Tarih: 03.07.2022 20:35

ÜLKEMİZ GÜN GEÇTİKÇE KAN KAYBEDECEK ÇÖZÜM: BİRLİKTELİĞİ BÜYÜTMEK VE ERKEN SEÇİMDEDİR!

Facebook Twitter Linked-in

Bizim gibi ülkeler, krize girince krizden çıkışın en önemli yolunu halka acı reçete içirmek olarak görür. Bunun örneklerini defalarca yaşadık. En son örneği Kemal Derviş'in bakanlık yaptığı Bülent Ecevit hükümetidir. Derviş İMF tarafından Türkiye'ye gönderildikten sonra acı reçetenin yükü çok büyük ölçüde çalışanlara ve emeklilere yüklendi. Bankalarımızın neredeyse tamamı süreç içerisinde yabancılara satıldı. Hizmet sektöründe yabancıların payı ağırlık kazandı.

Türkiye'nin coğrafi konumu gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkeler arasında jeopolitik bir öneme sahip olması, küresel sermayenin kolayca servetine servet katma isteği sıcak paranın bir dönem bollaşmasını sağlamıştı. Son 20 yılımızı yöneten iktidar ise bu gelişmeyi bir fırsata çevirme yerine tüm sektörlerin içinde İnşaat Sektörünü yani beton sanayisini öne çıkararak kentlerimizi özellikle İstanbul'u betonlaştırdı.

Bu yolu seçerken kısa sürede kendi sermayedarını yaratmayı amaçlıyordu.
O nedenle her projesi bir soyguna dönüştü.

Ekonomimizi büyük ölçüde üretimden kopardı. Tarım ve hayvancılığı çökertti. Suyumuzu, havzalarımızı, ormanlarımızı yerüstünde çılgın projelerle, yeraltında arsenik kullanılan maden ve taş ocaklarıyla adeta zehirledi. Tüm kaynaklarımızı TOKİ, Bakanlıklar eliyle bir avuç yandaşa peşkeş çekti. Bu hükümet anlayışlarına yasa, hukuk tanımazlık eklenince başta sanayicilerimiz olmak üzere tüm sektörlerimiz üretim yapmaktan, Dünya ile rekabeti yakalamanın yolu yatırım yapmaktan vazgeçti.

Birikmiş sermayemiz yok, enerji kaynaklarımız yok dolayısıyla Dünyadaki basit ekonomik sarsıntılar bizde deprem etkisinde kendini gösterdi. Örneğin; tekstil sektörümüz ihracat yapamayınca çarkların önemli bir bölümü durdu. Hakeza pandeminin yanı sıra sürekli savaş kışkırtıcılığı ve herkesle kavgalı olması nedenleriyle turist gelmeyince bu iş kolundaki sektörlerimizde iflaslar çoğaldı. Yine enerji girdileri çok yükseldiği için yani %91'i ithalata dayalı olduğu için sübvanse edilemeyince iğneden ipliğe zam üzerine zam yapıldı.

Tüm bunlar yetmemiş gibi birde faize müdahale edilince döviz, enflasyon patladı, işsizlik, pahalılık katlandı. Oluşan tüm yükler ise yoksul insanların sırtına bindi. Bu gidişatı daha fazla zorlarsanız ülkeyi ellerinizle ateşe atmış olursunuz. AKP bu gerçekleri görme yerine koltuğunu korumayı tercih ediyor. Onun içinde içte baskıcı, otoriter oldu. Dışarıda ise göbeğine kadar ülkemizi bağımlı hale getirdi. Bu nedenle sanki zafer kazanılmış gibi, NATO gürültüsü koparılıyor.

Muhalefet ilkeler üzerine politika geliştirmediği için de iktidarın oldubittilerini halka yeterince anlatamıyor. Muhalefet, NATO zirvesinden önce parlementoyu acil çağrıyla toplatabilseydi, ülkemizin çıkarlarını en önde tutan kararlar alınır ve iktidar kolay, kolay anlaşma dediği ne içerdiği kamuoyunda gizlenen belgeyi imzalayamazdı. İktidar koltuk için yarattığı krizlere rağmen hâlâ erken seçimden kaçıyor. Biliyor ki seçimler kendisi için sonun başlangıcıdır. O nedenle son dakikaya kadar seçimden kaçmayı tercih edecektir.

İktidar cephesinin yaptığı ortada. Onlardan bu ülke menfaatine beklenecek hiçbir şey yok ve olmayacakta. Özellikle bundan sonra birgün dahi iktidarları ülkemizin geleceğini tehlikeye atar. Dolayısıyla #Muhalefet bir an önce gelecek için yapacaklarını açıklayıp iktidarı, erken seçime daha kuvvetli davet etmeli ve bu isteğini Türkiye sathına yaymalıdır. Bunun en önemli yollarından biri #MİTİNGLER serisini programlayıp 81 ilden hayata geçirmelidir. Bugüne kadar ki, pasif tutumlarını proaktif tutuma dönüştürmelidirler. Her yer erken seçim talepleriyle inletilmelidir.

#MevcutİktidarlaBirgünDahiYürümek,
#ÜlkemiziTehlikeyeAtmaktır!
#HerYerMitingAlanlarıOlmalıdır!
#DemokrasiMücadeleyleGelir!



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —