"YSK, Türkiye'nin demokrasi sürecine büyük bir darbe vurmuştur"

Yüksek Seçim Kurulu’nun tartışmalı kararıyla mazbatası alınan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin seçilmiş başkanı Ekrem İmamoğlu, Didem Arslan Yılmaz ile Türkiye’nin Nabzı programına konu

Ekrem İmamoğlu HaberTürk’te katıldığı bir yayında Nagehan Alçı’nın sorusuna “Cahil insanların eline fırsat verecek bir insan değilim. Şu anda konuşacağımız Urfalı bir çocuğumuzun çöp ayrıştırma makinasına kapılarak ölme meselesidir. Bu gündem yaratmaktır. Benim gündemim Urfalı çocuğumuz… Siz farklı bir gündem yaratmak istiyor olabilirsiniz. 3 milyon Kürt vatandaşımızız gündemi ne biliyor musunuz adalet istiyorum diyor. Bana terörist demesinler diyor. Mesela pazarcıyım bana neden terörist diyor adam. HDP’ye oy veriyorum bana niye terörist diyor adam. Bunu diyor vatandaşımız eşit olmak istiyor” yanıtını verdi.

İmamoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:
 

– Didem Arslan Yılmaz: YSK’nın gerekçeli kararını nasıl yorumluyorsunuz?

– “Nasıl bilirdiniz?” Sorusu gibi. Ne yazık ki iyi bilirdik diyemeyeceğim. Dağ fare doğurdu demiştim. Demokrasi adına çok kötü bir süreç. YSK, Türkiye’nin demokrasi sürecine büyük bir darbe vurmuştur. Sıkıntılı süreç öncesinde başlamıştı. 31 Mart gecesi başlamıştı. Kaygılarımız 31 Mart gecesinden önce de vardı.

– Devletin tüm yetkilileri, “Dünyanın en güvenilir seçim sistemi bu ülkede, kimse endişe etmesin” diye açıklama yapıyorlardı.

– Biz yine de temkinli yaklaşarak, “Bakın seçim stratejisi olarak meydan meydan geziyor olabilirsiniz, yapmayın işinize bakın” diyorduk.

– Kendilerinden çok emin, buna sadece devletin bakanları, yetkilileri değil, AK Parti bünyesinde görev yapan kişiler hatta sayın Cumhurbaşkanı. Hatta bir adım daha ileri gidip, ülkenin seçime en iyi şekilde hazır olduğunu ifade ederken, yüz binlerce insanın AKP adına görev yaptığını, tesadüfen sandık görevlilerini aradığını ve her sandıkta birer AK Parti görevlisinin bulunduğunu söyledi.

– Böyle bir geceye kadar bu yaşandı. O gece ne yaşandı? Devletin eliyle, Anadolu Ajansı, bilgileri verme konusunda Türkiye tarihinin en rezil gecesini yaşattı.

– Devletin yetkililerinden bir kişi, “Bu devletin kurumudur, eksik yapmıştır, yanlış yapmıştır” demiyor.

–  13 saat bu ülkeye veri verememiştir. Pişkin pişkin konuşan yöneticileri var. Hakkımızı arıyorum, halkımı bilgilendiriyorum. 16 milyon insanın hakkını. Sürece dair kaygılarımız 31 Mart öncesi ve sonrası yaşananlardan dolayı tedbirli olduk. Sonrasında elimizdeki evraklarla, sandık kurulu tutanakları ile hakkımızı aradık.

– Yaklaşık 6 Mayıs itirazlar vs. 45 gün uydurdular. Negatif olumsuz tarih yazdılar. Halkın iradesini yok saydılar. YSK, tamamıyla hukuka aykırı bir karar verdi. Bu karar neticesinde 18 gün sonra, her şeye rağmen il seçim kurulu mazbatamızı vermişti. 18 gün sonra bir avuç insan bazen 7 kişi olur bazen 7’den büyük olur bilemem. Demokrasimize darbe vurdu.

– (Didem Arslan: Oy farkı nasıl düştü sorusu merak ediliyor) Uydurma. Ne yazık ki. Üzülüyorum. Çok basit bir örnek vereceğim size. Hatırlayın, o gece 3 bin 870 oyla, “Kazandık, elimizdeki sağlam verilere göre kazandık” diyen bir aday var. Partililere kendisini alkışlattı. Kendi verilerine göre. Daha sonra hiç açıklamaladılar onu.

– Biz hep temkinli davrandık. Ben 1 nisan gününün ilerleyen saatlerinde bir tahminde bulundum. Arkadaşlar bazı hatalar var biz de düzeltiyoruz. 17-18 bin civarı oyla kazanacağımızı düşünüyoruz. Yaklaşık 24 saat içinde 13 naklen yayın katılımı yaptım. Herhalde rekordur.

Bir sıralama yapalım sayın Binali Yıldırım’ın iddiası, “Seçimi kazandık”, saat 23.25.

– 1 Nisan saat 2.30 itibariyle biz farkın kapanmayacağını, ki daha girilmemiş sandıklar vardı, beyan ettik. Kazandıklarını ilan ettikleri 3 bin 870 sayısını beyan ettiler. Sonra saat 10 itibariyle, Sadi Güven, bütün ıslak imzalı tutanakların sisteme girildiğini hatta AA muhatabımız değildir diye cevap verdi. 27 bin 899 diye bir rakam açıkladı.

– Maddi hataları düzeltiyoruz diye biz açıklama yapmışız. Bizim lehimize, AK Parti lehine. Bu düzeltmeler yapıldıktan sonra aradaki fark azaldı. 21 bin civarına indi. Burada bizim de oyumuz arttı, rakibimizin de oyu arttı. Bizde de onlarca sandık var, orada da onlarca sandık var.

– Tüm sandıkların sürecine gelmeden önce geçersiz oyların sayılması karar verildi, bunlar da sayıldı. Burada da oy farkı oluştu, 6 ilçenin tamamının sayılması da yapıldı. Dediler ki sandıklara sondaj yapacağız 59 sandıkta bizim lehimize 13 oy çıktı. Tümünün sayılmasına ret kararı verdi seçim kurulu.

– Hiçbir itirazın benimle ilgisi yok. O zaman Türkiye’deki her seçimi tekrar sayalım. İttifakın bir bölümü bir oyla bile seçim kazanılır derken, “Kardeşim 13-14 bin oyla seçim kazanılmaz” diye açıklamalar var, hatırlayın.

– Burada yapılan istatistiki yanlış şu: Geçersiz oylarda hatalar olduğu ortada. Buradaki istatistikle, geçerli oyların istatistiki arasında ciddi bir fark var. 59 sandıkta artı 13 Ekrem İmamoğlu çıktı.

– Geçersiz oylarda mührün basılacağı yere basılmamış. Bu, AK Parti’ye oy verenlerde çok olmuş, bize oy verenlerde daha az olmuş.

– Nagehan Alçı: Çok kısa bir süre içinde Türkiye’ye kendinizi tanıttınız. Sabırla ve her şeyi tekrar tekrar anlatıyorsunuz. Sizinle ilgili yazılmış kitabı da okudum. Çok detay öğrendim. Eşiniz o kitapta diyor ki “sabrı başarısının en büyük sırrıdır” diyor. Beylikdüzü ilçe başkanı olduktan sonra Beylikdüzü belediye başkanı olmayı kafaya koyduğunuzu düşünüyorum. Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğunuzda da İBB Başkanı olmayı kafaya koydunuz. İlerde de Cumhurbaşkanlığına aday olacağınızı düşünüyorum.

– Ben siyasi ideallerimi asla ve asla bir makam hırsı üzerinden yapmam. Şöyle bir farklılık var; 2009 yılında Beylikdüzü’nde belediye başkan adayı olmak istemiştim ama olmadı. 2009’da olmayınca partim bana ilçe başkanı olmam konusunda telkinde bulundu. Dolayısıyla zihinlerde, Ekrem bir sonraki seçimlerde Beylikdüzü belediye başkan adayı olur diye vardı. Asla ve asla, kendi kariyerinizi çizdiğiniz an siyasette başarılı olma şansınız yok. Partime çok teşekkür ediyorum.

– Mehmet Akif Ersoy: YSK ile ilgili doğrudur, iktidar partisinin yetkilileri seçim güvenliğiyle ilgili problem olmadığını söylediler. Herhalde en büyük eleştirilerin kaynağı da daha sonrasında bu oldu.

– Güvence vermelerine rağmen bir şüphe içindeydik. Devletin yaptığı açıklamalardan dolayı, o açıklamalar üzerinde eksikler, müdahaleler olabileceğini. Devlet adamlığına davet ediyoruz, işinize odaklanın dedik, hala söylüyorum aynı şeyleri. YSK, bu ülkede seçim sürecine karar verecek merci. Neticede tavırlar, davranışlar, karar alma biçimleri, gerekçeler… YSK’yı dikkatle takip ediyoruz, doğru karar vereceklerine inanıyoruz dedim. Ben kişiselleştirmediğim gibi, hatta o sabah açıklama yaptığı için teşekkür ettim kendisine. Gazeteciye soru sorulmaz ama bu niye konuşulmadı?

– Bu nasıl bir şey biliyor musunuz? 82 milyonun parasıyla maaşlarını alan insanlar sürece ihanet etti. Çok net yani.

– Bizim için o rezilliği yaşatan insanlar o kurumda durdukça AA yok hükmündedir.

– Deniz Zeyrek: Genç bir delikanlık rakibinizin yanına sokuldu, o da “Çok basit, çaldılar” dedi. Ben de size başkanım neden yenileniyor diye sorsam, siz de bir kelimeyle bir şey söyleyebilir misiniz?

– Hukuksuzluk yaptılar denebilir ama çaldılar denmez, “Hırsızlar” hiç denmez. Kime diyorsunuz? Hele hele bir caminin önünde, yanınızda Diyanet İşleri Başkanı’yla beraber “Hırsızlara bırakmayacağız” derken kime diyorsunuz? 6 Mayıs günü, sayın Cumhurbaşkanı’nı ben uğurladım. 5 gün sonra “Çaldılar ve hırsızlar” demeye başladı. Ben de soruyorum, “Kim?”

– Üzüldüğüm taraf şu; kardeşim 16 milyon İstanbullu mu çaldı, YSK mı çaldı, sandık kurulu üyeleri mi çaldı, kim çaldı?

– Ben 16 milyon insan ve Türkiye demokrasi süreci mağdur diyorum. Binali Yıldırım’ın neden mağdur olduğunu bilmiyorum. Belki aday olduğu için mağdurdur, bilmiyorum. Goebbels’in tarzı uygulanıyor.

– Kendisi İstanbul bile değil İzmir milletvekili. 16 milyon İstanbullu mağdur oldu, konuşacağız.

– Nagehan Alçı: Mağduriyet algısının kazandırdığını düşünüyor musunuz? Türk siyasetine baktığımızda halk güçlü ve mağdur olana destek veriyor.

– Ben diyorum ki 16 milyon İstanbullu ve demokrasi mağdur edilmiştir. Ben gayet mağrur hakkını arayan ve kimsenin hakkını yemeyecekbir karaktere sahip kişiyim. Bu mağdur süreci yaşayan halk karar verecek. En mağrur, en güçlü, projeleri olan bir karakterle seçimi kazanacağız halk adına. Kendi kişisel mağduriyetini beyan eden sayın Yıldırım en başından aday olduğu için mağdur olmuş olabilir.

– Didem Arslan Yılmaz: Sosyal medyada Kuleli’de fotoğraf çektiniz. Niye orayı tercih ettiniz?

– Boğazın kenarındaydık. Kaldı ki müze şu anda orası. Komplo teorileriyle bu ülkede canlar alındı. İnsanlar hayatlarından edildi .Balyoz, Ergenekon vesaire. Şimdi aynı kafa neler uyduruyor? Bugün Haliç’te çekimler yapıyorduk. Bir arkadaş yerleşim yaptı, bayram kutlaması yapacağız, cami olsun dedim, yönetmen espriyi patlattı, sağ tarafta da Rum Patrikliği var dedi.

– 15 yaşında bir genç. Bakırköy’deyiz. 15-20 bin insana hitap ediyorum. İncirli’ye gidiyoruz. Binlerce insan bizimle yürüdü. En son 15 kişiye düştü. 15 yaşında genç, tüylerim diken diken oldu. Hiç bırakmadı, 2,5-3 km. Yumruğunu sıkarak ‘Ekrem Abi her şey çok güzel olacak’ dedi. Bu nasıl kurgu olabilir, Allah aşkına? Dün bana 12-14 yaşındaki kız çocuğunun “Bu ülkeye adalet gelecek mi?”  diyerek gözyaşlarını gördüm. Bu çocuk niye böyle konuşsun?

– Bu ülkede azınlık denmesine bile karşı insanım. Bu ülkede Rum, Ermeni, Katolik, Proteston, Ortodoks, Yahudisini azınlık kabul etmeyen, vatandaş kabul eden bir kişiliğe sahibim. Türk, Kürt ayırt edmeyen bir duruşa sahibim.

– Deniz Zeyrek: Bir tarafta sayın Cumhurbaşkanı, sayın Bahçeli, sayın Yıldırım, sayın Soylu var. AK Parti teşkilatları Ankara’da bir isimle konuştum. “Bize talimat verdiler, İstanbul’daki akrabalarımızı seferber etmek için çalışıyoruz” dedi. Karşınızda bir tablo var. Siz de “Kemal Bey ön plana çıkmasın, CHP’liler polemiklere girip tartışma yaratmasın” diyorsunuz. Bu dengesiz bir şey değil mi? Rakibinizi kim olarak görüyorsunuz?

– Ben rakibimi görmemezlikten gelen bir insanım. Rakibimi çok konuşan bir insan değilim. Rakibim yerine geçen kimse o da umurumda değil. Bu memleketin sorunları var, kurban olayım, ekonomik sorunları var.Ben sokaklardayım. Bu ülkenin resmi rakamlarla 5 milyonu geçen işsiz sayısı var. Bu ülkenin döviz artışı, borçlanma rakamları bütçe açığı birçok konu. Bu millet size 24 Haziran’da 5 yıl bu ülkeyi yönetin. Atanmış bakanları var bu ülkenin. Yurtdışı konular var. Terörle ilgili sorunlarımız var. Bunlarla ilgilenin. Bana diyor ki, “İstanbul’a niye gidip geliyorsun?” diye soruyormuşum. Esastan çıkarsanız ülkeyi ihmal etmiş olursunuz.

– Nagehan Alçı: 31 Mart öncesinde ben Tayyip Bey’le çok iyi çalışırım diyordunuz.

– Ben hem uyumlu çalışırım dedim. 39 ilçede sayın Cumhurbaşkanı niye miting yapsın? Bu ülkenin oy verip seçtiği Cumhurbaşkanı niye İstanbul’un 39 ilçesini diye dolaşsın.

– Deniz Zeyrek: Güçlü ve kalabalık bir grup var. Devletin olanakları kullanıyor vesaire. Siz de bağış kampanyası başlattınız. O olanaklar konusundaki dengesizliğin sonucu olarak görüyorum şahsen. İşe yaradı mı?

– Bu kampanyayı CHP başlattı. Ekrem İmamoğlu olarak yerel seçimlerde kampanya başlatma hakkımız yok. Yüzbinlerce bağış, olağanüstü sahiplenme. Ben onu takip edecek kişi değilim. Yaklaşık 600 binin üzerinde insanın yardımda bulunduğunu biliyorum. Bu ay Akbile 40 lira gönderdim, kalan 45’i size gönderiyorum diye yazdıranlar var. Olağanüstü mesajlar var. Bağış süreci doğru süreçtir. Diğerlerinin gücü devletin gücüdür. Her bir kuruşun hesabını vermeleri gerekir. Bağışla ilgili sürecin tümüyle açıklayacız. Ne kadar kullanıldı, kalan kısmı ile birtakım manevi yatırımlar yapacağız. Çocuklar, kadınlar, sosyal sorunlar.

– Nagehan Alçı: 31 Mart öncesinde ben Tayyip Bey’le çok iyi çalışırım diyordunuz.

– Ben hem uyumlu çalışırım dedim. 39 ilçede sayın Cumhurbaşkanı niye miting yapsın? Bu ülkenin oy verip seçtiği Cumhurbaşkanı niye İstanbul’un 39 ilçesini diye dolaşsın.

– Deniz Zeyrek: Güçlü ve kalabalık bir grup var. Devletin olanakları kullanıyor vesaire. Siz de bağış kampanyası başlattınız. O olanaklar konusundaki dengesizliğin sonucu olarak görüyorum şahsen. İşe yaradı mı?

– Bu kampanyayı CHP başlattı. Ekrem İmamoğlu olarak yerel seçimlerde kampanya başlatma hakkımız yok. Yüzbinlerce bağış, olağanüstü sahiplenme. Ben onu takip edecek kişi değilim. Yaklaşık 600 binin üzerinde insanın yardımda bulunduğunu biliyorum. Bu ay Akbile 40 lira gönderdim, kalan 45’i size gönderiyorum diye yazdıranlar var. Olağanüstü mesajlar var. Bağış süreci doğru süreçtir. Diğerlerinin gücü devletin gücüdür. Her bir kuruşun hesabını vermeleri gerekir. Bağışla ilgili sürecin tümüyle açıklayacız. Ne kadar kullanıldı, kalan kısmı ile birtakım manevi yatırımlar yapacağız. Çocuklar, kadınlar, sosyal sorunlar.

– Mehmet Akif Ersoy: Cumhurbaşkanı miting yapmayı planlıyor, Bahçeli mitili İstanbul’a attık dedi. Siz bunu manasız buluyorsunuz? Aynı anda Kuleli’yle ilgili yurtta sulh cihanda sulh mesajı yanlış anlaşıldı.

– 21. yüzyılın dış ilişkiler felsefesi. Kim yanlış anladıysa anlasın.

– Mehmet Akif Ersoy: Kullanıldığı yer itibarıyla zihinlerde bıraktığı algı, başka bir yere çekildi. Beka tartışmasıyla gittik meseleye. Uluslararası basında çok konuşuldu. Burada FETÖ, PKK, S-400’ler Türkiye’ye gelecek. Çok sıcak bir yaz geçireceğiz. Cumhurbaşkanının bu konuları önemsemesi bununla ilintili bir şey mi?

– Gelin Türkiye’yi beraber yönetelim. 24 Haziran’da yetki alan AK Parti. Ne bekası? Kim daha vatansever? Bu ülkenin 82 milyon vatanseveri var. Terör örgütlerine karşı hep beraber dimdik ayaktayız. İşin altından başka kuyular kazıp, uydurma bahaneler üretip, FETÖ’cü diyenlere gidin aynaya bakın diyorum. Bu ülkenin bekasını bana göre benden çok düşünen olmaz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, CHP’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin evladı, 48 yaşında bir adam yönetecek. Sayın Erdoğan’ın olduğu gibi. Kolkola hizmet etsek, omuz omuza olsak. Yani her yeri aynı siyasi parti yönetecek. Ülkenin yarısı terörist mi? Bunlar boş işler. Millet bu boş söylemlerin farkında. 31 Mart önce her konuşma bekaydı. Şimdi niye beka kalktı ortadan. Şimdi başka hırsızlar, çaldılar var.

– Nagehan Alçı: PKK derken, Türkiye’nin güvenliği varken, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme kararına ne diyorsunuz?

– Hukukçularıyla görüşmesi kadar doğal bir şey olamaz. Bu kadar tecritle adil olduğunuzu kime söyleyebilirsiniz?

– Deniz Zeyrek: Ben olsam ne yapardım diye düşünüyorum. Bir fotoğraf çekiyorsunuz Kuleli askeri lisesi var, sübliminal mesajlar veriyor deniyor.

– Bunu kullanmaya çalışan şeytan zihinli insanlar. Ya da aynı o kriptocu kafa. Şu programda yurtta sulh cihanda sulhu 50 daha söylerim.

– Deniz Zeyrek: Yunanistan’da sizi destekleyen haberler yapılıyor. Biri de ‘o tarafa bakın’ diyor. Bunu düşünmüş müydünüz? Ceketinizi çıkardınız. Bu çalışılmış mıydı?

– Kavgayı ve kavgacı dili çok seven siyasi anlayış var. Ben de tam tersi. Hayatta hiç kavga etmedim, hiç de dayak yemedim. Onları ringte kendi kendileriyle bırakırım. Birbirlerini dövmeye başlar. Benim bu şehirle ilgili projelerim var. Ben onlarla ilgilenirim. Kavgaya beni çekemezler.

– Didem Arslan Yılmaz: İstanbul’da ciddi bir Kürt seçmen var. Kürt meselesini nasıl tanımlıyorsunuz?

– Nagehan Alçı: Devletle Abdullah Öcalan’ın görüşmesine olumlu bakar mısınız?

– Benim Kürt meselesi diye bir tanımı doğru bulan birisi değilim. Benim Kürt vatandaşım, hemşehrim, kardeşim var. Türk vatandaşı ne kadar teminatsa bu ülkenin Kürt kökenli vatandaşım, hemşehrim de o kadar teminattır. Ben bu akşam bir evdeydim. Gaziosmanpaşa’da bir evde iftarımı açtım. Çocuğumuzun, sokağımızın meselesi aynı. Devlet bütün süreçleri aklıselim, şeffaf yönetmesi lazım. Devletin bazı işleri vardır. Açılım dendi, Meclis’te insanlar anlatın bize ne yaptığınızı bilmiyoruz dediler.

– Nagehan Alçı: Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’na ciddi destek verdiniz. Kürt ve Alevi katliamı olan Dersim katliamı konusunda ne  düşünüyorsunuz?

– Tarihle ilgili program yapın inanın 2-3 saat konuşurum. Arzu ederseniz ilerleyen günlerde, aylarda otururuz bu hususları görüşmemiz gerekiyorsa birkaç saat tartışırız. Bu işler 1 dakikalık cevaplarla cahil insanların eline fırsat vermek olur. Mesele İstanbul meselesi. Urfalı bir çocuğumuzun İstanbul’a gelip, çöplerden kağıt toplayıp, niçin çöp ayrıştırma makinasına kapılıp ölme meselesidir. Siz başka meselelerden gündem yaratmak olabilir. Benim gündemim Urfalı çocuğun meselesi. 3 milyon Kürt vatandaşımın gündemi adalet ve eşitlik istiyorum demesidir. Bana terörist demesin diyor. HDP’ye oy veriyorum bana niye terörist diyorlar diyor.

– 31 Mart öncesinde defalarca dedim ki programa çıkalım, iki medeni insan olarak tartışalım. Bu ülke yıllar sonra siyaseten normalleşsin. Sudan bahanelerle kavga etmeye, ettirtmeye ihtiyacı yok. Süreç başladı. 4-5 defa hazırım, katılmak istiyorum dedim. Ben tek başıma kararı veriyorum. Siz bana soracaksınız tek başıma karar veremem demeniz için rakibinizin beyan etmemiş olması lazım. Ben kabul ettim. Ben bayılırım. Türkiye’nin normalleşmesi için. Ben Didem hanımı istemiyorum dese de, şu kanalı istiyorum dese de kabul ederim. Ben bu kadar önemsiyorum ilişkiyi. Ben rahmetli Özal’ın kabir ziyaretinde Binali Bey’i gördüğümde arabadan inip yanına gittim, elini sıktım. Tartışmaların sürdüğü dönemdi. Nasılsınız efendim dedim, döner dönmez iyiyim dedi, devam etti gitti. 5 saniye sohbet etseydi, sarılırdım.

– Deniz Zeyrek: HDP seçmeniyle temas halindeyim. Benim kararımda etkili olan şey sayın Demirtaş’ın ‘benim hatırım için bunu yapın’ şeklinde attığı tweet deniyor. Sizin açıklamanız, sonra Demirtaş’ın tweeti çok etkili olmuş. Bu konudaki duruşunuzda bir değişiklik var mı?

– En çok beğendiğim yanımı söyleyeyim. Düşüncesini güne, zamana göre hele hele oya göre çevirecek, evirecek bir insan olmadım, asla olmayacağım. Habertürk kayıtlarına geçsin. Siyasi ömrüm ne kadar olur bilemem. Ben milletvekili değilim, bakan değilim. Ben sayın Demirtaş’ı Cumhurbaşkanlığı döneminde takip etmiş birisiyim. Kendisiyle tanışmadım. Keşke tanışsaydım. Ülkenin ihtiyaç duyduğu bir dille süreç yönetti. Bu yöntemi siyaset anlayışını beğeniyorum dedim. O siyasi dönemini, anlayışını beğenen birisiyim. Keşke o dil herkesin gündeminde olsa.

İmamoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

– Didem Arslan Yılmaz: YSK’nın gerekçeli kararını nasıl yorumluyorsunuz?

– “Nasıl bilirdiniz?” Sorusu gibi. Ne yazık ki iyi bilirdik diyemeyeceğim. Dağ fare doğurdu demiştim. Demokrasi adına çok kötü bir süreç. YSK, Türkiye’nin demokrasi sürecine büyük bir darbe vurmuştur. Sıkıntılı süreç öncesinde başlamıştı. 31 Mart gecesi başlamıştı. Kaygılarımız 31 Mart gecesinden önce de vardı.

– Devletin tüm yetkilileri, “Dünyanın en güvenilir seçim sistemi bu ülkede, kimse endişe etmesin” diye açıklama yapıyorlardı.

– Biz yine de temkinli yaklaşarak, “Bakın seçim stratejisi olarak meydan meydan geziyor olabilirsiniz, yapmayın işinize bakın” diyorduk.

– Kendilerinden çok emin, buna sadece devletin bakanları, yetkilileri değil, AK Parti bünyesinde görev yapan kişiler hatta sayın Cumhurbaşkanı. Hatta bir adım daha ileri gidip, ülkenin seçime en iyi şekilde hazır olduğunu ifade ederken, yüz binlerce insanın AKP adına görev yaptığını, tesadüfen sandık görevlilerini aradığını ve her sandıkta birer AK Parti görevlisinin bulunduğunu söyledi.

– Böyle bir geceye kadar bu yaşandı. O gece ne yaşandı? Devletin eliyle, Anadolu Ajansı, bilgileri verme konusunda Türkiye tarihinin en rezil gecesini yaşattı.

– Devletin yetkililerinden bir kişi, “Bu devletin kurumudur, eksik yapmıştır, yanlış yapmıştır” demiyor.

–  13 saat bu ülkeye veri verememiştir. Pişkin pişkin konuşan yöneticileri var. Hakkımızı arıyorum, halkımı bilgilendiriyorum. 16 milyon insanın hakkını. Sürece dair kaygılarımız 31 Mart öncesi ve sonrası yaşananlardan dolayı tedbirli olduk. Sonrasında elimizdeki evraklarla, sandık kurulu tutanakları ile hakkımızı aradık.

– Yaklaşık 6 Mayıs itirazlar vs. 45 gün uydurdular. Negatif olumsuz tarih yazdılar. Halkın iradesini yok saydılar. YSK, tamamıyla hukuka aykırı bir karar verdi. Bu karar neticesinde 18 gün sonra, her şeye rağmen il seçim kurulu mazbatamızı vermişti. 18 gün sonra bir avuç insan bazen 7 kişi olur bazen 7’den büyük olur bilemem. Demokrasimize darbe vurdu.

– (Didem Arslan: Oy farkı nasıl düştü sorusu merak ediliyor) Uydurma. Ne yazık ki. Üzülüyorum. Çok basit bir örnek vereceğim size. Hatırlayın, o gece 3 bin 870 oyla, “Kazandık, elimizdeki sağlam verilere göre kazandık” diyen bir aday var. Partililere kendisini alkışlattı. Kendi verilerine göre. Daha sonra hiç açıklamaladılar onu.

– Biz hep temkinli davrandık. Ben 1 nisan gününün ilerleyen saatlerinde bir tahminde bulundum. Arkadaşlar bazı hatalar var biz de düzeltiyoruz. 17-18 bin civarı oyla kazanacağımızı düşünüyoruz. Yaklaşık 24 saat içinde 13 naklen yayın katılımı yaptım. Herhalde rekordur.

Bir sıralama yapalım sayın Binali Yıldırım’ın iddiası, “Seçimi kazandık”, saat 23.25.

– 1 Nisan saat 2.30 itibariyle biz farkın kapanmayacağını, ki daha girilmemiş sandıklar vardı, beyan ettik. Kazandıklarını ilan ettikleri 3 bin 870 sayısını beyan ettiler. Sonra saat 10 itibariyle, Sadi Güven, bütün ıslak imzalı tutanakların sisteme girildiğini hatta AA muhatabımız değildir diye cevap verdi. 27 bin 899 diye bir rakam açıkladı.

– Maddi hataları düzeltiyoruz diye biz açıklama yapmışız. Bizim lehimize, AK Parti lehine. Bu düzeltmeler yapıldıktan sonra aradaki fark azaldı. 21 bin civarına indi. Burada bizim de oyumuz arttı, rakibimizin de oyu arttı. Bizde de onlarca sandık var, orada da onlarca sandık var.

– Tüm sandıkların sürecine gelmeden önce geçersiz oyların sayılması karar verildi, bunlar da sayıldı. Burada da oy farkı oluştu, 6 ilçenin tamamının sayılması da yapıldı. Dediler ki sandıklara sondaj yapacağız 59 sandıkta bizim lehimize 13 oy çıktı. Tümünün sayılmasına ret kararı verdi seçim kurulu.

– Hiçbir itirazın benimle ilgisi yok. O zaman Türkiye’deki her seçimi tekrar sayalım. İttifakın bir bölümü bir oyla bile seçim kazanılır derken, “Kardeşim 13-14 bin oyla seçim kazanılmaz” diye açıklamalar var, hatırlayın.

– Burada yapılan istatistiki yanlış şu: Geçersiz oylarda hatalar olduğu ortada. Buradaki istatistikle, geçerli oyların istatistiki arasında ciddi bir fark var. 59 sandıkta artı 13 Ekrem İmamoğlu çıktı.

– Geçersiz oylarda mührün basılacağı yere basılmamış. Bu, AK Parti’ye oy verenlerde çok olmuş, bize oy verenlerde daha az olmuş.

– Nagehan Alçı: Çok kısa bir süre içinde Türkiye’ye kendinizi tanıttınız. Sabırla ve her şeyi tekrar tekrar anlatıyorsunuz. Sizinle ilgili yazılmış kitabı da okudum. Çok detay öğrendim. Eşiniz o kitapta diyor ki “sabrı başarısının en büyük sırrıdır” diyor. Beylikdüzü ilçe başkanı olduktan sonra Beylikdüzü belediye başkanı olmayı kafaya koyduğunuzu düşünüyorum. Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğunuzda da İBB Başkanı olmayı kafaya koydunuz. İlerde de Cumhurbaşkanlığına aday olacağınızı düşünüyorum.

– Ben siyasi ideallerimi asla ve asla bir makam hırsı üzerinden yapmam. Şöyle bir farklılık var; 2009 yılında Beylikdüzü’nde belediye başkan adayı olmak istemiştim ama olmadı. 2009’da olmayınca partim bana ilçe başkanı olmam konusunda telkinde bulundu. Dolayısıyla zihinlerde, Ekrem bir sonraki seçimlerde Beylikdüzü belediye başkan adayı olur diye vardı. Asla ve asla, kendi kariyerinizi çizdiğiniz an siyasette başarılı olma şansınız yok. Partime çok teşekkür ediyorum.

– Mehmet Akif Ersoy: YSK ile ilgili doğrudur, iktidar partisinin yetkilileri seçim güvenliğiyle ilgili problem olmadığını söylediler. Herhalde en büyük eleştirilerin kaynağı da daha sonrasında bu oldu.

– Güvence vermelerine rağmen bir şüphe içindeydik. Devletin yaptığı açıklamalardan dolayı, o açıklamalar üzerinde eksikler, müdahaleler olabileceğini. Devlet adamlığına davet ediyoruz, işinize odaklanın dedik, hala söylüyorum aynı şeyleri. YSK, bu ülkede seçim sürecine karar verecek merci. Neticede tavırlar, davranışlar, karar alma biçimleri, gerekçeler… YSK’yı dikkatle takip ediyoruz, doğru karar vereceklerine inanıyoruz dedim. Ben kişiselleştirmediğim gibi, hatta o sabah açıklama yaptığı için teşekkür ettim kendisine. Gazeteciye soru sorulmaz ama bu niye konuşulmadı?

– Bu nasıl bir şey biliyor musunuz? 82 milyonun parasıyla maaşlarını alan insanlar sürece ihanet etti. Çok net yani.

– Bizim için o rezilliği yaşatan insanlar o kurumda durdukça AA yok hükmündedir.

– Deniz Zeyrek: Genç bir delikanlık rakibinizin yanına sokuldu, o da “Çok basit, çaldılar” dedi. Ben de size başkanım neden yenileniyor diye sorsam, siz de bir kelimeyle bir şey söyleyebilir misiniz?

– Hukuksuzluk yaptılar denebilir ama çaldılar denmez, “Hırsızlar” hiç denmez. Kime diyorsunuz? Hele hele bir caminin önünde, yanınızda Diyanet İşleri Başkanı’yla beraber “Hırsızlara bırakmayacağız” derken kime diyorsunuz? 6 Mayıs günü, sayın Cumhurbaşkanı’nı ben uğurladım. 5 gün sonra “Çaldılar ve hırsızlar” demeye başladı. Ben de soruyorum, “Kim?”

– Üzüldüğüm taraf şu; kardeşim 16 milyon İstanbullu mu çaldı, YSK mı çaldı, sandık kurulu üyeleri mi çaldı, kim çaldı?

– Ben 16 milyon insan ve Türkiye demokrasi süreci mağdur diyorum. Binali Yıldırım’ın neden mağdur olduğunu bilmiyorum. Belki aday olduğu için mağdurdur, bilmiyorum. Goebbels’in tarzı uygulanıyor.

– Kendisi İstanbul bile değil İzmir milletvekili. 16 milyon İstanbullu mağdur oldu, konuşacağız.

– Nagehan Alçı: Mağduriyet algısının kazandırdığını düşünüyor musunuz? Türk siyasetine baktığımızda halk güçlü ve mağdur olana destek veriyor.

– Ben diyorum ki 16 milyon İstanbullu ve demokrasi mağdur edilmiştir. Ben gayet mağrur hakkını arayan ve kimsenin hakkını yemeyecekbir karaktere sahip kişiyim. Bu mağdur süreci yaşayan halk karar verecek. En mağrur, en güçlü, projeleri olan bir karakterle seçimi kazanacağız halk adına. Kendi kişisel mağduriyetini beyan eden sayın Yıldırım en başından aday olduğu için mağdur olmuş olabilir.

– Didem Arslan Yılmaz: Sosyal medyada Kuleli’de fotoğraf çektiniz. Niye orayı tercih ettiniz?

– Boğazın kenarındaydık. Kaldı ki müze şu anda orası. Komplo teorileriyle bu ülkede canlar alındı. İnsanlar hayatlarından edildi .Balyoz, Ergenekon vesaire. Şimdi aynı kafa neler uyduruyor? Bugün Haliç’te çekimler yapıyorduk. Bir arkadaş yerleşim yaptı, bayram kutlaması yapacağız, cami olsun dedim, yönetmen espriyi patlattı, sağ tarafta da Rum Patrikliği var dedi.

– 15 yaşında bir genç. Bakırköy’deyiz. 15-20 bin insana hitap ediyorum. İncirli’ye gidiyoruz. Binlerce insan bizimle yürüdü. En son 15 kişiye düştü. 15 yaşında genç, tüylerim diken diken oldu. Hiç bırakmadı, 2,5-3 km. Yumruğunu sıkarak ‘Ekrem Abi her şey çok güzel olacak’ dedi. Bu nasıl kurgu olabilir, Allah aşkına? Dün bana 12-14 yaşındaki kız çocuğunun “Bu ülkeye adalet gelecek mi?”  diyerek gözyaşlarını gördüm. Bu çocuk niye böyle konuşsun?

– Bu ülkede azınlık denmesine bile karşı insanım. Bu ülkede Rum, Ermeni, Katolik, Proteston, Ortodoks, Yahudisini azınlık kabul etmeyen, vatandaş kabul eden bir kişiliğe sahibim. Türk, Kürt ayırt edmeyen bir duruşa sahibim.

– Deniz Zeyrek: Bir tarafta sayın Cumhurbaşkanı, sayın Bahçeli, sayın Yıldırım, sayın Soylu var. AK Parti teşkilatları Ankara’da bir isimle konuştum. “Bize talimat verdiler, İstanbul’daki akrabalarımızı seferber etmek için çalışıyoruz” dedi. Karşınızda bir tablo var. Siz de “Kemal Bey ön plana çıkmasın, CHP’liler polemiklere girip tartışma yaratmasın” diyorsunuz. Bu dengesiz bir şey değil mi? Rakibinizi kim olarak görüyorsunuz?

– Ben rakibimi görmemezlikten gelen bir insanım. Rakibimi çok konuşan bir insan değilim. Rakibim yerine geçen kimse o da umurumda değil. Bu memleketin sorunları var, kurban olayım, ekonomik sorunları var.Ben sokaklardayım. Bu ülkenin resmi rakamlarla 5 milyonu geçen işsiz sayısı var. Bu ülkenin döviz artışı, borçlanma rakamları bütçe açığı birçok konu. Bu millet size 24 Haziran’da 5 yıl bu ülkeyi yönetin. Atanmış bakanları var bu ülkenin. Yurtdışı konular var. Terörle ilgili sorunlarımız var. Bunlarla ilgilenin. Bana diyor ki, “İstanbul’a niye gidip geliyorsun?” diye soruyormuşum. Esastan çıkarsanız ülkeyi ihmal etmiş olursunuz.

– Nagehan Alçı: 31 Mart öncesinde ben Tayyip Bey’le çok iyi çalışırım diyordunuz.

– Ben hem uyumlu çalışırım dedim. 39 ilçede sayın Cumhurbaşkanı niye miting yapsın? Bu ülkenin oy verip seçtiği Cumhurbaşkanı niye İstanbul’un 39 ilçesini diye dolaşsın.

– Deniz Zeyrek: Güçlü ve kalabalık bir grup var. Devletin olanakları kullanıyor vesaire. Siz de bağış kampanyası başlattınız. O olanaklar konusundaki dengesizliğin sonucu olarak görüyorum şahsen. İşe yaradı mı?

– Bu kampanyayı CHP başlattı. Ekrem İmamoğlu olarak yerel seçimlerde kampanya başlatma hakkımız yok. Yüzbinlerce bağış, olağanüstü sahiplenme. Ben onu takip edecek kişi değilim. Yaklaşık 600 binin üzerinde insanın yardımda bulunduğunu biliyorum. Bu ay Akbile 40 lira gönderdim, kalan 45’i size gönderiyorum diye yazdıranlar var. Olağanüstü mesajlar var. Bağış süreci doğru süreçtir. Diğerlerinin gücü devletin gücüdür. Her bir kuruşun hesabını vermeleri gerekir. Bağışla ilgili sürecin tümüyle açıklayacız. Ne kadar kullanıldı, kalan kısmı ile birtakım manevi yatırımlar yapacağız. Çocuklar, kadınlar, sosyal sorunlar.

– Nagehan Alçı: 31 Mart öncesinde ben Tayyip Bey’le çok iyi çalışırım diyordunuz.

– Ben hem uyumlu çalışırım dedim. 39 ilçede sayın Cumhurbaşkanı niye miting yapsın? Bu ülkenin oy verip seçtiği Cumhurbaşkanı niye İstanbul’un 39 ilçesini diye dolaşsın.

– Deniz Zeyrek: Güçlü ve kalabalık bir grup var. Devletin olanakları kullanıyor vesaire. Siz de bağış kampanyası başlattınız. O olanaklar konusundaki dengesizliğin sonucu olarak görüyorum şahsen. İşe yaradı mı?

– Bu kampanyayı CHP başlattı. Ekrem İmamoğlu olarak yerel seçimlerde kampanya başlatma hakkımız yok. Yüzbinlerce bağış, olağanüstü sahiplenme. Ben onu takip edecek kişi değilim. Yaklaşık 600 binin üzerinde insanın yardımda bulunduğunu biliyorum. Bu ay Akbile 40 lira gönderdim, kalan 45’i size gönderiyorum diye yazdıranlar var. Olağanüstü mesajlar var. Bağış süreci doğru süreçtir. Diğerlerinin gücü devletin gücüdür. Her bir kuruşun hesabını vermeleri gerekir. Bağışla ilgili sürecin tümüyle açıklayacız. Ne kadar kullanıldı, kalan kısmı ile birtakım manevi yatırımlar yapacağız. Çocuklar, kadınlar, sosyal sorunlar.

– Mehmet Akif Ersoy: Cumhurbaşkanı miting yapmayı planlıyor, Bahçeli mitili İstanbul’a attık dedi. Siz bunu manasız buluyorsunuz? Aynı anda Kuleli’yle ilgili yurtta sulh cihanda sulh mesajı yanlış anlaşıldı.

– 21. yüzyılın dış ilişkiler felsefesi. Kim yanlış anladıysa anlasın.

– Mehmet Akif Ersoy: Kullanıldığı yer itibarıyla zihinlerde bıraktığı algı, başka bir yere çekildi. Beka tartışmasıyla gittik meseleye. Uluslararası basında çok konuşuldu. Burada FETÖ, PKK, S-400’ler Türkiye’ye gelecek. Çok sıcak bir yaz geçireceğiz. Cumhurbaşkanının bu konuları önemsemesi bununla ilintili bir şey mi?

– Gelin Türkiye’yi beraber yönetelim. 24 Haziran’da yetki alan AK Parti. Ne bekası? Kim daha vatansever? Bu ülkenin 82 milyon vatanseveri var. Terör örgütlerine karşı hep beraber dimdik ayaktayız. İşin altından başka kuyular kazıp, uydurma bahaneler üretip, FETÖ’cü diyenlere gidin aynaya bakın diyorum. Bu ülkenin bekasını bana göre benden çok düşünen olmaz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, CHP’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin evladı, 48 yaşında bir adam yönetecek. Sayın Erdoğan’ın olduğu gibi. Kolkola hizmet etsek, omuz omuza olsak. Yani her yeri aynı siyasi parti yönetecek. Ülkenin yarısı terörist mi? Bunlar boş işler. Millet bu boş söylemlerin farkında. 31 Mart önce her konuşma bekaydı. Şimdi niye beka kalktı ortadan. Şimdi başka hırsızlar, çaldılar var.

– Nagehan Alçı: PKK derken, Türkiye’nin güvenliği varken, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme kararına ne diyorsunuz?

– Hukukçularıyla görüşmesi kadar doğal bir şey olamaz. Bu kadar tecritle adil olduğunuzu kime söyleyebilirsiniz?

– Deniz Zeyrek: Ben ol



  • Pazar 30.5 ° / 19.8 ° Güneşli
  • Pazartesi 31 ° / 20.2 ° Güneşli
  • Salı 31.6 ° / 21.3 ° Güneşli