Özimer: Onu darağacına gönderenler, sadece bir genci değil, bir kuşağın hayallerini ve direnişini susturmak istediler. Ama unuttukları bir şey vardı: zulmün ömrü, cesaretin karşısında her zaman kısadır. O’nu darağacına gönderen Kenan Evren cuntasının hukuku, adalet değil korkuyu yüceltti. Erdal Eren, boynuna ilmek geçirilirken bile inancını kaybetmedi; “Belki erken öleceğiz, ama bir gün mutlaka kazanacağız” diyerek bir direniş manifestosu bıraktı geriye.
Kenan Evren ve cuntasının temsil ettiği karanlık, Erdal’ın cesur duruşu karşısında her zaman küçük kalacak. O’nu susturmak için kurulan darağacı, aslında halkın vicdanında Erdal’ı ölümsüzleştirdi. Bugün adalet, özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren her bir insan, onun cesaretinden ilham alıyor.
Erdal’ın son nefesi, umudun asla teslim alınamayacağının kanıtıdır. Bizler, onun düşlerini gerçekleştirmek için buradayız; daha özgür, daha adil bir Türkiye için mücadele etmeye devam edeceğiz. Çünkü Erdal’ın dediği gibi, bir gün mutlaka kazanacağız!
25 Eylül 1961’de Giresun’a bağlı Şebinkarahisar’da doğdu. Daha sonra, 1970’li yıllarda ailesiyle birlikte Ankara’ya yerleşen Erdal, Ankara Yapı Meslek Lisesi’nde okumaya başlar ve burada devrimci mücadeleyle tanışır. O sırada Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve ODTÜ’lü Sinan Sümer, duvarlara slogan yazarken, dönemin MHP’li bakanı Cengiz Gökçek‘in koruması tarafından vurularak öldürülür.