Daha düne kadar DEM Parti’ye selam verenler “terörist”, Kürt halkı ise kayyımlarla cezalandırılan, onuru çiğnenen bir topluluktu. Şimdi ne değişti? Veya neyin pazarlığı sonucunda roller değişti?
İktidarın yıllarca şeytanlaştırdığı DEM Parti ve seçmen kitlesi, anlaşılan o ki yeniden “çözüm” için masaya oturtuldu. Ama unutmadık: Daha birkaç ay önce bile bu partinin seçilmiş belediye başkanları görevden alındı, yerine kayyımlar atandı, temsilcileri tutuklandı, halkın iradesine el konuldu. KCK operasyonlarıyla suçlu suçsuz kim varsa ama kimliğinde Kürt yazan kim varsa zindanlara tıkandı.
Şimdi Erdoğan, MHP ile kol kola girdiği yetmezmiş gibi yıllardır terörle ilişkilendirdikleri DEM’le de “beraber yürüyeceğiz” diyor. Sadece bir gün değil, 47 yıl boyunca terörle mücadele üzerinden siyaset üreten bir anlayış, bugün “beraber pişireceğiz” diyerek geçmişi süngerle siliyor. Peki ya o süreçte hayatını kaybeden 10 bin güvenlik görevlisi, 50 bin sivilin hesabı ne olacak?
Erdoğan, “TBMM çatısı altında komisyon kuracağız, sürecin yasal zeminini konuşacağız” diyerek yeni bir açılımın altyapısını hazırlarken, akıllarda tek bir soru var: Kürt halkı, iradesine kayyım atayan, seçilmişlerini cezaevine gönderen, oyunu yok sayan bu anlayışla bir daha aynı yolda yürür mü?
"Rahmetli Sırrı Süreyya, Pervin Buldan, Mithat Sancar ile görüştük, oturduk konuştuk" diyen Erdoğan, “Demek oluyormuş” diyerek süreci normalleştirmeye çalışsa da, bu millet unutmadı: Daha dün “terörist” dedikleriyle bugün el sıkışanlar, dünün mağdurlarını bir kez daha kandırmaya hazırlanıyor olabilir.
Gerçekten barış için mi, yoksa sadece iktidarda kalabilmek için mi bu yeni “pişirme” çabası? Bu defa Kürt halkı da, Türkiye halkları da kandırılmaya hazır değil! Elbette bu coğrafyanın barışa, özgürlüklere, demokrasiye ihtiyacı var. Silahların tamamına karşı olmak, barışın inşasına, yargı bağımsızlığına, adalete ve AKP ’siz bir siyasi arenayı ve silahsız bir dünyayı kim istemez ama…
