Tarih: 26.11.2020 23:38

Sağlık çalışanı: Biz onlar için etinden, sütünden yararlanılacak köleleriz

Facebook Twitter Linked-in

İşte o duygu dolu ve çok çok anlamlı sağlık çalışanının mektubu...

Merhaba,

Adım Ferhat, Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi’nde 4D’li (taşeron) temizlik işçisi olarak görev yapmaktayım.

Sanırım 5 yıl oldu bu hastanede görev yapmaya başlayalı.

Mart 2020’de COVID-19 belası ile savaşmaya başladık ve savaşmaya devam ediyoruz hâlâ.

Hastanemizin pandemi hastanesi olduğunu duyar duymaz eşim ve oğlumu memlekete göndermek zorunda kaldım çünkü ne ile karşılaşacağımı bilemiyordum.

İlk COVID hastalarını kabul eden ekipteydim.

Çok heyecanlıydı aslında ama ortalık o kadar karışıktı ki…

N95 maskeyi bir bölümden buluyorduk, siperliği başka bir bölümden. Acil serviste galoş yoktu.

O kadar sağlam hazırlanmıştık COVID’e karşı :)

Bu tablo içerisinde “Her an ölebilirim” diye düşünmüştüm ama öyle olmadı.

Atlattık hepsini ama Sağlık Bakanlığı ya da hastane idarecileri sayesinde değil.

Doktorundan hemşiresine, temizlik işçisinden güvenlik ve bilgi işlemci arkadaşlarımıza kadar emeğimizle atlattık.

Tarih 28 Ekim 2020.

Sabah test yaptırdım, aslında bir şikayetim yoktu ama çalışmakta olduğum yoğun bakım servisinde 4 hemşire, 2 personel arkadaşımız 1 hafta içerisinde COVID-19 virüsüne yakalanınca içime bir şüphe düşmüştü.

Evime gelince kendimi izolasyona aldım, test çıkana kadar sürekli maske ile kaldım ve tek bir odada kaldım.

Akşam 19’da bir yorgunluk çöktü üzerime, uyudum. Saat 21.30 gibi Ankara İl Sağlık Müdürlüğü İzolasyon Ekibi aradı. Çok detaylı bir şey demedi arkadaşlar, “Hangi semtte yaşıyorsunuz?” diye sorup kapattılar.

Sonra Pursaklar İzolasyon ekibi benimle iletişime geçti, onlar iletişime geçmeden ben e-nabız sisteminden pozitif olduğumu öğrendim.

Sadece tavana baktım.

Kendi çalışmakta olduğum hastane ile iletişime geçtim, arkadaşlarım sağolsunlar yardımcı oldu, hemen hastaneme gittim ve tedavi amaçlı yattım.

Aslında ciddi bir şey olduğunu düşünmüyordum.

Ama benim oğlumun kalbinde iki tane delik mevcuttu… Onu riske atamazdım, kendime torpil geçtim aslında (bu konuda kendimden utanıyorum hala), kendi kendimi kandırdım.

“Hak ettim o kadarını ya” dedim kendi kendime. Diğer arkadaşlarımız hak etmemiş miydi?

Tedavi sürecim iyi geçti, bütün sağlık emekçileri gayet özenli bir şekilde çalıştılar.

Ben hastanede yatarken virüse yakalanmış diğer arkadaşlar ile iletişim halindeydim. Yoğun bakımda görev yapan bir hemşire arkadaşımın bana söylediği bazı şeyler var ki yapmış olduğumuz bütün şeyler boşu boşunaymış gibi hissetmeme neden oldu bir ara.

Ne anlattı biliyor musunuz?

Görev yapmakta olduğum hastanenin başhemşiresinin COVID-19 virüsüne yakalanan hemşire arkadaşlara karşı kullanmış olduğu cümle: “Sizler sosyal hayatınızdan kaptınız bu virüsü!”

Yoğun bakımda hastalar izole odalarda kalmıyor, hastalar arasında sadece bir cam mevcut, perdeler açık olunca hastalar birbirlerini görebiliyor.

Takılı olan oksijen sistemleri yüzünden hastalarda cerrahi maske bulunmuyor. Hasta başında yemeğini yedirmek, altını temizlemek, kişisel bakımını yapmak, tedavisini yapmak işimiz. Bunun için 15 dakika hasta başında beklemiş bulunuyoruz ve bu süre zarfında bizi, vermiş olduğunuz yan sanayi kılıklı neye benzediği belli olmayan N95 maskeler mi koruyor?

İşte hasta odasında yatarken bunları düşündüm… Hastane idarecileri camımın önünden geçerken bakıp selam bile vermiyorlardı. Yalandan bile olsa geçmiş olsun demek için aramadılar. Biz onlar için kimiz ki, etinden de sütünden de yararlanılacak köleleriz onların gözünde. Yalansa siz söyleyin dostlar.

Kapitalizmden öyle kolay kurtuluş yok zaten ama isyanım bu kapitalist kafanın sağlık sektörüne kadar taşınmasınadır…

Keşke insan olmayı öğrenebilseler.

Keşke bu dünyanın sadece onlara ait olmadığını öğrenseler.

Merak etmeyin dostlar.

Benim hala umudum var!

Sendika.Org




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —