda Bahçeli tarağından görevden alındı. Neden olduğunu bilmiyoruz. Devlet Bahçeli’ye 18 aydır soruyorum yanıt alamıyorum bildiği ne varsa anlatsın. Biz bekledik bekledik ama umudumuzu kaybettik. Bugün buradaki tablodan ben görüyorum ki bazıları tahliye olacak ve biz elimiz böğrümüzde kalacağız.

Ben ne kadar korksam da korkmasam da şunu gördüm bana yapacaklarını yapacaklar. Ölürsem benle mezara gitmesin herkes bilsin. Sinan bu tehditler başladığında bana söylediği İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın Sinan’ı öldürtmek için Ahmet yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz’a görev vermişler. Bu işin azmettirici rahmetli eşimin bana söylediği İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın’dır. Çantacılar torbacılar burada oturmuş asil failler dışarıda. Devlet bana neden koruma verdi. Demek ki asıl failler dışarıda ki devlet bana koruma veriyor.

Bu devlet kimsenin babasının malı değil. Burası muz cumhuriyeti değil devletin adil yüzüyle hepiniz yüzleşeceksiniz.

Ayşe Ateş’in mahkemeden talepleri:

  • Söylediğim ekstra bilgilerin ifademe eklenmesini istiyorum.
  • Ayrılan 17 kişilik dosyanın dosyamızla birleştirilmesini istiyorum.
  • İsmini verdiğim kişilerin sorgulanmasının ve dosyaya dahil edilmesini, eksik ifadelerin hızlı bir şekilde dosyaya ekletilmesini istiyorum.
  • Bu iki dosya birleştirildikten sonra dosyanın yeniden yazılmasını ve adil yargılanma istiyorum.

Sinan Ateş’in kardeşi Selma Ateş’in beyanı şöyle:

Sizin savunmanıza göre Sinan kendi kendini öldürdü. bir kiralık katil tuttu ve kendisini öldürttü. Kardeşim öldükten sonra ne benim ne ailemin yaşaması önemli değil önemli olan adaletin yaşaması. Bizim çocuklarımızın yaşadığını sizin çocuklarınız da yaşıyor. Benim çocuklarım bu mahkemeye gelip dayılarının nasıl katledildiğini dinlemek zorunda kaldı.

Hepsi Sinan Ateş’i tanımadığını söyledi. Ben anlatayım size. Ateş burada kenar mahallede büyüdü. Sadece babamızın bir evi vardı. Buradaki tutukluların bir kısmı da kenar mahallede büyümüştür. Biz kardeşimizi okutmak için biz ömrümüzü adadık. Kenar bir mahalleden Doç. Dr. çıktı ve Ülkü Ocakları Başkanı oldu. Benim babam annem dedem ülkücü. Biz ülkücü olarak doğduk mecburen. Bunu biz seçmedik. Ben bu camianın içinde büyüdüm. Ortaokuldan itibaren biz Ülkü Ocakları’nda görev aldık. bundan da gurur duyuyorum. Ben MHP’ye de Ülkü Ocakları’na da iftira atmam.

Devlet Bey kendisi aradı. ‘Sinan gelir misin?’ dedi, böyle Ülkü Ocakları başkanı oldu. Tanımıyoruz diyenlerin arayarak abi abi dediklerini de biliyorum. Birgün Devlet Bey Sinan’ı aradı. ‘Oğlum seninle konuşmam gerekiyor’ dedi. Sinan’a orada bir söz söyledi. Bunu da Devlet Bey açıklasın. Ben o sözün ne olduğunu biliyorum. Sonrasında Sinan istifa etti. İstifa eden de tek kişidir bu görevden.

Sinan onun hakkında algılar yapıldıktan sonra İsmet Büyükataman’la konuşacağım dedi. İsmet Büyükataman’ın vekilliği döneminde biz ailecek yoğun çalıştık. Kardeşim Murat Çelik’e telefon açıyor, görüşüyor sen ne anlatacaksan İsmet abine anlat diyor. İsmet Büyükataman’ı arıyor, Ataman “bir şey yapmazlar en fazla birkaç tokat atarlar” diyor.

Ahmet Yiğit Yıldırım’ın ve Olcay Kılavuz’un Sinan’ın göreve gelmesiyle bir karın ağrıları vardı.

Ahmet Yiğit Yıldırım, Tolgahan Demirbaş’ı Haluk Türk’ün çiftliğine gönderiyor ve “Sinan’ın yanında durma Sinan’ın kalemini kırdılar” diyor. Haluk da ben Sinan’ın yanındayım o benim kardeşim diyor.

Sinan, ocak başkanlığını bıraktığı tarihten itibaren sürekli tehdit alıyor. Makedonya’ya gidip döndükten sonra uçakta Ahmet Yiğit Yıldırım’ın bir tanıdığı var. Ahmet Yiğit Yıldırım’ı arıyor ve ‘Sinan uçakta’ diyor. Sinan’ın yanı kalabalık olduğu için çıkışta pusu atamıyorlar. Sonrasında tehditler devam ediyor.

“Devlet Bahçeli’den izinsiz bir çay içilmiyordu”

Sinan Ateş’in annesi Saniye Ateş’in beyanı şöyle:

Sanki herkes masum benim oğlum kendini vurmuş. Oğlum geldi bana dedi ki anne benim kalemimi kırdılar bana suikast düzenleyecekler. Bir gün beni ziyaret etti çelik yelekle. Belki korular dedim ama korumadılar. Benim oğlum 12 yıl İsmet Büyükataman’ın danışmanlığını yaptı. İsmet Ataman bizzat benim evime geldi. Ana babam duymasın dedi. Babası dayanamadı öldü ben ne kadar dayanırım bilmiyorum. Cezaevinde olanların çocukları yüzüne hasretmiş benim torunlarım yüzlerini hiç görmeyecek.

Mersin’deki Çağrı Ünel olayından sonra bir telefon geldi. Ölen çocuğun abisi aradı benim oğlumu tehdit etti. Oğlum, “Bana değil abileri Olcay Kılavuz, Ahmet Yiğit Yıldırım, İzzet Ulvi Yönter’e Semih Yalçın‘a soracaksın. Senin kardeşinin kanı benim elimde değil” dedi.

Dedim ki oğlum git Devlet Bahçeli’ye söyle defalarca ona ulaşmaya çalıştı. Hiç ulaşamadı ona.
Benim oğlumu öldürmek için mi Ülkü Ocakları başkanı yaptılar. O plaka (34 AT plakasını kast ediyor.) benim oğlumun döneminde alındı. O araca kimse binemiyordu o zaman Devlet Bahçeli’den izinsiz bir çay içilmiyordu. Benim oğlumun katilini çıkarsınlar ben de bu davadan vazgeçeyim Devletin üstünde devlet mi bunlar.

Benim torunlarım akşam yatarken kapıları kapatıyor ki bir şey olmasın diye. İnsan öldürmek bu kadar basit mi o zaman ben de kısasa kısas isterim madem ki bu kadar basit.

“Benim oğlumu defalarca takip ettiler. Yurtdışına gitti Olcay Kılavuz’un samimi olduğu bir hanımla görüştü. Dönüşte benim oğluma pusu kurdular. Hala benim kapıma gelebiliyorlar. Bizi öldürmekle mi korkutacaklar ben zaten ölüyüm. Bugünü ben 18 ay bekledim benim yavrumun katilleri çıksın diye. Niye insanlar bu kadar zalim oldu? Ankara’nın göbeğinde kime gözdağı veriyorlar? Biz zengin bir aile değiliz. Benim çocuğumu ne zorlu şartlarda yetişirdim. Ben onların vicdanına bırakıyorum.

Daha ne kadar Sinan öldürülecek? Bir tanesi diyor ki para. Benim oğlu eve gelen bir kutu lokumu eve sokmayı dışarıda dağıtır geliyordu. Ben çocuğuma bir lokma haram yedirmedim. Çocuğum zalimlere yem oldu.

Gelinim çelik yelekle, korumayla geziyor. Niye? Eşini savunduğu için bu devletin üstünde devlet mi var ben kime gideyim? Ben Türk’üm, Müslümanım ,ülkücüyüm, vatanseverim ama bunların inandığı ülkücülükten değilim ben. Bunlar maşa kimler yönlendirdiyse bunları onlar ortaya çıkacak.

Hala Doğukan Çep denen çocuk kızıma bakıyor oradan işaretler yapıp tehdit ediyor. Bu gücü nereden alıyorlar? Arkalarında birisi var ki bu kadar rahat davranabiliyor. Benim oğlum geri gelmeyecek ama ben adalet istiyorum, azmettiricilerin bulunmasını istiyorum İzzet Ulvi Yönter, Semih Yalçın, Olcay Kılavuz ve Ahmet Yiğit Yıldırım hakkında suç duyurusunda bulunmak istiyorum bunlardan davacıyım. Çocuğumun hakkını helal etmiyorum onlara. Devlet Bahçeli benim oğlumun katilini bulmalı. Oğlum FETÖ’cüyse neden 12 yıl danışmanlık yaptı partide?

Sinan Ateş vurulduğu sırada yanın bulunan akrabası Selman Bozkurt da şunları söyledi:

Rahmetli abim Sinan Ateş benim halamın oğlu özbeöz kardeşim gibidir. Oğlumun ismi Mustafa Sinan’dır. Olay gününe gelecek olursak 30 Aralık sabahı 11.00-11.30 civarında kendisini evinden aldım. Daha sonra Çukurambar’daki ofise gittik. Yarım saat sonra Ahmet Keçik kardeşimiz ofise geldi. Sonrasında vakit daraldığı için abim odasından çıkıp ‘Abdestimizi alıp namaza gidelim’ dedi.

‘Bunlar yine sosyal medyadan tehditlere başladı, bana saldırabilirler, uyanık olun’ diye bizi uyardı. Sonrasında camiye gittik. Namaz kılarken beni çağırıp ‘Beni rahatsız ediyor namaz kılarken’ diyerek silahını verdi.

Sonrasında camiden çıkarak ofise doğru yola çıktık yürüyerek. Arabaların arasından şahıs çömelir vaziyette abimin karşısına çıktı ve ateş etti. Sonrasında bana ateş etti, göğsümdeki acı nedeniyle siper aldım. Sonrasında abimin verdiği silahı hatırladım ve çıkarıp havaya bir iki el ateş ettim. Sonrasında abimi o vaziyette görünce ben de dizlerimin üzerine yığıldım. Olayın şokundaydım. Ahmet sonra silahı aldı. Etrafımıza çok fazla insan geldi ve bizi ambulansla hastaneye götürdüler. Ağır yaralandım, şahıs hedef gözetmeden en az 10 sefer abime de bana da ateş etti. Bir hafta yoğun bakımda kalıp taburcu oldum. Kendisi yoğun bir tehdit ve hakarete uğruyordu son 1 senedir. Bu durumdan çok mustaripti. Bizi de etkilememek için çok fazla dinlendirmiyordu.

Sendika.Org