Tarih: 23.08.2016 12:36

Siyaset tarihimizin yüzakı LOZAN

Facebook Twitter Linked-in

Siyaset tarihimizin yüzakı LOZAN…

Türkiye'nin bugünkü sınırlarını çizen ve Ankara'nın Türkiye'nin meşru hükümeti olarak uluslararası alanda tanınmasını sağlayan Lozan Barış Antlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalandı.
 
Türkiye’yi bölmek, parçalamak isteyen iç ve dış odaklar, bundan 93 yıl önce, İsmet İnönü’nün diplomatik zekayla yürüttüğü müzakerelerle 8 ay süren Barış Konferansı sonucunda İsviçre’nin Lozan kentinde,24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’yla yırtılarak “tarihin çöp sepeti”ne atılan “Sevr”i bugünlerde yeniden canlandırmak istiyorlar.
 
Lozan, bütün devletlerin Türkler karşısında boyun eğmelerini kanıtlayan bir belgedir.” Siyaset tarihimizde “barış antlaşması”olarak anılır. Lozan’da Emperyalistlere ve masalarına yumruğunu vuran, büyük devlet adamı İsmet İnönü’yü şükranla anıyoruz.
 
Biz Sevr'i yırttık, çöp sepetine attık, tarihin çöplüğüne attık. Ama Sevr'i imzalamış olan Amerika Lozan'ı imzalamadı. Bugün bile Amerika'nın kafasında Sevr yatıyor. Şimdi de bunu açıkça ortaya koyuyorlar.'' 
Lozan’da masanın bir ucunda ABD, İngiltere-Fransa, İtalya, Yunanistan, Japonya, Romanya vardı.(Sovyetler Birliği gözlemci olarak masaya oturmuştu,)

 
Türkiye masaya yumruğunu vurdu
Öteki ucunda da Türkiye! Türkiye heyetinin başında İsmet İnönü bulunuyordu.
 Karşı taraftakilerin amacı, Sovyetler Birliği hariç, gaspettikleri Osmanlı topraklarını hukuken de paylaşmaktı. Türkiye’ye sadece Orta Anadolu bırakılacaktı. 
Öyle olmadı. Savaşın galibi Türkiye masaya yumruğunu vurdu. Bugünkü topraklarımızın üzerindeki emperyal güçleri defetti. Bir karış toprak kaybetmeden (sonradan alınan Hatay sözdişı) 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarını çizdi.
 


Yunan Dışişleri Bakanı Streit Lozan için şöyle diyordu:
Lozan, bütün devletlerin Türkler karşısında boyun eğmelerini kanıtlayan bir belgedir.”
 
Birinci Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletleri tarafından Osmanlı Devleti'ne imzalatılan Sevr Antlaşması neredeyse devleti haritadan silmiş ve egemenliğini ciddi biçimde sınırlayan hükümlere yer vermiştir.
Bu idam fermanına karşı koyarak Mustafa Kemal önderliğinde Milli Mücadele'ye başlayan Türk ulusu savaş meydanında büyük bir zafer kazanmış ve bunu Lozan'la siyasi ve hukuki alanda tescil etmiştir.

Lozan görüşmeleri sekiz ay sürmüş ve Türk tarafının kayıtsız şartsız bağımsızlık talebi nedeniyle çetin geçmiştir. Görüşmelerde Türkiye'yi temsil eden İsmet Paşa (İnönü) başkanlığındaki heyetin bu başarıdaki rolü büyüktür.

Lozan Barış Antlaşması, pek çok yönden önem taşımaktadır. Öncelikle, Türkiye'nin bağımsız ve eşit bir devlet olarak
uluslararası topluma kabul edilmesi sağlanmıştır. Lozan'la Misakı Milli hedeflerine çok büyük ölçüde ulaşılmıştır.

Lozan Konferansı sırasında kapitülasyon olarak nitelenen ve ülkenin iç işlerine karışma yetkisi veren ayrıcalıklar uzun süre
tartışılmıştır.

Sonuçta kapitülasyonların kaldırılması ve Osmanlı borçlarının ödenmesinin makul bir takvime bağlanması kararlaştırılmıştır.
Antlaşma, bu açıdan bir ekonomik bağımsızlık belgesi olma özelliğine de sahiptir.

Ayrıca Lozan, yaklaşık 100 yıldır devam eden Türk-Yunan çatışmasını sona erdirerek, ulaşılan barışla iki ülke arasında bir
denge oluşturması bakımından da önem taşımaktadır.

Birinci Dünya Savaşı sonunda galip güçlerce dikte ettirilen ve ağır şartlara sahip barış antlaşmaları İkinci Dünya Savaşı'na
zemin hazırlarken, Lozan'da karşılıklı pazarlıkla barışın güvencesini oluşturan bir düzenleme yapılmıştır.

Savaşı bitiren antlaşmalar içinde hala uygulanan sadece Lozan'dır. Bunda Atatürk'ün belirlediği 'yurtta barış, dünyada barış'
ilkesine sadık kalınması ve antlaşma hükümlerinin uygulanmasında da bu ilkenin gözetilmesinin rolü büyüktür.

Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri, Lozan Antlaşması'nda da yer almıştır. Buna göre, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir
bütün oluşturan Türkiye'de yaşayan ve Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes eşit ve aynı haklara sahip Türk ulusunu oluşturmaktadır.

Antlaşmada, Türkiye'de yaşayan Hıristiyan kökenli Rum ve Ermeniler ile Museviler azınlık olarak tanımlanmış ve mal, mülk ve
ibadet hakları güvence altına alınmıştır.

Antlaşma ile Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi yapılmasına karar verilmiş, bunun sonucunda 1924 yılında
yaklaşık 1 milyon Hıristiyan ve Rum Yunanistan'a, 500 bin Müslüman ve Türk de Türkiye'ye göç etmiştir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —