HKP'Lİ EFE ANKUT, KILIÇDAROĞLU’NA VE 28 ŞUBATÇILARINA FENA ÇAKTI

HKP

HKP Genel Başkanı Efe Ankut, Kılıçdaroğlu’na seslendi: Sen bunlarla berabersin ya bugün. Tayyip döküntüleri, MHP döküntüleri, Molla Necmettin döküntüleri, Bayar-Menderes döküntüleriyle birliktesin Bre hain Amerikan devşirmesi!

HKP Genel Başkanı Efe Ankut, böyle yazdı…:28 Şubat’a karşıysan, otomatikman altı yaşındaki kız çocuklarına tecavüz ettirilen, Ortaçağ’ın Din Derebeylikleri olan tarikat ve cemaatlere yandaşsın demektir…

Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mıza, Komutanları Mustafa Kemal, İnönü ve silah arkadaşlarına sahip çıkan her namuslu ve vatansever aydının 28 Şubat 1997 MGK Kararlarını alan asker ve sivillere teşekkür ve özür borcu vardır…

Eğer o kararlar uygulanabilmiş olsaydı, Türkiye ne 15 Temmuz felaketini yaşardı ne Suriye bataklığına Tayyipgiller tarafından götürülüp binbir belayla karşılaşırdı ne “tarikat ve cemaatler” denen Ortaçağ’ın karanlıklar dünyasının Din Derebeylikleri, 1924-1925 Devrim Yasaları’yla yasaklanmış tekke ve zaviyeler böyle cirit atabilirdi, örümcek ağları gibi, başta İstanbul gelmek üzere bütün şehir, kasaba ve köylerimizi sarıp kuşatabilirdi ne de 16 gün önce patlak veren faciada görüldüğü gibi 6, 8, 9 yaşındaki kız evlatlarımız “evlendirme” adı altında ya da başka kisveler altında yıllar boyu tecavüzlere uğratılabilirdi…

Fakat bilindiği gibi o kararların biri hariç hiçbiri uygulanmadı. Sadece kağıt üzerinde kaldı. Uygulanan da, “Temel eğitim 8 yıla çıkarılmalıdır”, önerisinde bulunan maddesiydi. Kaldı ki o da bir süre sonra 4+4+4 vb. şeytani planlarla ortadan kaldırıldı…

Bu kararlar aslında şöyle bir etki yaptı, Türkiye’nin Antika-Modern Parababaları İktidarlarında ve onların koruması kollaması altındaki bu Ortaçağcı Din Derebeyliklerinde:

Dediler ki; bu askerlerin niyeti, hâlâ Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin 60 küsur yıl önce oluşturdukları Türkiye’yi geri getirmekmiş. Oysa biz, 1950’den bu yana çok yol aldık, çok kazanımlar elde ettik. Şimdi bunlar elimizden alınmak isteniyor açıkça. Öyleyse biz de Mustafa Kemalci ve Laik Cumhuriyet savunucusu bu askerlerin tutumuna karşı bir plan yapmalıyız ve uygun şartları kollayarak, arkamızda bulunun Amerika’nın da desteğini alarak (onların da istediği zaten tamamıyla bizim istediğimizdir) bir karşı saldırıda bulunmalıyız bunlara. Yoksa adamlar bizim tüm kazanımlarımızı yok edecekler ve bizi yine yeraltına itecekler, orada yaşamaya mecbur bırakacaklar…

Zaten CIA’nın Ortadoğu Masası Şefi Graham Fuller ne demişti yıllar öncesinden?

Aynen şunu:

“Kemalizm miadını doldurdu, artık piyasacı-küreselleşmeci İslam’ın ana belirleyici olduğu Osmanlı benzeri Yeni Türkiye’nin zamanı geldi.”[1]

İşte, saygıdeğer arkadaşlar; ABD Emperyalist Çakalı, bu Ortaçağ’ın karanlıklar dünyasının baronları, Türkiye’deki hain, Amerikancı sermaye siyasetçileri el ele vererek “Askeri vesayetten kurtulmak”, “Askeri darbelere karşı çıkmak” teraneleriyle Türkiye’yi aslında aydınlıklar dünyasına çıkaracak, çok halisane niyetlerle ortaya konmuş ve hepsi de olağanüstü doğru maddelerden oluşan bu kararları kriminalize etme uğraşına giriştiler.

Başlangıçta sinsice yaptılar bu işi. Sonra CIA Şefi Morton Abromowitz (ABD’nin Ankara Büyükelçiliğini de yapmıştır) başkanlığındaki ajanlar ekibi, İngiltere’nin MI6’i ve İsrail’in Mossad’ı el ele vererek Tayyipgiller’i devşirip, partileştirip iktidara taşıdılar, 2002 yılının 3 Kasım’ında. Tayyip’teki ihanet potansiyelinin; koltuk, ün, makam ve küp doldurma karşılığında satmayacağı hiçbir değerinin olmayışını tespit ederek onu lider belirlediler, bu hainler ekibi içinden.

Hatırlanacağı gibi, uzun ve sistematik çalışmalar sonucunda ve Washington’da George W. Bush ve Tayyip görüşmesinde mutabık kalındığı üzere; 2007 yılında karşı saldırılarının startını verdiler. Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki Mustafa Kemal gelenekli, Kuvayimilliye ve Laik Cumhuriyet’e sahip çıkan ve ABD Emperyalist Haydudunun Türkiye’ye karşı BOP’çu yani Yeni Sevr’ci hasmane tutumunun farkına varan subayları, FETÖ kumpasıyla bir bir avlayarak önce Kandıra ve Tekirdağ F Tipi Cezaevlerine, sonra da Silivri ve Metris Cezaevlerine doldurdular.

Yine aynı ideolojik görüşe sahip üniversite rektörlerimizi, namuslu aydınlarımızı, gazetecilerimizi de bu kumpas saldırılarının hedefi yaptılar. Toplamda 500 civarında insanımızı bu kumpaslarla yıllarca, beş altı yıl, bu zindanlarda tuttular. Tabiî bu saldırılarla Ordunun direncini kırdılar. Sonrasında da artık tam anlamıyla pervasız hale geldiler…

“Ergenekon Operasyonları” denen CIA yönetimindeki bu operasyonların daha saldırının ilk adımında da netçe gördüğümüz gibi üç ayağı vardır, arkadaşlar:

Birinci ayak, saldırıların senaristi ve yönetmeni olan CIA’dır. Diğer iki ayak ise iki yerel uygulayıcısı ise FETÖ ve Tayyipgiller İktidarıdır. İşte bu üç ayak üzerine oturmaktadır bu hainane kumpas.

Ne zaman ki FETÖ’yle Tayyipgiller el ele vererek yıktıkları Laik Cumhuriyet’in mirasını, ele geçirilen ganimeti Paylaşma Savaşı’na giriştiler; ancak ondan sonra bu CIA yönetimindeki saldırıların bir kumpas olduğunu itiraf eder oldu Tayyip ve avanesi. O da tamamı değil ha… Bugün bile Tayyip’in en has adamlarından Milyar Ali Yıldırım; “Ergenekon, Balyoz bal gibi vardır”, diyerek bu alçakça ve haince yapılmış CIA yönetimindeki saldırıya sahip çıkmaya devam etmektedir.

Yine Tayyip’e yıllar boyu hizmette bulunmuş, sonra da Tayyip tarafından kapının önüne konmuş Ali Bebecan’la Davidson Ahmet, hâlâ bu hainane kumpas saldırılarını savunmaya devam etmektedir.

Namuslu, vatansever, Kuvayimilliyeci ve Mustafa Kemalci askerlerimizin önerileriyle alınan bu 28 Şubat 1997 MGK Kararlarına bir bakalım, arkadaşlar.

Bu kararların hangi maddesine namuslu, Kuvayimilliyeci ve Mustafa Kemalci bir vatansever karşı çıkabilir?

İşte kararlar. Buyurun; dikkatlice, sindirerek okuyalım, anlayalım:

***

-Anayasamızda, cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan ve yine anayasanın 4. maddesi ile teminat altına alınan laiklik ilkesi büyük titizlik ve hassasiyetle korunmalı, bunun korunması için mevcut yasalar hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanmalı, mevcut yasalar uygulanmada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalı.

-Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar, devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak, Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği Milli Eğitim Bakanlığı’na devri sağlanmalı.

-Genç nesillerin körpe dimağlarının öncelikle Cumhuriyet, Atatürk, vatan ve millet sevgisi, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden korunması bakımından;

a- 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı,

b- Temel eğitim almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak devam edebileceği Kuran kurslarının, Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalı.

-Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılâplarına sadık din adamları yetiştirmekle yükümlü, Milli Eğitim Kuruluşlarının Tevhid-i Tedrisat Kanununun özüne uygun olarak ihtiyaç düzeyinde tutulmalı.

-Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler, belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak, siyasi istismar konusu yapılmamalı, bu tesislere ihtiyaç varsa, bunlar Diyanet İşleri Başkanlığınca incelenerek mahalli yönetimler ve ilgili makamlar arasında koordine edilerek gerçekleştirilmeli.

-Mevcudiyetleri 677 sayılı yasa ile men edilmiş tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli, toplumun demokratik, siyasi ve sosyal hukuk düzeninin zedelenmesi önlenmeli.

-İrticai faaliyetleri nedeniyle Yüksek Askeri Şura kararları ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK’yi dine karşıymış gibi göstermeye çalışan bazı medya gruplarının, Silahlı Kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalı.

-İrticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasa dışı örgütlerle irtibatları nedeniyle TSK’den ilişikleri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkan verilmemeli.

-TSK’ye aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için mevcut mevzuat çerçevesinde alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite ve diğer eğitim kurumları ile bürokrasinin her kademesinde ve yargı kuruluşlarında da uygulanmalı.

-Ülkemizi çağdışı bir rejimden ve din istismarının sebep olabileceği muhtemel bir çatışmadan korumak için, İran İslam Cumhuriyeti’nin ülkemizdeki rejim aleyhtarı faaliyet, tutum ve davranışlarına mani olunmalı, bu maksatla İran’a karşı komşuluk münasebetimizi ve ekonomik ilişkilerimizi bozmayacak, fakat yıkıcı ve zararlı faaliyetlerini önleyecek bir tedbirler paketi hazırlanmalı ve yürürlüğe konulmalı.

– Aşırı dinci kesimin Türkiye’deki mezhep ayrılıklarını körüklemek suretiyle toplumda kutuplaşmalara neden olacak ve dolayısıyla milletimizin düşmanca kamplara ayrılmasına yol açacak çok tehlikeli faaliyetleri yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmeli.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Siyasi Partiler Yasası, Türk Ceza Yasasına ve bilhassa Belediyeler Yasasına aykırı olarak sergilenen olayların sorumluları hakkında gerekli yasal ve idari işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalı ve bu tür olayların tekrarlanmaması için her kademede kesin önlemler alınmalıdır.

Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye’yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi kararları taviz verilmeden öncelikle ve özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında titizlikle uygulanmalıdır.

-Çeşitli nedenlerle verilen, kısa ve uzun namlulu silahlara ait ruhsat işlemleri, polis ve jandarma bölgeleri esas alınarak yeniden düzenlenmeli, bu konuda kısıtlamalar getirilmeli. Özellikle pompalı tüfeklere olan talep dikkatle değerlendirilmeli.

-Kurban derilerinin, mali kaynak sağlamayı amaçlayan ve denetimden uzak rejim aleyhtarı örgüt ve kuruluşlar tarafından toplanmasına mani olunmalı, kanunla verilmiş yetki dışındaki kurban derisi toplattırılmamalı.

-Özel üniforma giydirilmiş korumalar ve buna neden olan sorumlular hakkında yasal işlemler ivedilikle sonuçlandırılmalı ve bu tür yasa dışı uygulamaların ulaşabileceği vahim boyutlar dikkate alınarak, yasa ile öngörülmemiş bütün özel korumalar kaldırılmalı.

-Ülke sorunlarının çözümünü “Millet kavramı yerine ümmet kavramı” bazında ele alarak sonuçlandırmayı amaçlayan ve bölücü terör örgütüne de aynı bazda yaklaşarak, onları cesaretlendiren girişimler yasal ve idari yollardan önlenmeli.

-Büyük kurtarıcı Atatürk’e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki 5816 sayılı kanunun istismar edilmesine fırsat verilmemeli.

*** 

Açıkça görüldüğü gibi bunların bir tekine bile yanlıştır, denilemez. Yersizdir, denilemez. Tam tersine; bunların tamamı olağanüstü doğrudur, der her namuslu aydın.

Fakat ABD, FETÖ ve Tayyipgiller saldırılarının günbegün ağırlaşarak arttığı ve namuslu aydınlarımızı önemli oranda terörize edip, korkutup, sindirip nötralize ettiği bir ortam oluştu. İşte bu ortamda Amerikancı ve yerli hain Ortaçağcı güçler, 28 Şubat Kararlarını da, o kararları alan MGK üyelerini de kriminalize etmeyi başardılar, sinsice, kalleşçe. Başlangıçta arkadan sessizce yapılan bu saldırılar, hainler güç kazandıkça ve mevzi aldıkça daha açık, belirgin olarak sürdürülmeye başlandı. Ve namuslu aydınlarımız, kimisi korkusundan, kimisi gafilliğinden ve cahilliğinden bu kararları savunamaz hale getirildi. İşte bugün bunu yaşamaktayız, arkadaşlar…

İşin bir diğer insanı kahredici yönü de şudur, arkadaşlar:

Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi-CHP de yine bir CIA-Mossad-FETÖ kumpasıyla ya da Kaset Komplosuyla, TESEV’ci, Sorosçu Kılıçdaroğlu ve onun kendiyle aynı kategorideki ekibinin eline geçirildi. Hep söyleyegeldiğimiz gibi; bugün Sorosçu Kemal’in ve ekibinin yani yönetim kadrosunun HDP’li bir Mithat Sancar’dan, bir Pervin Buldan’dan zerre miktarda ideolojik farkı yoktur. Hani hep aktarıyoruz ya ABD’li CIA Şefi Nelson Ledsky’nin övünerek ortaya koyduğu şu tespitini; “Biz TBMM’nin her yerindeyiz…” Adamlar sadece iktidarı belirlemekle kalmıyorlar, muhalefeti de bire bir belirliyorlar ve alayını da kendileri oynatıyorlar.

TESEV’ci, Sorosçu Kılıçdaroğlu nam Hafız’ın; “Biz 30’ların 40’ların CHP’si değiliz”, diyerek övünmesini ve bu şekilde reddi mirasta bulunmasını herhalde hepimiz biliyoruzdur artık. İşte ihaneti bir günah çocuğu gibi karnında taşıyan bu Kılıçdaroğlu (Gazeteci Yılmaz Özdil’in deyişiyle “Guguk Kuşu”), bakın 28 Şubat Kararları ve o kararları alan namuslu, vatansever, Mustafa Kemalci askerlerimiz için ne hainane sözler söylüyor:

***

“Bugün hukukun, adaletin katline şahitlik ediyoruz. Bugün aklını ve vicdanını kiralamış insanlara şahitlik ediyoruz. 6 yaşında sistematik bir şekilde tecavüze uğrayan bir çocuğumuzun faillerini gözaltına bile almayan, iki sene boyunca görmezden gelenler bugün Ekrem İmamoğlu’nu 2 yıl 7 ay 15 gün hapis kararı ve siyasi yasakla yıldırmaya çalışıyorlar. 28 Şubatçılar, artık Saray’ın içindedir. Saray, artık 28 Şubat zihniyetinin ta kendisidir. Bu darbeci, yasakçı zihniyetiniz batsın sizin.”[3]

“28 Şubat soruşturmasıyla ilgili görüşlerini açıklayan Kılıçdaroğlu, “28 Şubat olayı demokrasi tarihi açısından sorgulanmalı. Hedefi nedir ortaya konulmalı. Kimsenin sağlıklı bir yargılama sürecine itirazı yok. Bütün darbecilere hesap sorulsun. Sadece apoletlilere değil, sivil darbecilere de hesap sorulsun. Bu süreçlerde hukuk ve adalet varsa, yargı işini siyasetin kuşatması olmadan yapabiliyorsa biz bunun her zaman yanında ve destekçisi oluruz” diye konuştu.”[4]

“CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte 28 Şubat sürecinde öğretmenlik mesleğinden atılan Sultan Kara ve ailesini ziyaret etti. Kılıçdaroğlu, ziyaretin ardından çıkışta açıklama yaptı.

“Kılıçdaroğlu, gergin bir toplumdan birbirini anlayan, birbirini kucaklayan topluma dönüşmek gerektiğini söyleyerek, ‘Bunun da öncülüğünü yapmak gerekiyor, çaba harcamak gerekiyor, geçmişteki yaraları bir şekliyle tedavi etmek gerekiyor. İnsanlar mağdur edildi, mağduriyetleri dolayısıyla bizim helalleşmemiz ve onların mağduriyetlerinin giderilmesi gerekiyor.’

“Kemal Kılıçdaroğlu: 28 Şubat mağdurlarından birisiyim

“Yıl dönümünden bir gün önce 28 Şubat mağduru 28 kadınla bir araya gelen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kendisini kastederek ‘Bu kardeşiniz 28 Şubat’ta mağdur olan kişilerden birisi.’ dedi.

“Geçtiğimiz günlerde 28 Şubat mağduru 28 başörtülü kadınla buluşacağı belirtilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun görüşmesi bugün gerçekleşti.

“28 Şubat mağdurlarıyla helalleşmek istediğini söyleyen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, mağdur kadınlarla yaptığı toplantıda açıklama yaptı.

“Davetlilere seslenen Kemal Kılıçdaroğlu, kendisinin de 28 Şubat mağduru olduğunu belirtti.

“28 ŞUBAT’TA BEN DE FİŞLENDİM”

“28 Şubat’ın yıl dönümünden bir gün önce düzenlenen etkinlikte mağdur kadınların karşısına bir 28 Şubat mağduru olarak oturduğunu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Ben de fişlendim.’ dedi.

“BU KARDEŞİNİZ, 28 ŞUBAT MAĞDURLARINDAN BİRİSİ”

“Kılıçdaroğlu’nun 28 Şubat mağduru olduğunu belirttiği açıklamalarında şu ifadeler yer aldı:

“Sizlerin karşısına bir 28 Şubat mağduru olarak oturuyorum. Bu kardeşiniz 28 Şubat’da mağdur olan kişilerden birisi. Ben de fişlendim mahkemeye gittim, dava açtım ve hakkımı aradım. 28 Şubat mağdurlarıyla barışmak zorundayız, barışacağız.”

***

Bre hain Amerikan devşirmesi!

Bu maddelerden hangisi battı sana?..

Belki, hepsi battı, diyeceksin, değil mi?

Çünkü sen, Ortaçağcı “tarikat ve cemaat” adlı tekke ve zaviyelerin yanındasın. Onları açıktan savundun. “Laiklik tehlikededir diyemem”, dedin. Ünal Çeviköz gibi, “TR 705” gibi, Mehmet Bekaroğlu gibi, Selina Doğan gibi, Oğuz Kaan Salıcı gibi, Erdoğan Toprak gibi Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal düşmanlarını çevrene doldurdun. Onların aklıyla hareket ediyorsun. Ve hepiniz de Amerika’nın casus örgütleri tarafından oynatılıyorsunuz.

Eski CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen ne demişti, arkadaşlar?

Aynen şunu:

“Amerikalılar Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin başına getirmek için 2008’den itibaren çalışma başlattılar.”

Sen işte bu hainliklerde bulunasın diye Amerikan Emperyalist Haydudu seni devşirip CHP’nin başına getirdi ve CHP’yi CHP olmaktan çıkardı. Eski CHP’nin tam karşıtı Yeni CHP haline getirdi. İşte sen bundan karşısın 28 Şubat Kararlarına ve o kararları alanlara. Seni CIA konuşturuyor böyle oğlum…

Şu “Altılı Masa” dediğin oluşuma bir bak ya…

İçlerinde bir tek olsun, bir dirhem de olsa sol bir değer taşıyan var mı?

Yok. Tam tersine; bunların alayı antisosyalist, antikomünist ve sol düşmanı. Bunu en açık biçimde yanı başında duran Gelecek’çi Davidson Ahmet dile getirdi. Hem de kısa süre önce, Tayyipgiller’in Akit TV’sinde.

Ne dedi?

Şunu:

“Benim ömrüm CHP zihniyetiyle mücadeleyle geçti.”

Ve aynı Davidson Ahmet, yıllar önce, Tayyip’in amigoluğunu yaptığı dönemde sana ne diyerek hakaret etti?

Aynen şunu:

“İnsan değilsin.”

Sen bunlarla berabersin ya bugün. Tayyip döküntüleri, MHP döküntüleri, Molla Necmettin döküntüleri, Bayar-Menderes döküntüleriyle birliktesin.

Ne demiş halkımız?

“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.”

Arkadaşların bunlar işte, Sorosçu Hafız…

Fakat şunu da belirtmiş olalım ki, arkadaşların senle kıyaslandığında daha dürüst kalırlar. Hiç değilse onlar neyseler odurlar. Onlar sollukla mollukla, Laiklikle filan bir ilgileri olduğunu söylemiyorlar. Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal’le de bir ilgilerinin olduğunu söylemiyorlar. Yani onlar görünümlerine bir ölçüde de olsa yakındırlar.

Ama sen öyle değilsin… Sen tam bir dönek, tam bir Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal düşmanısın. İhanetlerini de hep karnında saklıyorsun. Sana ait olmayan bir kişiliğe bürünmüşsün ve o kişilik altında saklıyorsun gerçek kimliğini. 12 yıldan bu yana ABD’nin yönettiği ihanet tiyatrosunda sana verdiği İbiş rolünü oynuyorsun. Böylece de aslında Tayyipgiller İktidarına çalışmış oluyorsun; bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek…

Ne diyelim, arkadaşlar…

İşte Türkiye’nin trajedisi bu. Sadece iktidarı değil, muhalefet rolünü oynayanların da en sağcısından en solcusuna kadar Amerikancı, İngiltereci oluşlarıdır. Siyonist İsrail yandaşı oluşlarıdır. Yani Batı Emperyalizminin kuklalarıdır bunların alayı.

Halkımız bu kahredici gerçekliğimizi bilince çıkarıp ona göre bir yönelimde bulunmazsa, Türkiye maalesef daha çok acılar yaşayacak ve bedeller ödeyecektir.

En sonunda tabiî ki, Birinci Kuvayimilliye’de olduğu gibi yine biz kazanacağız. Emperyalistler ve işbirlikçiler geldikleri gibi yine gidecekler…

Dileyelim ve mücadele edelim ki, o günlerin gelmesi çok uzun sürmesin ve bu süreçte ödenecek bedeller pek ağır olmasın…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

19 Aralık 2022

Nurullah Efe Ankut

HKP Genel Başkanı