CHP Esenler İlçe Başkan Yardımcısı Aydın Kaya: Esenler Belediyesi’nin bazı meclis üyelerinin “Filistin ve Gazze’ye İnsani Yardım” konulu kararı gerçeklerden uzak, ayakları yere basmayan ve halkımızın pek çoğunun malumu olan bir ikiyüzlülüğün gizlenme çabasıdır.
AKP’li Esenler Belediyesi’nin kendi partilerinin Filistin meselesini iç siyaset ve oy devşirme malzemesi olarak gördüğü, politik olsun olmasın pek çok kişi tarafından dile getiriliyor.
Öncelikle Esenler Belediyesi’nin Filistin’e yardım konusu, neden ayakları yere basmayan bir konudur ona açıklık getirmek gerekir: Filistin’in, İsrail ablukası altında olduğu, Esenler Belediyesi hariç, herkesin malumu gibi görülüyor. Bu abluka hali, hem karadan, hem denizden hem de havadan olacak şekilde, Filistin’i felce uğratma ve Filistin topraklarını insansızlaştırma politikasının bir parçasıdır. Bu kadar geniş kapsamlı bir abluka demek; iğneden, ipliğe gönderilen tüm yardımlar üzerinde İsrail denetiminin en yüksek seviyede olması demektir.
Gıda ve tıbbi malzeme yardımları, İsrail’in denetimi neticesinde onay verilmesi halinde, doğrudan Filistin Yönetimi’ne de değil, Birleşmiş Milletler ve İnsani Yardım kuruluşlarına teslim edilmektedir. Elbette ki, İsrail’in uygun gördüğü yardımlar (!) Bu ifademle şunu anlatmak istiyorum: Filistin’e gönderilen yardım malzemelerinin İsrail tarafından el konarak, bir anlamda gasp edilerek, İsrailli askerlere fayda sağlayacak şekilde kullanılma olasılığı da çok yüksektir. Kaş yapayım derken, göz çıkarmanın da vebali vardır.
Diğer taraftan, makine imalatıyla ve inşaat sektöründe kullanılmak istenen ürünlerin hiçbirinin Filistin’e teslimine izin verilmediği, hem görsel hem de yazılı medyada sıklıkla işlenmiş bir konudur. Bu bilgiden bir haber yazılmış yardım dernekleriyle protokol imzalama kararı talihsizliklerle doludur.
Bu denli kritik bir süreçte, “uluslararası bir yardım inisiyatifi” ya da “insani yardım platformunun” girişimi olmaksızın Esenler Belediyesi’nin, kerameti kendinden menkul, Filistin’e insani yardım sağlamaya yönelik kararı olsa olsa iç siyasette oy devşirme propagandası olabilir.
Esenler Belediyesi’nin, (protokol imzalama yetkisiyle) yapabileceğini iddia ettiği yardımın kaynak-bütçe-ekip-koordinasyon ve bu yardımın zamanı konusunda hiçbir bilgiye, hiçbir detaya yer vermeden, önü-arkası belli olmayan bir konuda almaya çalıştığı yetkinin, engellenmeye çalışıldığı yönündeki bir söylemi ortaya koyması bilinçleri karartma girişiminden başka bir şey değildir.
Hadisenin başka bir boyutu daha var. Belediyenin protokol imzalama yetkisi verme girişimine ait karar şu yönüyle nettir: Bazı dernek ve kuruluşla protokol imzalama yetkisi isteniyor. Bunlar, İHH, AFAD ve KIZILAY olarak sıralanırken, Türkiye Diyanet Vakfı ve Valide İnsani Yardım Derneği diye bitiriliyor.
Valide İnsani Yardım Derneği isimli bir derneğin olduğunu bu karar sayesinde öğreniyoruz. Fakat bu derneğin ne olduğu ya da ne olmadığı hakkındaki konulara değinilmiyor. Kararda ismi geçen derneğin şu ana dek hangi insani yardım projesinde, hangi hacimle yer aldığı ve hangi işlere giriştiği, böyle bir girişimi olduysa bunun neticesinde ne sonuç elde ettiği belli değil. Ne zaman kurulduğu ve kurucusunun kim olduğu hakkında hiçbir ayrıntıyı belediye meclisi üyelerinin bilgisine sunmuyor karar. Sadece yetki istiyor.
Esenler Belediyesinin AKP’li ve MHP’li üyeleri, “Filistin ve Yardım” konularını aynı cümle içinde bir karar metnine koyduklarında, Valide İnsani Yardım Derneği ile rahatlıkla çapı-çerçevesi belli olmayan, yardım konulu bir protokolü imzalamak üzere yetki dağıtabileceğini düşünüyor.
İşbirliği yapılacak yapıların temel niteliklerini hem belediye meclis üyelerine hem de Esenler halkına açıklama mecburiyetini dikkate almayan Esenler Belediyesi’nin kamuoyuna bir açıklama yapmaya borcu vardır. Hem bu konu hakkında hem de gelecekte alacağı diğer kararlar hakkında… Başka bir yardım derneği değil de neden özellikle Valide İnsani Yardım Derneği ile protokolde ısrar edildiği hepimiz için merak konusudur.
Neredeyse 500.000 yurttaşa hizmet vermek üzere kurulu olan bir belediyenin, yukarıda saydığım nedenlerle keyfe keder kararlar alarak, CHP’li meclis üyelerinin neyi ve neden reddettiğine dair hiçbir açıklama yapmadan, üyelerimiz üzerinden CHP’ye iftira atması kabul edilebilir değildir.
Tekrar ifade etmek gerekirse; plan ve programı belli olmayan, detayları hakkında hiç kimseye bilgi verilme ihtiyacının hissedilmediği, adı sanı duyulmamış bir dernekle protokol imzalama yetkisini içeren bir kararı yürürlüğe koyup, bu yanlışlar silsilesini bir de CHP’li meclis üyeleri üzerinden Filistin’e yardım meselesini yine siyaset malzemesi yaparak sürdürmüşlerdir. Bizim itirazımız bunadır.
CHP’NİN “NEHİRDEN DENİZE ÖZGÜR FİLİSTİN” TEMALI BASIN AÇIKLAMASI
Öncelikle belirtmemiz gerekir ki, partimiz geçmişte olduğu gibi bugün de aynı kararlılık ve aynı iradeyle Filistin Halkının yanındadır. Filistin konusu piyasa muhafazakârlığının anladığının çok çok ötesinde bir derinliğe ve anlama sahiptir. Filistin’de haklı bir direniş vardır ve bu direnişin ne anlama geldiğini en iyi biz biliriz. 1968 devrimci hareketi içinde, mücadele vermiş yurtsever gençlerimizin Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile olan ilişkileri, mücadeleye destek vermek üzere FKÖ saflarına katılarak ortaya koyduğu irade arşivlerde gün gibi duruyor. Geçmişi direnen halklara omuz verme iradesini gösteren yığınla örnekle dolu bir anlayış olan bizlere, Amerika’nın 6. Filosuna selam durmuş bir zevatın söz söylemesi pes artık dedirtir cinsten.
Bizim anlayışımızda bir davaya destek vermek ezilenlerin yanında omuz omuza durmayı, ezenlerin karşısında göğüs göğse mücadele etmeyi gerektirir.
Gazze’nin Filistin halkından çalınmasına karşı durduğumuzu göstermek üzere soğuk ve yağmur demeden Filistin davasını sahiplenmiş tüm kitleleri Eminönü Meydanına davet ettik. Yapacağımız basın açıklamasına ilişkin ayrıntıları Valilik makamlarıyla önceden paylaştık. Ancak ne var ki, basın açıklamalı eylemimizin yapılacağı alana ulaşamadan, daha Unkapanı girişinde polis müdahalesi söz konusu olmuştur. Kitlemizi meydana taşıyan otobüsler polis tarafından durdurulmuş ve otobüs içlerinde arama yapılmıştır. Üzerinde ses düzeneği olan otobüslerin basın açıklaması yapılacak alana girişine müsaade edilmemiştir. Partimize ait altı ok logolu bayraklarımızla, Filistin bayrakları kontrol edilmiştir.
Filistin halkının yanında olduğu iddiasındaki AKP yönetiminin, kendinden başka bir partinin bu meseleye eğilmesine müsaade etmemesinin nedenini biz çok iyi anlıyoruz. Ama bir kez de buradan seslendirelim AKP diyor ki, Filistin meselesi bizim için seçim dönemlerinde kullanılacak bir oy devşirme meselesidir ve bizden başkası bu konuda konuşmamalıdır.
Ancak tüm engellemelere rağmen, ülkemizin yurtsever, halkçı kesimleri CHP’nin basın açıklamasına kararlılıkla iştirak etmiştir.
CHP’nin Filistin Halkının uğradığı baskı ve zulmü bir kez de Eminönü’nden haykırışına ne bürokrasi engel olabilmiştir ne yağmur ne de soğuk.
CHP’NİN FİLİSTİN KONUSUNDA DURUŞU DA TAVRI DA NETTİR!
Geçmiş dönemde, merhum genel başkanımız Bülent Ecevit’in, merhum Yaser Arafat ile kurduğu Filistin’i yaşatmaya yönelik ilişkiyi herkes bilir. Parti olarak Bağımsız Filistin ve Özgür Filistin Halkı söylemimizi yineliyoruz. Birleşmiş Milletlerin 1967 yılındaki kararına uygun olarak, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletini savunuyoruz ve savunmaya devam edeceğiz.
Hangi güç dillendiriyor olursa olsun, Gazze’nin İsrail ve destekçileri tarafından insansızlaştırılmasına, diğer bir ifadeyle Filistinlilere ait olan Gazze’nin Filistinliler ’den arındırılmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Gazze’nin İsrail toprağı haline getirilmesi girişimine sonuna kadar karşı çıkacağız.
“FİLİSTİN MESELESİ GÖKSU’NUN VE AKP’LİLERİN BOYUNU AŞMIŞ”
Filistinli efsane direnişçi ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Siyasi Büro Üyesi LEYLA HALİD, Türkiye’deki ulusal bir yayın organına önceki yıllarda verdiği röportajında, AKP’nin hem Ortadoğu ve Filistin politikasını şu sözlerle eleştirmişti, Halid:, " FİLİSTİN HALKININ YANINDA YER ALMAK VE HALKIMIZIN HAKLARINI TALEP ETMEK, İSRAİL İLE İLİŞKİDE OLMAMAYI GEREKTİRİR. Oysa Türkiye’nin İsrail ile diplomatik, askeri, ekonomik hatta kültürel ilişkileri var. Filistin halkının yanında yer almak için bunların tam tersini yapmak yani ilişkileri sona erdirmek gerekir. Bu haliyle Filistin’in yanında olduğunu ifade etmesi söylemden öteye gitmiyor ve halk nezdinde de ciddi bir karşılık bulmuyor. Bizim için önemli olan, Türkiye’nin İsrail ile var olan askeri anlaşmaları iptal etmesidir. Ortadoğu’da, emperyalist ABD’nin ortağı olan Siyonist İsrail ve halkımızı acımasızca katleden İsrail ordusu ile ilişkileri kesmeleri.”
Saadet Partisi’nin rahmetli milletvekili Hasan BİTMEZ’in TBMM genel kuruluna hitaben ortaya koyduğu ve meclis tutanaklarına geçmiş ifadeler, hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor. Ne demişti Sayın BİTMEZ: “AK PARTİ’li yöneticilerin ve çocuklarının sahibi ve ortağı olduğu, işletmecisi olduğu gemilerle İsrail’e mühimmat taşımaktan vazgeçin.” diyoruz,” “İSRAİL SİZİN EYLEMSİZLİĞİNİZDEN, TAVIRSIZLIĞINIZDAN CESARET ALIYOR.” diyoruz, Siz İsrail’in suç ortağısınız! Elinizde Filistinlilerin kanı var! Sayın Bizmez, sözlerine şair Karakoç’un şu dizeleriyle son vermişti: “Onlar sanıyorlar ki biz sussak mesele kalmayacak…”Hâlbuki biz sussak tarih susmayacak… TARİH SUSSA HAKİKAT SUSMAYACAK/ONLAR SANIYORLAR Kİ BİZDEN KURTULSALAR MESELE KALMAYACAK/HÂLBUKİ BİZDEN KURTULSANIZ VİCDAN AZABINDAN KURTULAMAYACAKSINIZ…”“…Vicdan azabından kurtulsanız tarihin azabından kurtulamayacaksınız, Tarihin azabından kurtulsanız Allah’ın gazabından kurtulamayacaksınız.”
İşte yine muhafazakâr bir kesimden dillendirilmiş sözlerdir bunlar. Bu sözlerin aksi yönde bir politikası olduğunu ispat edememiş bir partinin hiçbir mensubu Filistin meselesini sahiplenemez. Sahiplenmeye çalışma girişimini de biz olsa olsa “ikiyüzlülük olarak” adlandırır ve halkımızın vicdanına havale ederiz.