Türkiye’de sosyalistler 1965 seçimlerinde 2.9 oranında oy aldılar. Ve bu tarihsel eşik, sonrasında seçim sistemi bizim bu başarımız üzerine değişti. Türkiye’de barajlı seçim sistemine doğru gelen süreç aslında önce sosyalistleri, sonra Kürt hareketini parlamento dışına bırakmak üzerine kurgulandı. Ve yurttaşa bu partinin barajı aşamayacağı hissettiriliyordu. Baraj bize karşı kurulmuştu ama sonra HDP bu barajı yıktı. Sonra baraj fiilen boşa düştüğünden sistem değişti. Şimdi ise ittifakın şöyle bir avantajı var, ittifak toplamda barajı aştığında içinde yer alan partiler barajı geçmiş oluyor. Dolayısıyla her partiye yurttaş özgürce oy verebiliyor. İktidarın kendi küçük hesaplarının beklemediği bir sonucu oldu bu ve bir avantaj. Çünkü kendilerinden başka kimsenin ittifak kuramayacağını düşünüyordu. Biz hedef olarak 2.9 oy oranını aşmayı önümüze koyduk. Bizim temel amacımız sokakta mücadele edenlerin kendilerinin Meclis’te yer alması…
TİP’in bugüne kadar tek bir vekil sayısı tartışması olmadı. Biz TİP olarak kendi adımız, adaylarımız ve listelerimizle girdiğimizde koyduğumuz hedeflerden biri parlamentoda bir grup kurmaktı. Bu da çok anlaşılabilir bir şeydi. 4 vekil ile konuşabilmek için kavga ediyoruz sürekli, sadece söz hakkı almak için günlerce mücadele veriyoruz. O nedenle tabi böyle bir hedefimiz var. Ama bu başkalarının listelerinden girmek, başkalarının oylarıyla milletvekili olmak gibi bir beklenti değil. Dayanışmada bir eksiklik bırakmadık bir beklenti içinde de yapmadık. Biz 1960’lı yıllarda daha kimse Kürt sorununu konuşamazken, TİP Kürt sorunu hakkında söyledikleri nedeniyle kapatılmış bir parti. Bizim açımızdan tarihsel bir boyutu var ve ahlaki bir sorumluluğu da var. Hiç bir partiden TİP’in bir vekil talebi yok. Biz halka güveniyoruz. TİP’in parlamentoda nasıl temsil edileceğine halk karar verecek. Bununla birlikte biz parlamentoda doğmadık, biz sokaktayız. O nedenle varlık, yokluk alanı değil bizim için.
Fakat sokakta muhalefet adayları birbiriyle rekabet ettiler. İkinci tura kim kalacak rekabeti Erdoğan’ı yenmenin önüne geçti, üzülerek ifade ediyorum. Bu pratik bir sorundu ve zarar verdi. O gün çağrı yaptık muhalefete ilk turda ortak adayla bu işi bitirelim… Bu tespitimiz herhangi birisi tarafından kendilerine bir mecburiyet olarak algılanıyorsa ve zaten Erdoğan’dan insanlar bıktı ne olursa olsun bize oy verecekler diye düşünüyorlarsa buna da prim vermeyiz. Son dakikada karşımıza bir Ekmeleddin İhsanoğlu çıktığında halkımız çaresiz kalmamalı. Söylediğimiz budur, ilk turda Erdoğan’a hayatının en büyük yenilgisini yaşatalım. Millet İttifakı gelecek bizimle görüşecek hiç demedik ama şunu dedik; tek adamın yönetimine ne kadar karşıysak, sadece altı kişinin karar vermesine de karşıyım. Altı genel başkan karar verecek, neden kardeşim ne özellikleri var. Aylardır yıllardır toplantı yapıyorsunuz, bir sendika kapısı çalıp işçi kardeşim ne düşünüyorsun demiyor. Mesela kadın derneklerine sizin görüşünüzü almak istiyoruz diye bir teklif gitti mi hiç? Bizim kriterimiz açık ve net, Tayyip Erdoğan’a ne kadar uzak olursa bize o kadar yakın olur."Emeğin hakkını, alın terinin hakkını savunmak istiyorlarsa yapacakları en hayırlı iş Türkiye İşçi Partisi’ne oy vermektir. Bizim Türkiye İşçi Partisi'ni kurarken bir iddiamız vardı; dedik ki bugüne kadar sosyalizm hep anti komünistler tarafından, karşı devrimciler tarafından, sosyalizmin düşmanları tarafından bu halka anlatıldı ve biz sosyalizmin sosyalistler tarafından halka anlatılacağı bir dönemi açacağız dedik. Bugünkü etkimizin önemli bir boyutu, özel olarak TİP’in başarısı değildir, sosyalizmin fikri gücüyle ilgilidir TİP'in başarısı."
Orada muazzam bir ayrışma yaşanıyor. Son üye dalgasıyla değişti ama Türkiye İşçi Partisi üye sayısı 10 bin iken yaptığımız bir araştırmaya göre yüzde 10'u daha önce herhangi bir sol ya da sosyalist partiye üye olmuş. Yüzde 80'i daha önce hayatında hiçbir siyasi partiye üye olmamış olanlardan oluşuyordu. Yüzde 10 civarı da daha önce baya bildiğimiz sağ partilerde çalışmış arkadaşlarımızdan oluşuyor. Sosyalizmin temsil ettiği değerler Türkiye halklarına yabancı değerler değildir. Siz Anadolu'nun herhangi bir yerine gittiğinizde, göreceğiniz muamele aslında sosyalistleri, insanlar arasındaki ilişkilere dair söylediklerine çok paraleldir. Ne bilim herkes Neşet Ertaş dinlemiyor mu? Neşet Ertaş sağcı mı? Türkiye'de Ahmet Kaya milyonlar tarafından benimsenmiyor mu? Bakın şöyle halkın sevdiği sanatçıların önemli bir bölümünün aslında solcu, sosyalist dünya görüşünden en azından etkilenmiş olduklarını görürsünüz."