Üç Fidanımız Yaşıyor

Üç Fidanımız Yaşıyor

Üç fidanımız ölmedi, üç fidanımız yaşıyor, öldüremediniz, ama siz her nefes aldığınızda, her gözünüzü açtığınızda şerefsizliğinizle öldünüz. Bakın Denizler

Üç Fidanımız Yaşıyor…
Ezilen ve sömürülen emekçi halkımıza “bu can feda olsun” diyerek yola çıktılar. Gözlerini kırpmadan ölümü meydan okudular, idam sehpasına başı dik, gururlu ve boyun eğmeden yürüdüler. 6 Mayıs 1972’de aramızdan ayrılan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı unutmadık, unutturmayacağız. Onlar, inandıkları dava uğruna ölümü göğüslediler, karanlık gecelerde ışık saçan yıldız oldular ve faşizmin egemenlerine karşı halk savaşı başlattılar.


12 Mart 1971 ve 6 Mayıs 1972 gecesi karanlık, hem de zifiri karanlık... Demokrasi düşmanları, katiller sürüsü, Amerikan uşakları elimizden aldınız çanlarımızı, geleceğimizi. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan hakkında ferman yazdılar. 24 Nisan 1972′de yapılan oylamada 48’e karşılık 273 kanlı el havaya kalktı, o ellere dün olduğu gibi bugünde lanet olsun… Hayvan sürüleri, katiller.
 Üç fidanımız ölmedi, üç fidanımız yaşıyor, öldüremediniz, ama siz her nefes aldığınızda, her gözünüzü açtığınızda şerefsizliğinizle öldünüz. Bakın Denizler hergün yaşıyor… Yaşayacak…
 
Süleyman Demirel önderliğindeki ABD taşeronu Adalet Partisi mensubu “ Halk düşmanı, katiller sürüsü, insan müsveddeleri”  1960 darbesinden sonra idam edilen Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’a karşılık cana can bağırdılar. Ağızlarından salyalar akarak “üç – üç” diye tempo tutuşlarını unutmak mümkün mü?
 
Bir ulusun halklarının kaderini yazdılar, Kaderciliğin zeminini hazırladılar, bugünlerde işlenen Hukuk cinayetinin temellerini o gün attılar. O günün zorbalarının ayni benzerini bugünlerde yaşıyoruz. Yok, bunların birbirinden farkı. Genç yaşta üç insanın, üç fidanın... Katledilmesi için sevinç naraları atan Süleyman Demirel'lerden... Nefret ediyorum, devrimci vicdanlara hapis oldular. Onları asla affedemeyeceğiz. 

Kısa yaşamlarına büyük mücadeleler sığdıran, devrimin şanlı yolunda ilerleyen “Tam bağımsız Türkiye” diyen devrim neferi üç yiğit, cellâtlarının yüzüne “biz şerefimizle bir kere öleceğiz, ama siz şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz” dediler ve koştular ölümsüzlüğe. Yiğitçe, başları dimdik, merhaba dediler ölümsüzlüğe.
  
Denizi hatırlamak ve şiirini okumak ne güzel…
“Yenilmişsem
Elim kolum bağlı
Boynumda yağlı ip
Gelip dayanmışsam
darağacına
Dudaklarımda yarın
Gözlerim yarınlarda
Unutmak mı gerek seni?
Kapılar kapalı
Tutulmuşsa gece
kapkara yollar
Sıcacık bir sevgi
sunmayacak mıyım
insanlara?
Bakmayacak mıyım yarınlara
Seslenmeyecek miyim
insanlara?”
 

12 Mart ve 12 Eylül faşizmin hesabını sormak tüm yurt sever ve devrimcilerin görevidir. 
Bu ülke de emek mücadelesi ve bağımsızlık yolunda halkı için mücadele veren, bedenleri toprağa düşen devrim şehitlerimizin aziz hatıraları karşısında bir kez daha saygı ile eğiliyorum. Işıklar içinde olun üç fidanımız, yoldaşlarımız…