Bizim gibi geri kalmış coğrafyaların kaderci devlet yönetimlerinde hep kaderciler, kadere oynar. Her felaketin, her olumsuzluğun olduğu durumda KADERCİLİK masalları anlatılır, ninnilerle şarkılarla, ağıtlarla gözyaşları sel olur akar… akar! Nasılsa iktidar olanlar hepimize kader- fıtrat diyorlar ya…siz siz olun yatağa abdestsiz girmeyin…
Maraş depreminde kadercilik ve kader planı savsatası diğer felaketlerde olduğu gibi yine karşımıza çıktı. Biz kaderciliğe karşı ve kadercilere tepkili olmadıkça bu böyle sürecek. En zor saatlerde, en bunalımlı günlerde devleti yönetenler yurttaşlarının yanında yoksalar ve bunu kader diye geçiştiriyorsalar o devlet ve devleti yönetenler psikiyatrik tedaviye tabi tutulmalı. Bu hastalıklı insanlar, yönetenler iktidarı- muhalefeti fark etmez başımızdan defolup gitmelidirler.
Maraş depreminde herkes şokta, yönetenler reklam peşinde. Enkaz altından sesler geliyor ama enkazın çevresinde bir Allah’ın kulu yok. Bir yakını veya annesi, babası, eşi çocuğu o enkazın altında olan insan “devlet nerede?” diye feveran ediyorsa vatan hainliği ile nasıl suçlandığını gördük. Gördük devleti yönetenlerin çaresizliğini, beceriksizliğini, yaşadık insanımızın büyük acılar içinde devletsiz oluşunu. Acıların büyüklüğünün farkında olmayan insanlara yardım eli uzatılmadığında açıların katmerlisini gözyaşları içinde izledik, izledik yurttaşların kimsesizliğini. İzledik beceriksiz iktidarın yalanlarını, devlet kurumlarının içinin boşaltılarak, çağ dışı tarikatlara, yamyam sürülerine nasıl peşkeş çekildiğini.
Yetersiz yönetenler bir halkı diri diri Hatay’da, Maraş’ta yanı 11 vilayette enkaza gömdü. Sıra nerede- kimlerde diye sormak lazım. Bu halk asla affetmemeli, her şeyden önemlisi diğerlerini unuttuğu gibi unutmamalı. Korkum unutmak, unutturmak, ne olur bu acıları, bu rezaletin hesabı sorulmadıkça, yaşam devam ettikçe unutmayalım. Unutursak bugün Maraş, yarın İstanbul, bir diğer gün başka başka yerleri acılarla yaşayacağız. AFAD denilen uyduruk, yandaşlıkla beyinleri yıkanmış kurtarma bu yapılanmayla, bu siyasi kadrolaşmayla bir daha olsa yine yönetemez, yönetmemeli…
İktidara yaranmak için yığınların yok olması umurunda olmayan vicdansızlar, bir bakanın veya hükümet yöneticisinin öne çıkması için yapılacak yardımlara engel oluyorsa o kurum yardım kuruluşu olamaz. Herşeyi Cumhurbaşkanına bağlayan, cumhurun başının tek çaresi kaderse biz böyle kadere sessiz kalıyorsak çok daha gözyaşımız akacak, çok daha canımız ellerimizden kayıp gidecek. Suçlu yokmuş gibi bir kişinin dahi istifa etmediği bir yerde vatandaş mı suçlu, halk mı kabahatli?
Asrın felaketi diyorlar yok öyle bir şey, bir felaket varsa ki var o felaket iktidarın kendisidir. İktidarda olanların hastalıklı beyinleridir. Asrın felaketi, iktidarla muhalefetin mecliste kafa kafaya verip İmar affına ortak imza atmalarıdır. Bu cinayete ortak oldular. Asrın felaketi bir oy alacağım diye susan, yanlışlara karşı tepki koymak için sokakları kitlelere yasaklayan muhalefettir. Sokaklar yoksa tepki yoksa yanlışa başkaldırı yoksa elbette orada kaderciler olur, kader olur. Doğaya kimse suç bulmasın, suç bilime inanmayan yönetenlerindir.
İstanbul için bizim söyleyeceğimiz tek söz ve nasihat “yatağa abdestsiz girmeyin” çünkü bu yönetenler asla kentsel dönüşüm yapmayacak, sizler bunların gözünde bir hiçsiniz. Onlar yine olası bir felakette eskisi gibi kader diyerek herkesle kafa bulacaklar…