Bu sefer kısa başlıklarla yazacağım. Birilerine kızarak başladığım gazeteciliğe yine birilerine kızarak son vermek istedim. Mektepli değil alaylıyım, eğilmeden bükülmeden, ayrıştırmadan, benden senden demeden, ezilen kitlelerin, haksızlığa uğrayan yığınların mücadelesini onurumla verdiğime inanıyorum, bundan sonrada öyle olacak. Meydanı bırakmak, sizlere elveda demek olmadı, izin vermediniz. Arkadaşlık, dostluk, samimi insanların haklı tepkileri kararımdan vazgeçmemin nedeni oldu.
Verdiğim karar okuyucumun tepkisine neden oldu. “Benden buraya kadar” dediğim için kızanlar, kırılanlar, sevinenler, nasihat edenler ve üzülenler oldu. Dün ve bugün gazetemize e-mail yağdı.”Kimden korkuyorsun, kaçmak sana yakışmaz, başladığın ve yürüdüğün yolu yarım bırakmak bir devrimciye yakışmaz. Böyle kararlar yoldaşlık hukukunda yok, yapacak çok ışın var” diyerek bir güzel azar işittim.
Gerek yorum yazan, gerek telefonla arayan, e-mail yoluyla eleştiren “olumlu veya olumsuz” eleştirilerde bulunan tüm takipçilerime, değerli eleştirilerinden dolayı teşekkür ederim. Yaptığınız o güzel eleştiriler beni motive etti, sevinenler elbette üzüldü, onlardan da özür diliyorum.
Yerel basından ve ulusal basından saygı duyduğum üstatlarım devam edeceksin, siyasi partilerden, ulusalcı, milliyetçi, sağcı, solcu, İslamcı yani yığınlar bu kararın benim inisiyatifimde olmadığını, umut bekleyen yığınların olduğunu söyleyerek devam etmem için ikna ettiler.
Evet devam kararlılığım daha güçlü kadronun geri dönüşüyle taçlandı. Musa Bazin, Serkan Basut varsa devam kararım doğru. Hatırlatmak isterim kimseden korkumuz olmadığı gibi kimseye de eyvallahımız olmadı, olmayacak. Olayları dışarıdan gören ve ne düşünüyorsa açıkça söyleyebilen bir ekiple, olayların akışına göre savrulmadan emeğin savunucusu, emek hırsızlarının karşısına dün nasıl dikildiysek bundan sonrada aynı kararlılıktayız.
Yazacağım gazeteciliğin meslek olmadığını, yazacağım halk adamı nasıl olunuru. Yazacağım beni kızdıran CHP’li oportünist’lerin kimler olduğunu. Kimler yaptığım haberlerden dolayı neden alındıklarını. Yazacağım halk adına söz söylermiş gibi yapanların vefasızlığını, haksızlığa uğrayan gazeteciler içerideyken, adaletsizliğin hukuksuzluğun kol gezdiği bir dünyada bana ne diyen koltuk babalarını. Kayyumlara ses çıkaramayan, ırkçılık yapanlara karşı suspus olanları.
Yazacağım bizler mahkemeleri arşınlarken, zil çalıp oynayanları. Yazacağım birgün öyle birgün böyle olan siyasi yanar dönerleri. Yazacağım en alasından kendi mahallesinde olan büyük olayları yazmaya cesareti olmayan gazetecileri, yağlayıp sıvazlanan ana muhalefet partisinin emek hırsızı şarlatanlarını. Yazacağım Kürtlerin yurttaş olduklarını kabullenemeyen bazı sol geçinen ahlak yoksunlarını ve Kürtlere vurulan zincire ses çıkaramayan sözde yurtseverleri, çakalları… Bekleyin şu virüsle önce bir hesaplaşalım…