DERVİŞOĞLU: “BİR VATAN EVLATLARI SAĞ OLMADAN, SAĞ KALAMAZ”

DERVİŞOĞLU: “BİR VATAN EVLATLARI SAĞ OLMADAN, SAĞ KALAMAZ”

'ÖZGÜR MEDYAYA YASAK OLAN YAYIN, TERÖRİSTE SERBEST!' İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu bugün, 9 Temmuz tarihinde düzenlenen partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

Pençe-Kilit Harekat bölgesinde şehit düşen 12 kahraman askerimizin fotoğraflarının, grup salonu sıralarına yerleştirildiği görüldü.

Dervişoğlu konuşmasına 12 şehidimize rahmet ve yakınlarına taziye dilemekle yetinmeyeceğini ve vatan bekçisi yiğitlerin hesabını soracağını ifade ederek başladı:

"Çünkü, bir vatan evlatları sağ olmadan, sağ kalamaz. Bir devlet, öz evlatlarının canına kıymet vermeden, ayakta kalamaz.

Tüm resmi açıklamaları doğru kabul etsek bile 12 askerimizi yitirmemizin sorumlusu, hırdavatçıda 500 liraya satılan bir alet olamaz. Böyle bir sorumsuzluk, böyle bir duyarsızlık, böyle iş bilmezlik olamaz. Türkiye’m 12 evladını, 12 askerini bu şekilde yitirmiş olamaz.

Yeter artık yeter! Böylesine bir garabetin ancak sorumluları olur. Sorumlular her kim olurlarsa olsunlar öncelikle Milli Savunma Bakanlığı, etkili, yetkili, tüm kişi ve kurumlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türk Milletine hesap vermelidir. Acilen, behemahal hesap vermelidir.

Sorumlular hesap vermezse,  Emin olun bu salon, bu parti, bu millet bu hesabı soracaktır!
Mutlaka soracaktır! “Olayın şüyuu, vukuundan beterdir, beter!” Türkiye Büyük Millet Meclisi, teröristle müzakerede aparat olarak kullanılacak yer değil bu millete, bu milletin evlatlarına hesap verilecek yerdir."

ifadelerini kullandı. İYİ Parti olarak konunun araştırılması için verdikleri önergenin AKP-MHP-DEM oylarıyla reddedildiğini ifade eden Dervişoğlu,

Utanıp sıkılmadan ar haya etmeden, millete sözde terörsüz Türkiye masalları anlatan Cumhur Koalisyonu  eski ve yeni ortaklarıyla tekmili bir oldu, AKP-MHP-DEM oylarıyla önergeyi reddettiler.  Gördük, yerlilik, millilik hassasiyetlerinizi.

Ama iyidir iyi!  Saflar netleşsin, kim kiminle birlikte cümle alem görsün.
Elbet Türk’ün de günü gelecektir. Elbet bu hesap görülecektir. 

şeklinde konuştu.

"Vicdan ve Milletten Bu Kadar Mı Koptunuz?"

İmralı'daki teröriste görüntülü mesaj çektirilip dünyaya dağıtılmasını sert şekilde eleştiren Dervişoğlu konuşmasına şöyle devam etti.

Bu iktidarın milletten nasıl koptuğuna, milletin duygularına nasıl yabancılaştığına bir kez daha şahitlik ettik. 12 vatan evladının şehadet haberi milletimizi yasa boğarken, Sayın Erdoğan ne yaptı? İmralı’daki katilin ulaklarıyla görüştü. Böyle bir günde böyle bir görüşme için hiçbir sakınca görmedi.

Ama  Adalet Bakanı, aynı heyetle, şehit cenazeleri var diye dün planlanan görüşmesini erteledi. Sormak isterim; Madem bir hassasiyet gerekiyordu, Cumhurbaşkanı neden bu hassasiyetten kendini muaf tutmuştur? 12 vatan evladının şehadetini de mi umursamadınız? Milletin gözyaşı döktüğü bir günde, o katilin ulaklarıyla görüşmekten hiç mi rahatsız olmadınız?

Vicdandan ve milletten bu kadar mı koptunuz? Üstelik, memlekette gece ekran karartan iktidar, sabahına, İmralı’daki teröriste görüntülü mesaj çektirip dünyaya dağıttırabilmektedir. Özgür medyaya yasak olan yayın, teröriste serbest! Şu aymazlığa bakar mısınız?

Hem de mesajında, hala ulusal kurtuluş mücadelesi diyor, hala kazandığını ilan ediyor. Bu orta oyununda kazananın kim olduğu ortadadır. Ve ben, böyle bir aymazlığı tarif edecek söz bulamıyorum. Yazıklar olsun!

23 yıldır iktidarın hiçbir meseleyi çözmediğini dile getiren Dervişoğlu, 7'den 77'ye milletin gurur ve haysiyetini çiğneyenin de yine bu iktidar olduğunu söyleyerek,

 

"Askerinin, Mehmedinin şahadetine bile ilgisiz, umursamaz kalan bu iktidardır.
Daha beteri, koalisyon ortakları cani Öcalan ve PKK ile olan ilişkilerine halel gelmemesi adına, askerimizin canı da, devletimizin onuru da tehdit altındadır. 

Aylardır, yıllardır hiçbiriniz o kadar güven vermiyorsunuz ki, her sözü o kadar yere düşürdünüz ki, bunun altından ne çıkarsa şaşırmayacağız!  Çünkü, 23 yıldır bize yaşatmadığınız hiçbir milli felaket kalmadı. Kösele tanımlaması, artık sizin yüzünüzü anlatacak bir benzetme olmaktan çıktı.

Efendiler!

Bu bir milletin yaşayabileceği en korkunç SON’lardan biridir, Askerinin canına dahi, kendi pazarlığı için kastetmek. Bu en büyük lanetlerden biridir. Bu, balığın baştan koktuğu bir mesele değildir. Keşke sadece baş koksa ve kesip atsak. Burada beyinden kalbe, tepeden tırnağa bir çürümeden bahsediyorum. Çürüme tüm bedeni sarmıştır.

Aksi olsa gök yarılırdı, gök! Türk devletini yönetenler, gökleri yarardı da, başta kendilerinin, sonra Türk’ün şerefini çiğnetmezlerdi. Demek ki bu mefhum da kalmamıştır, bitmiştir, tükenmiştir. Hepinize yazıklar olsun. Aldığınız nefes haram olsun!"

Cumhuriyete dil uzatan AKP'li eski milletvekilini de sert şekilde eleştiren Dervişoğlu,

"Siz onu sahte isimlerle açtığı sosyal medya hesaplarında tanıyorsunuz, ortaya çıkmış, utanmadan cumhuriyete dil uzatıyor. Cumhuriyetin ilanına kanlı darbe benzetmesi yapıyor.

Bakın ben size yüzlerce yıldır anlatılan bir hikayeyi hatırlatayım. Roma’nın deliliği ve zalimliğiyle meşhur imparatoru Kaligula, Atını senatör yapmış, yetinmeyip bir de rahip payesi vermiştir.

Önümüzdeki olayda da tarih tekerrür etmiştir.  Kendini imparator zanneden Erdoğan,  Yeliz takma isimli bu meczubu önce şoförü, sonra da milletvekili yapmıştır. 

Bugünkü tekerrürde gülünecek bir şey yoktur. Dün at, bugün otomobil…

O sebeple, önce bilinmelidir ki; Türkiye Büyük Millet Meclisi, beygirlere emekli maaşı ödemekle mükellef değildir. 

Ama bu ahlaksızlığa dur demek ve bedelini ödetmek, 
Herkesten önce Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı’na düşer.

Buradan sesleniyorum;
Sayın Erdoğan, sen kanlı bir darbeyle meydana gelmiş bir makamda mı oturuyorsun?
Bugün, millet iradesi ve kararıyla bulunduğun makam kanlı bir darbeyle inşa edilmiş bir makam mıdır?

Bu kendini bilmezin, “Kanlı bir darbe” diye tanımlamaktan utanmadığı Cumhuriyet Devletini temsil eden sensin. Bu haddini bilmeze hepimizden önce, senin müdahale etmen, senin cevap vermen yakışır. Sükut ikrardan doğar! O yüzden, bu konuda susamazsın.

Bundan sonrası, 5064 savcı içinden birisinin çıkıp,  “Ben Cumhuriyetin Savcısıyım” diyerek gereğini yapmasıdır.  Emin olun binlerce kahraman Türk polisi,  Bunun kendini bilmezin başını öne eğip, ters kelepçe takmak için hazır ve nazırdır!

ifadelerini kullandı.

"Terörsüz Türkiye Yalanına Gizlenen Gerçekler"

Mecliste paralel bir yapı kurularak sözde komisyon kurma niyeti olduğunu kaydeden Dervişoğlu, 

 

Neredeyse 1,5 yıldır anlattığım gibi, maalesef tek tek gerçekleşiyor. İşte bu ihanet kumpanyasının bir ayağı da “silah bırakma” gösterisidir.

PKK, “iyi niyet gereği” 20-30 kişilik bir silah bırakma töreni düzenleyecekmiş.
-    Önümüzdeki gün hatta saatlerde, iletişim başkanlığı eliyle yayınlarlar.
-    Öyle ya artık iletişim başkanlığı, Cumhur koalisyonunun tüm ortaklarından, 
Yani İmralı ve Kandil’in de iletişiminden sorumlu.

Bu meselenin bir kalkışma ve dolandırıcılık olduğunu defalarca söylemiştim. İşte şimdi Türk Milletine bir delil daha sunuyorum:

Bu silahlar, onu kimin ne için kullandığına bakmadan imha mı edilecektir?
Yoksa olması gerektiği gibi adli emanete mi alınacaktır?
Görelim bakalım hangisi olacaktır!

Türkiye Cumhuriyeti devletinin istihbaratı,  Askeri, polisi, terörle mücadele eden kurumlardır. Bu hain terör örgütünün varlığının ve işlediği suçlarını cezalandıran ise Türk yargısıdır.

Bu silahlar, Türk milletine ve devletine karşı kuşanılmış ve kullanılmıştır. Yani bu silahlar, suçta kullanılmış silahlardır. Bunun temini dahi suçken, bu silahlarla bebeğinden çocuğuna, mühendisinden öğretmenine, askerine, nice insanımızın kanını dökmüşlerdir.
Şimdi birileri, bir deliliğin içindedir ve insanımızın katillerini devlete ortak etmektedirler.
Devlete eş saymaktadırlar. 

İkinci mesele ise şudur: Bu silahları bırakacakları yer neresidir? Türkiye, kendisine karşı 40 sene bölücü terör yürütmüş bu örgütün silahlarını Niçin başka bir ülkenin toprağında teslim almaktadır?

Ayrıca teslim de alınmayacakmış. Teröristler silahlarını imha edeceklermiş. Herhangi bir etkin pişmanlıkta bulunup, yargılanmaları da söz konusu olmayacakmış. Geldikleri gibi gideceklermiş.

Bu nasıl bir tiyatrodur Allah aşkına! Biz ne yapıyoruz diye soran bir Allah’ın kulu kalmadı mı? Devletin önemli kurumlarında bir tane Türk yönetici kalmadı mı? Hepiniz mi mankurtlaştınız! 

dedi. Milleti aldatan kadroların tarihe kara bir leke olarak geçeceğini aktaran Dervişoğlu,

"Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Ak Parti Genel Başkanı, Vatandaşlarımızı şehit eden bölücü örgüt üyelerini affetmektedir. Neredeyse her gün resmi gazetede affedilen teröristler ilan edilmektedir. Çözüm süreci denilen ihanet sürecinde,  kapalı kapılar ardında nasıl bir pazarlık yapıyorlar,  Büyük Türk milletini hangi ahlaksız anlaşmalara konu ediyorlar,  hangi sözleri veriyorlar bilinmez ama bir dümen çevrildiği açıktır. 

İhanet sürecini bu millet ve temsilcisi bizler olduğumuz sürece başaramayacaklarını çok iyi bildiklerinden kaçak dövüşüyorlar. İsyanımızı ve uyarılarımızı duymazdan geliyorlar. 
Gerçekleri konuşmaya cesaret edemiyorlar.  Terör örgütüne ve örgütün dış patronlarına göbekten bağlanmışlar. 

Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Ak Parti Genel Başkanı, Artık bir unvanın daha var. 
Sen artık Cumhurbaşkanlığı yetkisini kullanarak “TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELERİ” ni affeden birisin.  Sen vatandaşlarımızı şehit eden hainleri imzan ile affeden bir Cumhurbaşkanısın. 
Sen, seni her eleştireni hapse attırmaktan çekinmeyen,  Milletine silah sıkanları ise affetmeyi tercih edensin. 

ifadelerini kullandı. Her geçen gün basın hürriyeti üstünde daha da artan sansür ve baskıya da değinen Dervişoğlu şöyle devam etti:

"Sansürle, karartmayla bu ülkenin gidebileceği bir yer yoktur. Bu ülkeyi yönetenlerin de gidecek bir yeri yoktur. Halk Tv’yi, Sözcü’yü, Fatih Altaylı’yı ve daha nice gazeteciyi, yazarı, söyleyecek sözü olanı susturarak gidilebilecek bir yer yoktur.
    
Geç olmadan gelin, yapalım diyorum. İşler daha da çığrından çıkmadan, gelin memleketi bu bataktan çıkaralım diyorum.

Bu çıkış, tek adam düzenine son verip, parlamenter sisteme geçişle mümkündür.
İşte biz bu yüzden ısrar ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’nin kaderini bir kişinin iki dudağı arasından alıp,  Yeniden millet iradesinin kontrol ve denetimine bırakacak sistem, parlamenter sistemdir.

Büyük Türk Milleti!

Gelenlerin gitmediği yer, Cumhuriyet değildir. Ormanların göz göre yandığı yer, Cumhuriyet değildir. Şehit katillerinin gizlendiği yer, Cumhuriyet değildir.

Bizse, Cumhuriyet istiyoruz. Şerefli, onurlu, haysiyetli bir Cumhuriyet istiyoruz! Biz, bu ne idüğü belirsiz rejimin, onun kolpa memurlarının ve çakma ortaklarının çapsız ihtiraslarıyla susacak, ezilecek bir millet değiliz.

Milli kimliğimizle, bölünmez bütünlüğümüzle be göz bebeğimiz Cumhuriyetimizle gurur duyuyoruz. Bu vatanda yaşayan her bir kardeşlerimizle de mutluyuz.

 

Hep söylediğim gibi bu vatanı kimse bize müjdelemedi. Biz bu vatanı her defasında kurtararak, her defasında da kurarak vatan bildik. Biz bu vatanı hak ettik.

Türklüğümüzse binyıllardır taşıdığımızdır. Bu toprakların her bir mezar taşına,
Her bir ağaç gövdesine kazıdığımızdır. Orada da Ne Mutlu Türk’üm diyene yazmaktadır!
Değişmeyecek, değiştirilemeyecektir!

Ne planlarsanız planlayın. Siz bu sesi kısamaz, bastıramaz, yok edemezsiniz! Unutmayın!
Cumhuriyeti kuran millet, onu yaşatma iradesini sonsuza kadar ayakta tutacaktır.

Tamgatürk