Hüseyin Koç yazdı...
Tüm ezilen halklara “Mutlu müreffeh seneler”
Giden geleni aratır derler ya! 2015’den 2016 ya girmek üzereyken umarım yeni yıl bir öncekinden çok daha güzel olur. Ancak 2015 yılını geride bırakırken, yeni yılda eski sorunların yeni sorunlarla bütünleşerek zorlu ve yorucu bir yıl olacağını şimdiden görüyoruz ve üzülüyoruz... 2015 yılına elveda derken, geride kalan yılda insanlık onurunun kırıldığı, bu toprakların kardeşliğine gölge düştüğü günler yaşadık.
İnsanların yarınlarına umutla bakmadığı ve umutların umutsuzluğa dönüştüğü koca bir yıla elveda diyoruz. Yani 2015’i iç açıcı bir tabloyla geçirdiğimiz söylenemez. Zengin, biraz daha zenginleşmiş, yoksul ise biraz daha yoksullaşmıştır. Değişen tek şey, ülkemin gayrimenkul zenginlerinin çok uluslu şirketler vasıtasıyla insafsızca zenginleştiğini bazılarının ise servet edinmek için bu toprakların suları, madenleri ve birçok gelir getiren değerlerine din ve el değiştirdiği bir yılı yaşattılar bizlere.
2015 yılında her ne kadar inşaat ve emlak sektöründe yaşanan bir hareketlilik olsa da aslında ülkemizin geleceği açısından son derece olumsuz bir tabloyu da hüzünlü gözlerle seyrettik. Yoğun bir şekilde Suriyeli göç alan Türkiye’miz, AKP’nin 13 yıllık iktidarı döneminde yıllardır hiç görmediği kadar büyük tahribatlara ve kültürel erozyona uğratıldı.“Madenlerinin, sularının, tabiat varlıklarının, ağaçlarının, ormanlarının, talan edildiği güzel ülkemize yazık ettiler. Yine birilerinin ceplerinin dolması ve servetlerinin katlanması uğruna yaşam alanlarımızın peşkeş çekildiği ”2015’i bir daha hatırlamak ve görmek istemiyoruz…
2015 yılında ne yazık ki, hukuk, yargı, Atatürk ilkeleri ayaklar altına alındı, demokrasi katledildi. Bu gidişata direnenler gazlandı, coplandı. Ülkemin geleceği çok uluslu şirketlere peşkeş çekilerek namusumuz dediğimiz topraklarımız yok pahasına satıldı. Ayakta durması bile mucize sayılan esnafımızın durumu ise, “Araplardan gelecek olan üç beş kuruşla hesaplanır oldu. “ iktidarın Türk halkına, işçisine, esnafına, köylüsüne söylemleri, yandaş medya ve görsel yayınlarla, uyduruk yalanlarla “bekleyin ve sabırlı olun, istikrarı yakaladık, yakalayacağız ” oldu. Biz bu vaatlere inanmadık, bu vaatlere inananlar taraf oldu, bertaraf oldu. Vaatler, rüya ve atlatmaca yolu ile oya dönüştü, birilerine iktidar yolu, kitlelere ise ızdırap dolu yıllar oldu, olacak. Biliyor musunuz; 2015 ve öncesinde Siyaset dinselleşti, din siyasallaştı, din uğruna bu ülkede ne bedeller ödendi. Doğruları söyleyenler hep biz olduk, bedeli ise Silivri oldu, yargısız infaz oldu.
2015 yılında Esenler’in sokaklarında ve mahallelerinde dolaştığınızda akıllarda kalanları birçok konu başlığında sıralayabilirsiniz. Örneğin; amaçsız ve gelişi güzel yapılan ismi güzel şeklen çarpık prestij kaldırımlar, trafik keşmekeşi, daralan caddelerde park sorunu, yaya kaldırım işgalleri bir karışıklıktır gidiyor. Esenler’in ismini değiştirerek Esenlik kenti yapmak istediğiniz bu yoksul kentin caddelerinde dilenen Suriyeli mülteci çocukları gördükçe “batsın bu dünya” diyoruz. Oyun ve gezi alanlarına park etmiş araçları, kaldırımlara çıkmış otomobilleri gördükçe üzülüyoruz. Esenlerin en güzel caddesinde eline bir poşet alarak işsiz, aşsız insanların çekirdek çıtlatarak avare avare gezdiklerini ve yoksulluk, işsizlik içinde kıvranan gençlerin tüm umutlarının yitip gittiği Esenlik kentinde çarenin kahrolası uyuşturucuda teselli bulduğu bir şehirde nefes al alabilirsen.
Benim penceremden baktığımda en göze çarpan ise, AKP’lilerin ismini Rabia meydanı yapmaya kalkıştıkları Cumhuriyet meydanının sivil toplum örgütleri, siyasi parti temsilcilerinin ve Cumhuriyet sevdalısı Esenler halkının direnerek isim değişikliğine izin vermemeleriydi. Birde bu meydanda Türkçe konuşanların dışında konuşmalara rastlarsınız. Esenler’li kimsenin bu konuşmalardan rahatsızlık duymaması ne güzel. Hemen akıllara şu soru geliyor “Helal olsun Esenler “çağ atlamış, bu halk evrensel düşünüyor, demokrasiyi şimdiden kabullenmiş” Ha bir de; bu meydanda özgürce, kimsenin karışmadığı “Çavbella” şarkısı çalınıp, söylense ne güzel olurdu.
Türkiye’min her bölgesinde olduğu gibi Esenler’de de vahşi kapitalizm hakim, almış başını gidiyor. Zengin Suriyelilerin çocukları özel okullarda yer bulurken, güzel giysileri ve servis minibüsleri varken, yoksul Suriyeli çocukların ayaklarında ayakkabı bile olmadığını ve bir ekmek parası için dilendiklerini görürsünüz. Tıpkı bizim çocuklarımızın yaşamlarındaki gibi uçurum her yerde var… Zenginin daha zengin fakirin daha fakirleştiği bu düzende yoksulsan soydaş olmuşsun, yurttaş olmuşsun ne fark eder.
Dünyanın neresinde olursanız olun, yoksulsanız o sınıf farkını iliklerinize kadar yaşarsınız, ceremesini de bir güzel çekersiniz. Çünkü sömürü düzeninde sömürenlerin tek istedikleri vahşi kapitalizmin yaşama ve yaşatılmasıdır, demokrasinin ise katledilmesidir. Sorun yoksulluk ve sömürü sorunudur. Ey halkım… Gelecek, senin çare olmandadır. İstediğin kadar seneler yenilensin, yeni seneler gelsin. Sen çare olamıyorsan gerisi boş…
Tüm ezilen halklara “Mutlu müreffeh seneler”.