Tarih: 18.09.2022 13:19

SEN NEYİN PEŞİNDESİN OSMAN

Facebook Twitter Linked-in

Tabi konu konuyu açtı. İş ekonomiye gelince, işlerin adeta durduğunu, esnafın siftah dahi edemeden evine gittiğini, birer ikişer işyerlerinin kapandığını, dolar ve euro’nun ne olacağını kimsenin kestiremediğini belirten konuklarımdan biri, şu cümleleri sarf etti:

 “Bugün başta temel gıda maddeleri olmak üzere hiçbir şeyin yanına dahi yaklaşılamıyor. Ülkede ‘orta direk’ diye bir kavram kalmadığı gibi toplum ‘alt ve üst’ gelir gurubu diye ikiye bölündüğünü görüyoruz. Ülkemiz ise bir hayli borç yükü altında. Bu durum nereye kadar kimse bilemiyor” dedi.

Konuğumun açıklamaları elbette önemliydi. Ancak, sebebini ortaya koyamadı. Dayanamayıp yinede sordum, yaşanan bu süreçten sorumlu kim? Siz o sorumluyu bulsanız dahi eleştirebilir misiniz dedim.

Sustu…

Ülkenin yaşadığı ekonomik sıkıntılarla ilgili benden de bir şeyler duymak istediği belliydi konuklarımın. Tabi umutlarını suya düşürmedim özetlemeye çalıştım kendimce.

Şöyle dedim:

Herkesin kendine göre bir doğrusu vardır elbet ama aslında doğru birdir. Dolayısıyla meselelere ön yargısız bir şekilde yaklaşmak, gerçekleri görebilmek ve ortaya koyabilmektir asıl olan. Eğer siz önyargısız bakamıyorsanız, ifade edemiyorsanız işte o zaman doğru olanı zaten göremiyorsunuz demektir.

Devam ettim:

Bugün ekonomik verilere bakıldığında sizin de dediğiniz gibi iç açıcı bir durum yok ortada. Üretim, yok denecek kadar kısıtlı. Sata sata elde bir şey de kalmadı. Göstergeler umut vermiyorsa, piyasalarda yaprak kıpırdamıyorsa o halde birlikte soralım, sahi suçlu kim?

Ülkenin gözbebeği şirketler birer ikişer iflâs anlaşması isterken,  eğer kuru soğan dahi bizi perişan edip bize kafa tutabiliyorsa, yılgınlık, yorgunluk ve suskunluk hâkimse ülkede, bir bilinmezlik süreci yaşadığımız ortadaysa bu durum nereye kadar diye sorabildik mi kendimize?

Hemen hergün ülkenin ekonomik göstergelerini açıklayanlar, yol yordam gösterenler, koro halinde iş bilmezlikle suçlanırken, hakarete varan eleştirilere muhatap olurlarken haklıyı, haksızı, doğru söyleyeni söylemeyeni ayırt edebildik mi?

Bakın,  Hukukun egemen olduğu toplumlarda fikir ve uyarılar önyargısız olarak dikkate alınır. Ülke gerçeklerine uygunsa önerinin kime ait olduğuna bakılmaksızın uygulamaya sokulur. Bizde böyle mi?

Her başarısızlığı içte spekülatörlere, dışta dış güçlere mal edip kendimizi avutarak, hangi noktaya geldiğimiz ortada.

Kuru soğan mağlubiyeti, ‘borç yiğidin kamçısı’ diyerek alkışlanıyorsa bir ülkede senin şikâyet etme hakkın var mı?

Ülkenin genç beyinleri birer ikişer yurtdışına göç ederken, ben tüm olumsuzluklara karşı hala nefes alıyorum diye şükür ederken, siftahsız dükkân kapatmandan senin şikâyet etme hakkın var mı Osman.

TÜİK ekonomik verileri her açıkladığında başını ellerinin arasına alıp düşünmediğine ve ekonomik göstergelere inanmayıp kendi bildiğin doğrunun peşinden inatla gittiğine göre, bugün gelinen nokta senin eserin değil de kimin?

Tavsiyem, karşılık gösterebiliyorsan kredi çek, zamanı geçmediyse git yapılandırmadan faydalan.  

Bunlar senin daha iyi günlerin, sen neyin peşindesin Osman…

Fatih Dağdeviren

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —