Eğitim Sen İstanbul 7 Nol’u Şube, 12. dönem birinci olağanüstü genel kurulunu yaptı. Şube Başkanı Eren Ertin, sendikaları politik odakların bir “politik vitrin”, kendi sözünü söyleyebileceği kürsülerden biri olarak gören anlayışlara karşı öğretmenlerin sorunlarını ve ihtiyaçlarını merkeze alan bir sendikal anlayışla yönetime geldiklerini hatırlattı. Şube Yürütme Kurulu’ndan Sinan Gül, sendikalarını bir eğitim sendikasının ötesine geçirebilmek, sınıf hareketinin bir parçası haline getirebilmek için mücadele etmeye devam edeceklerini belirtti
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İstanbul 7 Nol’u Şube, 12. dönem birinci olağanüstü genel kurulunu yaptı. Avcılar Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin konferans salonunda düzenlenen genel kurulda, salona “Eşit ve insanca bir yaşam istiyoruz”, “Sınavsız, mülakatsız kadrolu atama istiyoruz”, “KHK’ler gidecek biz kalacağız”, “Jin, jiyan, azadî” ve “Laik, bilimsel, anadilde eğitim” yazılı pankartlar asıldı. DİSK/Enerji-Sen, Haber-Sen ve Eğitim Sen’in İstanbul’daki şubelerinin temsilcileri dayanışma için salonda yer aldı.
Genel kurulda sendikanın olağanüstü genel kurula gitme sürecine, bu süreçteki sendikal anlayışlardaki ayrışmalara ve bu ayrışmaların sendikanın işleyişine etkilerine dair tartışmalar yapıldı. Şube Başkanı Eren Ertin, sendikaları politik odakların bir “politik vitrin”, kendi sözünü söyleyebileceği kürsülerden biri olarak gören anlayışlara karşı öğretmenlerin sorunlarını ve ihtiyaçlarını merkeze alan bir sendikal anlayışla yönetime geldiklerini ifade etti. Ertin, son bir buçuk yılda, yönetimde olup kendilerine muhalif pozisyonda olanların bu sendikal anlayışın hayata geçmesi için işleyiş mekanizmalarını tıkadığını, sağlıklı tartışma ortamlarını bozduğunu ifade etti. Ertin 8 Mart ve 1 Mayıs süreçlerinde dahi önlerine engel çıkarılmaya çalışıldığını ekledi.
Şube Başkanı Eren Ertin
REHBERİMİZ İŞÇİ SINIFI İDEOLOJİSİ
Şube Yürütme Kurulu üyesi Yakup Kaya da rehberlerinin her zaman işçi sınıfı ideolojisi olduğunu, zaten böyle olmadığında da düzen içi siyasete yedeklenmenin, yenilgi psikolojisinin yayılmasının, kendi gücüne inanmama halinin olağanlaşmasının kaçınılmaz olduğunu ifade etti. Kaya, bu yüzden öğretmenlerin dertleriyle hemhal olmadan, onlarla doğrudan temaslar kurmadan bu alanda sendikacılık yapılamayacağının altını çizdi. Bu yüzden okulları, yani işyerlerini sürekli olarak gezdiklerini, oralarda örgütlenme faaliyeti yürüttüklerini, bunun sendikacılığın zorunlu bir faaliyeti olduğunu belirtti.
Şube Yürütme Kurulu üyesi Yakup Kaya
Ertin, sendikalarının hem eğitim ve bilim emekçilerinin sorunlarına çözüm olması ve ihtiyaçlarına cevap olması hem de emek hareketine yeni bir soluk getirebilmesi için çok çalıştıklarını ifade etti. Sadece son altı ayda 330 okulda örgütlenme faaliyeti yürüttüklerini hatırlatan Ertin, kendilerine yöneltilen “Sendikayı işletmiyorlar” eleştirisinin temelsiz olduğunun altını çizdi.
Şube Yürütme Kurulu’ndan Sinan Gül, yaptığı açılış konuşmasında, bir buçuk yıl önce yola çıkarken, insanların evlerine kapanıp yalnızlığa itildiği, umutsuzluğa kapıldığı ve geleceğe dair endişeler taşıdığı bir ortamda, “Tek ihtiyacımız olan bir araya gelmek ve yan yana durmak” mantığıyla hareket ettiklerini belirtti. “Elbette eksiklerimiz var, elbette her şeyi kusursuz yapamıyoruz. Ancak önce bir perspektif ortaya koyarsınız, sonra onu doldurmaya çalışırsınız. Biz bir buçuk yıl boyunca bunu yapmaya çalıştık” diyen Gül, yapmaya çalıştıkları şeyin bir eğitim sendikası olmanın ötesine geçmek olduğunu vurguladı. Eğitim alanındaki sömürüyü hatırlatarak, “Kamudan özel sektöre, mülakatlardan diğer pek çok alana kadar geniş bir saldırı var. Buna yanıt vermemiz gerekiyor. Dolayısıyla, artık şu soruları sormamız gerektiğine inanıyoruz: Sınıf hareketinin bir parçası mıyız, değil miyiz? Sınıfa dair bir sözümüz olacak mı? Yoksa bize biçilmiş olan sendikal sınırlar içinde mi kalacağız? İşte bu soruları sorguladık ve bu sorgulama devam ediyor” ifadelerini kullandı.
Şube Yürütme Kurulu üyesi Sinan Gül
Gül, bugün var olan sorunları ve mevcut yapıyı, halka, tabana, üyelere ve 1,2 milyon öğretmene dönük bir şekilde değiştirme iddiasında olduklarını belirtti. Bu iddianın arkasında olduklarını söyleyen Gül, “Çalışmalarımızı bu yönde sürdürdük ve bundan sonra da bu doğrultuda ilerlemeye devam edeceğiz. İster üye olarak ister yönetim kurulunda verilen bir görev itibariyle, ısrarımız şudur: Bu sorumluluğu hisseden herkes, sendikanın mevcut sorunlarını önce tespit etmeli, ardından bu sorunları çözecek eylemsel adımlar atmalıdır. Bugün yaşanan tartışmaları da umarım bu çerçevede ele alarak, somut adımlarla ilerleyeceğiz” dedi.
Genel kurul , hayata veda eden eğitim emekçileri ve yoldaşlarına 1 dakikalık saygı duruşunda bulundu
Seçimi kazanan listenin bildirisi ise şöyle:
Eğitim piyasanın ve gericiliğin insafında can çekişirken, eğitim emekçileri her gün baskıyla, mobbingle, angarya çalışmayla, itibarsızlaşmayla, cins ayrımcılığıyla, ırkçılıkla boğuşmak durumunda. Biliyoruz ki tek tek tüm öğretmenler odasında bulunmadan sorunlar doğru tespit edilemez, en geniş eğitim emekçileri ile duygudaşlık kurulamaz. Bizler yıllardır bu şubede işyeri temelli örgütlenmede ısrar ediyoruz ve ısrar etmeye devam edeceğiz!
Sınıf sendikacılığı bizim rehberimiz, sendikayı salonlara ve belirli günlere sıkıştıran anlayışları reddediyoruz, sendikayı eğitim emekçilerinin fiili meşru militan mücadelesinde yeniden kurmayı savunuyoruz. Sendikayı sadece belirli bir kesimin, sadece üyelerin değil tüm eğitim emekçilerinin savunma örgütü olarak örgütlemek gerektiğini düşünüyoruz. Eğitim emekçilerinin tüm kesimlerinin kendilerine has sorunlarının hepsine özel mücadeleler oluşturulması gerektiğinin farkındayız. Özel sektör öğretmenleriyle, eğitim fakültesini bitirmiş tüm genç meslektaşlarımızla, temizlik ve yardımcı personelle ortak mücadele ve örgütlenme olanaklarını zorlamak, varlık yokluk meselelerimizdendir. Parasız laik, bilimsel, anadilinde eğitim mücadelesinde velilerimiz ve öğrencilerimizle ortak örgütlenme yaratmalıyız.
Sendikayı siyasetlerin kürsüsü ve siyasetlerinin temsil organı olarak gören anlayışları reddediyor, bunun yerine örgütlenmede aktif olan arkadaşlarımızın herhangi ayrımcılığa maruz kalmadan yürütme kurullarında yer almasını savunuyor, buna uygun davranıyoruz. “Bizden olsun ne olursa olsun” anlayışını reddediyoruz.
Hukuk mücadelesini dilekçe yazmaktan, avukatla görüşmekten ibaret görmüyor, okul idaresi ,il/ilçe milli eğitim müdürlüğü ile görüşme, eylem vb. her tür araçla mücadele alanı olarak görüyoruz.
Her alanda meclisleşmeyi, komisyonlar vasıtasıyla da sekreterlikleri tabana yaygınlaştırmayı önemsiyoruz. Bugüne dek örgütlenme sekreterliğinde kısmen başardığnnızı diğer sekreterliklerde de hayata geçireceğimizin sözünü veriyoruz. Kadın meclisini kadınların kendi somut sorunlarına ve taleplerine dair fiili meşru mücadele biçimlerini konuştukları, karar aldıkları-uyguladıkları meclis haline getireceğiz.
Gücümüzü eğitim emekçilerinden ve onların haklı taleplerinden alıyor, kendimizi yalnız onlara yaslıyoruz. Kapalı kapılar ardında siyasetlerin belirleyiciliğini değil, sahada emek verenlerin belirleyiciliğine inanıyoruz. Sınıf sendikacılığı yapmazsak, kendi alanımıza dair sözümüzü ve eylemimizi güçlü kılmazsak, demokratik alana dair taleplerimizin de hükmünün olmayacağını biliyoruz.
O yüzdendir ki;
“Ve kahreden yaratan ki onlardır
Destanımızda yalnız onların maceraları vardır.”