MARAŞ KATLİAMI, 45. YILDÖNÜMÜNDE LANETLENDİ!

MARAŞ KATLİAMI, 45. YILDÖNÜMÜNDE LANETLENDİ!

Kahramanmaraş'ta 19 Aralık ile 26 Aralık 1978’de meydana gelen ve Alevilere yönelik katliamın 45. Yıldönümü lanetlendi. Maraş katliamı sermaye sınıfının faşist tertiplerle insanları acılara boğduğu tarihlerden biridir…

Maraş katliamı tanıkları bakın neler söyledi…

 “Her şey 2 öğretmenin öldürülmesiyle başlıyor. Camilerden kışkırtıcı anonslar yapılıyor. Evler işaretleniyor. Yani senaryo önceden hazırlanmış. Camilerden çıkan insanlar kışkırtılarak Alevi evlerine, esnafa, kahvelere saldırılıyor. Bazı Sünni aileler, komşuları olan Alevileri kendi evlerinde saklıyor, onlara yardımcı oluyorlar. Olayı kışkırtanlar dışarıdan gelenler ve orada örgütlenen MHP’li provokatörlerdi. Zaten sistem baskıcı ve insanları böl-parçala-yönet mantığı ile hareket ediyor. O yıllarda ezilen halkların kazanımlarına da bir saldırı başlatıldı. Çünkü darbeye hazırlık yapılmak isteniyordu. Din ve mezhep farklılıkları buna alet edilmek istendi. Ezilen insanların haklarını almak için örgütlendikleri sendikal örgütlenmeleri bastırmak ve işçi sınıfını çıkmaza sokmak istiyorlardı. Katliamdan sonra akrabalarım Maraş’tan göç ettiler. Aradan geçen bu zamana rağmen bizler bu olayı kınıyoruz ve sorumluların hesap vermesini istiyoruz.”

Egemenler bugün de aynı oyunları tezgâhlayarak, Türk-Kürt, Alevi-Sünni düşmanlığı yaratmaya, iç savaş kışkırtmaya ve faşist bir darbeyle ezilen Kürt halkının ve emekçilerin ensesinde boza pişirmeye çalışıyorlar. Bu oyunu geri püskürtmenin yolu, burjuvazinin yalanlarına kanmamak, geçmişten dersler çıkararak uyanık olmak ve örgütlü bir güçle sınıf mücadelesini yükseltmekten geçiyor.

Maraş katliamı tanığı: Bize saldırmak için Sivas’tan, Erzurum’dan geldiler

Maraş katliamı sırasında babasını kaybeden Seyit Ali Özkan, katliamın yıl dönümü yaklaşırken Maraş katliamına dair açıklamalarda bulundu

‘Önce saldırganların sonra devletin şiddetine maruz kaldık’

Maraş’ta 19 Aralık 1978’te ülkücülerin Çiçek Sineması’na bıraktığı bombanın patlatılmasıyla başlayan ve 21 Aralık’ta Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) üyesi 2 öğretmenin öldürülmesiyle devam eden ve 22 Aralık’taki cenazeye saldırı ile zirveye çıkan bir hafta süren olaylarda, resmi rakamlara göre 111 yurttaş katledildi. 1 hafta boyunca süren katliam, hafızalardaki tazeliğini koruyor. Olayların başlamasından sinema olayı ile aynı gün kahvehanede öldürülen Alevi Dedesi Gıjık Dede’nin oğlu Seyit Ali Özkan, yaşananları dün gibi hatırladığını ve olaylarda ilk önce saldırganların zulmüne sonra da devletin şiddetine maruz kaldıklarını ifade etti.

‘Ezildik, vurulduk, kırıldık’

Kendilerine saldıranların “Camiler elden gidiyor” diye bağırarak saldırdıklarını söyleyen Özkan, “Öyle bağırıyorlardı ama camilere hiç kimse hiçbir şey yapmamıştı ki” diyerek şaşkınlığını dile getirdi. Olayların başından sonuna kadar Alevilerin canlarının yakıldığını sözlerine ekleyen Özkan, ağlayarak “Ezildik, vurulduk, kırıldık” dedi.

‘Ben bugün öleceğim’

Olaylar başlamadan önce mahallede endişe ve tedirginliğin hakim olduğunu aktaran Özkan, babası Alevi Dedesi Gıjık Dede’nin öldürüşünü ise şöyle anlattı:

“Mahalleye nasıl saldırı yapılacağı tartışılıyordu. Sürekli mahallenin ortasında bulunan kahvehanenin taranacağı söyleniyordu. Kimse de aldırış etmiyordu buna. Olayların çıkacağı belliydi, insanlar hissediyordu. Babam önceden gidip mezarlıkta yerini hazırlamıştı. Benim ‘3 günüm kaldı’ diyordu. Biz de ‘Baba boş ver bunlar boş söylentiler’ diyorduk. Öldürüldüğü gün ‘Ben bu gece öleceğim’ dedi. Biz orta kahvehaneye saldırı yapılmasını beklerken aşağı kahvehaneyi taradılar. Babamı gözümün önünde vurdular. Kahvehanedekilere kendini siper etti. Gıjık Dede’nin cenaze törenine 80 bin civarında insan gelmişti, belki daha fazla. Ben olaylar yaşandığı sıra sinir krizi geçirip bayılmıştım. Cenazesine katılamadım.”

‘Bize saldırmak için başka illerden geldiler’

Gıjık Dede’nin öldürülmesinden sonra mahallede ufak çaplı olaylar çıktığını, ancak büyümediğini dile getiren Özkan, 2 solcu öğretmenin okuldan çıktıktan sonra öldürülmesiyle olayların fitilinin ateşlendiğini belirtti. Savcılığın öğretmenlerin cenazelerini nedense geç bıraktığını söyleyen Özkan, açıklamalarına şöyle devam etti:

“Biz öğretmenleri defnetmek için hazırlık yaparken, Maraşlılar bize saldırmak için hazırlık yapıyorlarmış. Cenazeleri defnetmeye götürüyorduk ki Ulu Cami’nin orada olaylar patlak verdi. Cenazeye katılanlara taşlarla saldırmaya başladılar. Biz Aleviler de mahallelere çekildik. Biz çekildikçe onlar üzerimize gelmeye devam ediyorlardı. Sonra mahallenin dışında beklemeye başladılar. Tabii o sıra Maraş’a dışardan millet geliyordu. O zaman bizlere saldırmak için, Maraş’a Sivas’tan Erzurum’dan insan gelmişti.”

‘Başka bir kadının rahmini parçalamışlar’

Kirvesinin saldırılar sırasında evde yalnız kaldığını ve hamile olduğunu anlatan Özkan, kendisinin kirvesini almaya gideceği sıra kirvesinin öldürülme haberini aldığını söyledi. Kirvesinin kendi evlerine geldiği sıra saldırganlar tarafından paramparça edilip öldürüldüğünü sözlerine ekleyen Özkan, “Karnını deşip bebeği çıkarıp çam ağacına çakmışlardı. Ben o ağaca katil çam derim. Hâlâ o çamı gördüğümde gözlerim dolar ağlarım. Başka bir kadının rahmini parçalayıp öldürmüşlerdi” diye konuştu.

‘Devlet, evlere baskın yaptı’

Çevre illerden Alevilere yardımlar gönderildiğini hatırlatan Özkan, Diyarbakır’dan iki tır yardım gönderildiğini, ancak halka dağıtılmadığını vurguladı. Sıkıyönetim esnasında mağdur olan evlere baskın yapıldığını söyleyen Özkan, devlet yetkililerinin çok büyük ihmali olduğunu söyledi. Özkan, saldırıya uğramalarından sonra suçlu muamelesi gördüklerini anlattı.