Tarih: 16.08.2011 00:00

Sol hareketin çınarı yaşamını yitirdi

Facebook Twitter Linked-in

 

 

 

 

 

 

Türkiye’deki devrimci hareketin simge ismi Mihri Belli, 86 yaşında hayatını kaybetti.

Mihri Belli, bugün saat 15.30'da solunum yetmezliğinden yaşamını yitirdi.

Evinde hayatını kaybeden Belli’nin Perşembe günü toprağa verilmesi bekleniyor.

Türkiye'deki devrimci hareketin simge isimlerinden olan Belli, Yunanistan'daki iç savaşta da yer almıştı.
 


MİHRİ BELLİ KİMDİR?

Mihri Belli, 1916′da Silivri’de dünyaya geldi. Babası Kurtuluş Savaşı yıllarında Trakya Direnişi’ni yönetenlerden Urfalı Mahmut Hayrettin Bey‘dir.

Marksist düşünce ve devrimci eylemle 1936′da iktisat okumaya gittiği Amerika’da tanıştı. Orada gençlik ve işçi hareketlerine katıldı. Bir süre Missisipi’de zenci yarıcılar arasında faaliyet gösterdi.1940′da Türkiye’ye döndü. TKP ile ilişkiye geçti.

Türkiye o yıllarda tek parti (CHP) yönetimi altındaydı. Dünya Savaşının ilk yıllarında Alman zaferlerinin etkisi altında kalan CHP, geleneksel Sovyet dostluğu politikasından ayrılmış sağa kaymış ve kapılarını gerici unsurlara açmıştı. Türkiye’de tek muhalefet partisi yer altındaki Türkiye Komünist Partisi (TKP) idi.

Belli yurda döner dönmez o sıralarda İstanbul il sekreteri olan ilk okul arkadaşı David Nea aracılığı ile illegal Türkiye Komünist Partisi’yle ilişki kurdu. TKP saflarında faaliyet göstermeye başladı. 1942 yılı sonlarında TKP’nin Merkez Komite üyeliğine getirildi.

1943–1944 yıllarında İstanbul üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Ordinasıus Profesör Fritz Neumark‘ın asistanlığını yaptı. Orada İleri Gençler Birliği‘nin kurucu ve örgütleyicilerinden biri oldu. 1944′de İlerici Gençler Birliği koğuşturmasında tutuklandı, iki yıl hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı.

1946′da yurt dışına çıktı. Yunan iç savaşına gerilla olarak katıldı. Demokratik Ordu saflarında tabur komutanlığına kadar yükseldi. Çatışmalarda iki kez yaralandı. Bulgaristan ve Sovyetler Birliği’nde tedavi gördü.

1950′de Türkiye’ye pasaportsuz girmekten ve tabanca bulundurmaktan tutuklandı ve kısa süre hapis yattı.

Serbest bırakıldıktan sonra ertesi yıl, ünlü 1951 TKP tefkifatında tekrar tutuklandı. Yargılandı ve 7 yıl hapis ve iki yıl dört ay mecburî ikamet cezasına mahkûm edildi.

Mihri Belli ilk kez 1960 larda legal olarak, kendi adıyla konuşma ve yazma olanağını elde etti. “Türk Solu“ ve “Aydınlık Sosyalist Dergi“ adlı yayın organlarının yayınlanmasına yardımcı oldu. Bu dönemde de konuşma ve yazılarından dolayı iki kez tutuklandı, aylarca hapis yattı.
 


Mihri Belli bu dönemde ünlü Milli Demokratik Devrim (MDD) tezlerini geliştirdi. Arkadaşlarıyla birlikte kitlesel bir nitelik kazanmaya çabalayan gençlik hareketinin Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi liderleriyle ilişkiye geçti. MDD kısa süre içinde gençlik hareketi içinde belirleyici bir etkinlik sağladı ve Türkiye’de, Avrupa ve Amerika’dan farklı olarak, 68 kuşağı gençlik hareketinin devrimci ve Marksist bir nitelik kazanmasında belirleyici rol oynadı.

“1960’lı yıllarda inisiyatif sola geçmişti. Biz ilerliyorduk, karşımızdaki güçler geriliyordu. Oligarşi gidişin kendisi için kötüye gidiş olduğunu anladı. Teröre başvurdu. Kendi yasalarını çiğneyerek adam öldürtmeye başladı. Maksat bir faşist darbenin koşullarını hazırlamaktı. Ve 12 Mart faşist darbesi ile bu işi becerdi.

1962 yılında SBKP, merkezi Türkiye’de olan TKP’ye yurtdışında toplanan KP konferanslarına katılmak üzere bir Dış Büro kurulmasını önerdi. Büroyu yönetecek kişiyi de kendisi tayin etti. Bu, 1951 tevkifatı tahkikatı sırasındaki tutumları yüzünden MK’dan çıkarılmış bir isimdi. Verilen cevapta büro kurma önerisinin olumlu karşıladığı ama büro yöneticisinin bir kendimiz tayin edeceğimizi söyledik. Sovyet bürokrasisinin bir organı gibi çalışan yurtdışından yayın yapan “Bizim Radyo”’nun Türkiye içindeki TKP yönetimine hakaretler yağdırması bundan sonradır.”

12 Mart 1971 darbesinin ardından yakalanmamak için yurt dışına çıktı. Bir süre Filistin Kurtuluş örgütü’nün konuğu oldu.. Ardından Türkiye’ye giriş yaptı. Ama birkaç ay sonra tekrar yurtdışına çıkarak Batı Avrupa’ya geçti. Orada bir süre kalarak “Yurtsever “ dergisinin yayınlanmasına yardımcı oldu. Ecevit’in önderliğindeki CHP’nin en büyük parti olarak çıktığı 1973 seçiminde Türkiye’deydi.

“Oligarşi 12 Mart darbesini boşuna yapmış değildi. Darbe sonucu yetmişli yıllarda inisiyatif sağ güçlere geçmişti. Liderleri öldürülmüş ve Dev-Genç tabanı bölünmüştü. Faşistler hem legal hem de illegal örgütleriyle karşımıza dikilmişti. 12 Martın yarattığı yılgınlık ortamından yararlanan dış TKP kendisine bir taban edinilebilmişti. Anti-sovyetizmi politikasının ana teması yapan Pekinci hareket de öyle.”

1974 Af Yasasından sonra arkadaşlarıyla birlikte 1975′de Türkiye Emekçi Partisi’ni kurdu. Önceki dönemde, Belli dahil Türkiye’nin sol yazarları, altmışlı yıllarda, Marksist literatürü yasaklayan TCK 142. madde yürürlükte olmasına karşın, kurulu düzeni kuşatan çitleri göğüsleye göğüsleye gerilere itip demokratik hak ve özgürlükler ortamını genişletmişler, bu baskı yasasının artık uygulanamaz hale getirmişlerdi.. Bu yüzden defalarca hapishaneye girmeyi; göze almışlardı. Ama sonunda Türkiye Marksist literatürün en çok okunduğu ülke durumuna yükselmişti. . Sosyalist literatürün belli başlı yapıtlarının Türkçesi 20 bin olarak basılıyor ve kısa bir zaman sonra ikinci baskı yayınlanıyordu. Sosyalist örgütü yasaklayan 141. madde için de ayni hedefe yönelik bir mücadele yapılamaz mıydı? Belli ve arkadaşları bu düşünceyle TEP’i kurdular. Sonraki gelişmeler aşırı ölçüde iyimser olduklarını gösterdi.

“Parti kurulur kurulmaz Sıkıyönetim Mahkemesi savcılığı harekete geçti Program ve tüzükte Kürt sözcüğünün kaldırmasını istedi. Biz reddettik. Onun üzerine dava açtılar. Bu, partinin kapatılmasına varacak bir dava idi. Sıkıyönetim mahkemesi parti kapatamazdı.

Ancak Anayasa mahkemesi buna yetkili idi.; Biz Sıkıyönetim mahkemesi savcılığının sorularını yanıtlamayı ve bizden istenen parti evrakını vermeyi reddettik. Bunun üzerine icra ve iflas kanununun bilmem kaçıncı, hapsen tazyik maddesi uyarınca beni altı ay müddetle hapsettiler. Aradan yıllar geçtikten sonra Anayasa Mahkemesi harekete geçti ve Partiyi Kürtlere eşit hakları savunduğu için TEP’i kapattı.” (MB)
1979′da kendisine suikast girişiminde bulunuldu. Saldırıda ağır yaralandı.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra, 1981 sonlarına doğru yurt dışına çıktı. Bir süre Ortadoğu’da kaldı. “Faşizme Karşı Birleşik Cephe” nin kuruluşuna katıldı.

Oradan İsveç’e geçti. Tüm bu süreç boyunca Kürt hareketini yakından izledi. 1992′de Türkiye’ye döndü.

1997’de A. Öcalan ile buluşarak Kürt sorunun federasyona gidilmeden de üniter devlet çatısı altında eşitlik temeli üzerinde gönüllü birliğin kurulabileceği konusunda; görüş birliğine vardıkları uzun bir görüşme yaptılar. Bu görüşme sonradan kitap olarak yayınlandı.

1996′da ÖDP, 2002 de de SDP kurucusu oldu. 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde Emek Barış Demokrasi Bloku – DEHAP listesinde İstanbul 1. bölgeden aday oldu.

2005te 50 yıl önce yaptığı portreler, “Hapishaneden Çizgiler” adı altında sergilendi.

Toplam 11 sene hapis, 18 sene zorunlu sürgün yaşadı.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —