KARA: MİLLET İRADESİ HER ŞEYİN ÜSTÜNDEDİR

 KARA: MİLLET İRADESİ HER ŞEYİN ÜSTÜNDEDİR

Kara: İmamoğlu'na değil Türkiye halkına büyük bir haksızlık ve saygısızlık yapılmıştır. Millet iradesi her şeyin üstündedir. Milletin iradesine ipotek koymaya yeltenen her girişim demokrasinin önüne çekilen bir settir.

Esenler İyi Parti İlçe Başkanı “ İmamoğlu’na siyasi bir kararla verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası milletimizi yaraladığı gibi yargıya ve halk iradesine yapılmış yargı darbesidir. Bu kararla sadece Ekrem İmamoğlu'na değil Türkiye halkına büyük bir haksızlık ve saygısızlık yapılmıştır. Millet iradesi her şeyin üstündedir. Milletin iradesine ipotek koymaya yeltenen her girişim demokrasinin önüne çekilen bir settir. Bu karar en başta halkın seçtiği, hem de iki kere seçtiği İmamoğlu’na karşı yargı darbesidir. İstanbulluların iradesine ise vurulmuş bir prangadır. Kamu vicdanında derin yaralar açan her yanlış ve haksız karar ülkemizin demokratikleşmesini ve normalleşmesini geciktirmektedir" dedi ve basın açıklaması yaptı. 

Kara’nın basın açıklaması şöyle…

Ömer Kara: Bir devletin sosyal demokratik hukuk devleti olabilmesi için olmazsa olmaz kural, kuvvetler ayrılığı yani yasama yürütme ve yargının birbirinden bağımsızlığıdır.

Eğer yargı bağımsız olmaz ise, siyasetin ve bir takım harici güç odaklarının baskı ve kontrolü altında olursa oradan hukukun ve adaletin çıkması mümkün değildir. Bağımsız olması gereken Yargı erkinde Hukuki ve vicdanları rahatlatacak bir karar çıksa bile o bir takım siyasi ve harici güç odakları buna izin vermediğine zaman zaman şahitlik ettiğimiz, Mahkemelerin hak aramak için başvurulan devletin güvence kapısından ziyade siyasal iktidarın kararlarının hukuki bir kılıfa sokulup kendilerine tebliğ edilen resmi daireler olduğunu zaman zaman deneyimlemiştik. Ancak bu durumun son vahim örneği “İstanbul’un İradesinin” ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın yargılandığı davada yaşadık. 

Saray rejimi artık, Türkiye’de herhangi bir şekilde kuvvetler ayrılığı ve hukukun kalmadığını gizleme gereği duymuyor. Bu mahkeme kararı ile, saray rejimi tek adam otokrasisini ilan etmiş bulunuyor. Dolayısıyla, Haziran 2015 seçimleri ve 15 Temmuz sonrasında saray rejimin geliştirdiği tutumların, önümüzdeki seçimlerde artarak devam edeceğine dönük, halkımızın taşıdığı endişelerin ne kadar haklı olduğunu bugün son derece açık bir şekilde de görmüş olduk.

İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi görülen davada, İmamoğlu'na, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildi. Ayrıca TCK'nın 53'üncü maddesi uygulanma istemiyle, diğer ifadeyle siyasetten men edilerek, belediye başkanlığı, askıya alınmak istendi. Yargı merciilerinin hükmünü oluştururken tüm gerekçeleri ve ilgili delilleri somut hadise ile ilişkilendirmesi gerekmektedir. Bu kaide insanoğlunun başlangıcından ve yargılama faaliyetinin başladığı günden bu yana mevcuttur. Bu kaidenin tabi hukuk yönünden hakkani olduğunu açıkça ifade edebiliriz. 

Yargılanan kimsenin sarfettiği sözü Türk Ceza Kanunu ve sair Yasalar kapsamında değerlendirmeli ve esasen isnadın muhatabı tespit edilmelidir. Bu yaklaşım sergilenmeden hüküm kurmak adil olmamakla hukuk devletinin temel ilkelerine aykırı düşmektedir. Sanığın yargılamaya konu sözleri nerede, hangi koşullarda, ne zaman, kimi yahut kimleri muhatap alarak ve hangi gerekçelerle söylediğinin kül halinde değerlendirilip hukuka uygun bir şekilde yaklaşılarak hüküm yoluna gidilmesi gerekir. Maalesef “İstanbul’un Yargılandığı Dava”da vicdan,ahlak ve hukuk kaideleri bir kenara itilerek bu durumlar göz önünde bulundurulmadan bir karar verilmiştir. Bu “taraflı” yargı kararını tanımadığımızı ifade etmek istiyoruz. 

Olayın özüne gelmek gerekirse;

Önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu İmamoğlu için 31 Mart 2019 İstanbul seçimlerinin iptalinin ardından şunları söylüyor: "Avrupa Parlamentosuna gidip Türkiye'yi şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek. Yazıklar olsun." Yani "ahmak" hakaretini ilk olarak Soylu, İmamoğlu'na yapıyor.Sonra yapılan seçimleri daha büyük bir farkla kazanan İmamoğlu ise, Soylu'ya cevaben, "Dünyada, Avrupa'da, onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, olan biten şeylere baktığımızda, tam da 31 Mart'ta seçimi iptal edenler ahmaktır. Önce ona bir odaklansın" ifadesini kullanıyor.İşte bu söz İmamoğlu'nun YSK üyelerine hakareti olarak değerlendirilip, hapis cezası ve siyasetten men cezası bunun üzerine veriliyor. İşin garip tarafı, YSK Başkanı ihbar etmesine rağmen, ne YSK Başkanı ne de üyeleri İmamoğlu'ndan şikayetçi olmuyor. Davayı Savcı Ahmet Çolak açıyor. İmamoğlu, bu ifadeyle alakalı olarak yargı mensuplarını asla kastetmediğini, Süleyman Soylu'nun yapmış olduğu hakarete bir cevap teşkil ettiğini belirttiği halde mahkeme bunu dikkate almadı ve cezayı verdi. 

Bizler de İmamoğlu'nun takip eden, az çok tanıyanlar olarak eminiz ki, mahkeme heyeti de bu noktada gayet iyi biliyordur ki, İmamoğlu'nun YSK üyelerine asla bir hakareti söz konusu olamaz. İmamoğlu, hakaret edilerek bilinçli bir şekilde tahrik edilmiştir ve bu hakarete misilleme olarak söylediği sözler ise hedef şaşırtılarak sanki YSK üyelerineymiş gibi lanse edilmiştir. Olayın aslı budur.

Eminiz ki, yanlış hesap Bağdat'tan, hukuksuz ve siyasi karar Üst Derece Mahkemelerden dönecektir. Böyle bir kararı Türk milletine asla kabul ettiremezler. Adalet eninde sonunda mutlaka tecelli edecektir.