DEPREMDE YIKILAN BİNALARIN KAYBEDİLEN CANLARIN SORUMLUSU KİM?

DEPREMDE YIKILAN BİNALARIN KAYBEDİLEN CANLARIN SORUMLUSU KİM?

Yaklaşan yerel seçimler öncesinde bütün belediye başkan adayları ve iktidar sözcüleri “Deprem Dirençli Kentler” yaratacaklarını söylüyorlar. Sağlıklı kentlerde, sağlıklı binalarda yaşamak her insanın evrensel hakkıdır.

Belediye Başkan Adayları, özellikle iktidar partisinin adayları, sanki yeni bir öngörüymüş ya da tespitmiş gibi ilçelerindeki ya da illerindeki deprem riskinden söz ediyorlar. Tek kurtarıcılarının sözüm ona kendilerinin olduğunu söylüyorlar. 

Şöyle bir geriye dönüp baktığımızda bir önceki yerel yöneticilerin de aynı söylemlerde bulunduğunu görüyoruz. Hatta ikinci ya da üçüncü kez aday olan belediye başkanlarının da aynı vaatlerde bulunduğunu görüyoruz. Ancak her nedense her deprem sonrasında yerel yöneticiler ve iktidar sus pus oluyor. 

1992 Erzincan Depremi’nden bu yana 9 büyük depremde toplam can kaybı 100.000, hasarlı bina sayısı ise 400.000’dir. Bu korkunç büyük bir sayıdır. Her deprem sonrasında yıkılan binanın müteahhidi, şantiye şefi, yapı denetim sorumlusu, proje mühendisi ve ilgili belediye çalışanı gözaltına alınıyor. 

Şimdi bu sorumlular hakkında biraz detaya inelim. Biliyoruz ki Türkiye’ de en kolay iş müteahhit olmaktır. Belgeni hemen alır, maliyeye kayıt yapar, inşaata başlarsın. Eğitim, tecrübe gerektirmeyen ya da aranmayan bir durumdur ancak kanunlar karşısında (Borçlar Kanunu) birinci derece sorumlusundur. Hatta proje yanlış, zemin etütleri yanlış demen yasal olarak seni kurtarmıyor, senin yasal olarak projelerin teknik şartnamelere, fenni kurallara uygun olup olmadığını da bilmen gerekiyor. Diğer proje mühendisi, şantiye şefi ve yapı denetim görevlisi bu paylaşımda en çok sorumluluğu alan ikinci grup olmasına rağmen ücreti en az alan kişilerdir. Ne yazık ki yaşamlarını ikame etmeleri için çok sayıda şantiye görevi ve proje üretmeleri gerekmektedir. Bu kadar zamanda da proje kalitesi ya da şantiye kalitesi mümkün değildir. 

Zaten şantiyede şantiye şefine rastlamak mümkün değildir. Yapı denetim görevlisi de betondan betona şantiyeye uğramaktadır. Demirler ya da kalıplar hatalı derse de kimse sözüne uymayacaktır. Basından da duyduğunuz gibi görevini layıkıyla yapmaya çalışan mimar ve mühendis arkadaşlarımıza da şantiyelerde saldırılar olmaktadır. Peki, belediye çalışanı, projeyi onaylayan mimar mühendis ne yapıyor? Projeyi onaylamasa siyasi baskılar, tehditler, kavgalar arasında projeyi onaylamak zorunda kalıyor. Sorumlular arasında olmayan tek kişi kalıpçı ve demirci ustalarıdır ve tüm işi de yapan onlardır. İsterse ve işi iyi biliyorsa etriye sıklığına, demir yerleşimine, betonun sulanmasına dikkat eder, istemezse ve işi çabuk bitirmek istiyorsa “ne yaparsak yapalım bizim inşaat bir şey olmaz der” ve işi savsaklar. Bazen de işi çok iyi bildiğini düşünür ve proje dışı çalışma yapar. Mutlaka mühendis bu işi bilmiyordur ve en iyi bilen kendisidir. Zaten betonun gelmesine az vakit vardır ve işi bitirmek zorundadır. Bir de mühendis gereksiz yere fazla demir kullanmıştır. Gökdelen mi yapacaktır?

Buraya kadar mimar, mühendis, müteahhit ve ustaların eksiklerini, hatalarını yazdık. Peki, yasa koyucuların, yerel yöneticilerin buradaki sorumlulukları nelerdir? Bir kere ilçenin ya da ilin depremselliği, bölgesel ivme değerleri, yerleşime uygunluk haritaları, heyelan, dere yatakları vs tüm bilgiler olmadan imar planlaması yapılmamalıdır. Halen mikro bölgeleme çalışmaları devam eden ilçelerimiz bulunmaktadır. Bu güne kadar yapılan plan değişikliklerinde kriter nedir? Deprem ve şehrin slüetinin korunması mıdır yoksa rant mıdır?

Heyelanlı alanlara, dere yataklarına verilen yüksek katlı imarların, emsal değeri yükseltilmiş projelerin sorumluları kimlerdir? İlçesinin ya da kentinin deprem riskini bile bile ve hiçbir çalışma yapmadan vaktini dolduran, başkanlık nimetlerinden faydalanıp, vatandaşı riskli binalarda oturtan, halen yine aday olan belediye başkanlarının hiç mi sorumlulukları yok? Etkin bir mühendislik, mimarlık yasasını ortaya koymayan, yapı denetim yasalarını ve müteahhitlik yasasını düzenlemeyen yasa koyucuların hiç mi suçu yok?  Yerel yönetimlerde 2019 seçim bildirgelerine bakın, belediye başkan adayları ve merkezi hükümet deprem risklerine karşı çalışmalar yapacaklarını, kenti daha yaşanılır bir kent haline getireceklerini vaat etmişlerdir. Hatta 20 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde partisinin başkanları var iken, 20 yıl sonra kentin ulaşım ve deprem sorununu biz çözeriz diyen belediye başkan adayına sormazlar mı, 20 yıldır neredeydiniz diye? Her boş alana bina yapmak marifet değildir. Marifet kenti yaşanılır kent yapmak, insanların rahat ve huzur içinde yaşayacağı, parkları, bahçeleri, kültür merkezi, sanat atölyeleri vs olan şehirler haline getirmektir. Bunun yolu da, kapitalist sistemin ve rantın çarkından çıkarak, halka ve kente yaraşır kentler üretmektir. Konut alanları üretmek değildir. Yoksa dere yataklarına bina izni verir, sel baskınında insanlar yaşamını kaybeder; heyelanlı alanlara, fay hatlarının üzerine imar izni verir; insanların ölümüne sebep olursunuz.

Bu durumda ne yapmalıyız? Öncelikle yerel yönetime aday olan başkan adaylarının deprem riskini ve olası bir depremden dolayı binaların yıkılabileceğini ve can kayıplarının olacağını, kentin daha fazla bina yükünü kaldıramayacağını, dere yataklarının, havza alanlarının, yeşil alanların imara açılmaması gerektiğini bilerek aday olmaları önemlidir. Hangi siyasi partiye bağlı olduğunun da hiçbir önemi olmadan bu tarz yönetime ve yöneticilere halk olarak kesinlikle dur demeliyiz. Ya da daha yaşanılır kentleri daha çok talep etmeliyiz. Unutulmamalıdır ki, sağlıklı kentlerde, sağlıklı binalarda yaşamak her insanın evrensel hakkıdır. 

Not: bu çalışma deprem konusunda uzman hocalarımızın destekleri ile ve onların verdiği bilgilerle yapılmıştır. Kendilerine şükranlarımı sunuyorum.

 



  • Perşembe 14.6 ° / 10.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 15.6 ° / 10 ° false
  • Cumartesi 16.1 ° / 9.6 ° Güneşli