Tarih: 18.07.2013 17:23
Polisten ilaçlı suyla işkence ...
Polisten ilaçlı suyla işkence ...
"TOMA suyunu pet şişelere doldurmuşlar, başımdan aşağıya döküp tekrar dövdüler."
ÖZGÜR ULUSOY / Cumhuriyet -6 Temmuz günü, yoğun gaz saldırısından kaçtığı handa gözaltına alındıktan sonra, mahkeme kâtibini bile şaşırtan bir sebeple tutuklanan Ali Can Sünnetçioğlu’nun yaşadıklarının bir bölümünü halası Şebnem’den dinleyip okurlara aktarmıştım. Öykünün tamamını önceki akşam serbest kalan Ali Can’dan dinlemek üzere, dün Kadıköy’e Nâzım Kültür’e gittim.
“Girmemiz de sürpriz oldu, çıkmamız da sürpriz oldu” diyen Ali Can, hukuksuz bir şekilde gözaltına alınıp tutuklanmasıyla başlayan, önceki gün Metris’ten çıkmasıyla son bulan “Matrix’ten çıkış” öyküsünü Cumhuriyet’e anlattı.
Polisin müdahalesinin ardından Galatasaray’a çıkarak TKP binasının bulunduğu Rumeli Han’a gittiklerini, parti binasında yüzlerce kişinin olduğunu, 3-4 saat boyunca kimsenin ayrılamadığını söyleyen Ali Can, gözaltına alınışı sırasında polisin uyguladığı şiddeti şöyle anlatıyor:
“Sokağın ortasında insanları dövüyordu polisler, biz 3-4 saat çıkmadık. Parti binasının girişine gaz atmaya başladılar, indik aşağıya, kapıları kapattık, sürgüledik, açık yerleri bezlerle kapattık. Beklemeye koyulduk. Kimse eylem yapmıyordu, polisin istediği buydu zaten, insanlar evlerine gitmek için bekliyordu. Saat 22 sularında binayı kuşattılar, Ağa Camisi yanında bir kapı var, bir de arkada kapı var. Güven timleri ve çevik kuşattı, koç başlarıyla kapılara yüklendiler, içeriye spreyle gaz sıkıyorlardı. Kapılar demir ama dayanacak gibi değil, koç başlarıyla kırdılar kapıları. İnsanlar korku içinde kaçışmaya başladı, herkese saldırıyorlardı, korkuyla bulduğumuz ilk merdivenden çıktık, 20 kişi kadardık, polis peşimizden geldi, kameralar filan yoktu, orada polis ve biz vardık, dakikalarca dayak yedik. En çok dövülen bendim galiba 20 kişi arasında, en son beni aldılar, yerlerde sürüklediler, küfürler ettiler, hiç durmadan, cop, tekme, yumruk, başıma tekme yedim, bize, ailemize küfrediyorlardı. Kolumdan tutup merdivenlerden sürüklediler. İlaçlı TOMA suyu var ya pet şişlere doldurmuşlar, onlardan başımdan aşağıya döküp tekrar dövdüler. Ne olduğunu bilmiyorum ama cildim yandı, o gün gözaltına alınırkenki Twitter’a düşen fotoğrafta ıslağım ya o yüzden.”
‘Tayyip Japonya’daki ağaçları da mı kesti”
Ali Can, cezaevinde yaşadıklarını yazmaya başladığı not defterinden bir şeylere bakıyor ve kendileriyle birlikte gözaltına alınan bir Japon’un gördüğü muameleyi de anlatıyor:
“Yüzümüz dönük duvara, bir polis memuru amirine seslendi, ‘Amirim bir yabancı turist var bunların arasında’ diye seslendi, amir ‘Al al onu da al, daha iyi’ dedi. Niye daha iyi diye düşündüm, dış mihrak yalanına malzeme bulmak için mi acaba. Serseri bir polis vardı, tam bir ayı, biz otobüsteyken ‘Hayrola Takaşi, Tayyip Japonya’daki ağaçları da mı kesti, neden geldi buraya’ diye sordu.”
Nezarethane için “işkencenin apayrı bir boyutu” diyor Ali Can. Nezarette bir gün kalmaktansa bir ay cezaevinde yatmaya, yediği dayağın iki mislini yemeye razı olduğunu anlatıyor:
“Tamamen psikolojik bir işkence. Girdiğimiz gibi baştan aşağıya soyuyorlar, aşağılarcasına bir arama, ne aradıklarını bilmiyorum. Zaten nezarathane yerin altında, havasız, yüzlerce gözaltı var, nefes alınmıyor. Günde iki defa su veriyorlardı kahvaltıda ve akşam yemeğinde. Diyelim hastaneye rapor almaya gittik akşam yemeğini kaçırdık, o zaman hiç su vermiyorlardı. 10 metrekarelik hücrede 14 kişi kalıyorduk biz. Bir İtalyan gazeteci vardı bizim koğuşta. İşkencenin sadece fiziksel olmadığını görmüş olduk.”
Polisin sicil numarasını aklına yazmış
Ali Can, kendisini döven polislerden birinin sicil numarasını aklına yazmış, eline kalem kâğıt geçene kadar da unutmamak için günlerce tekrarlamış. Ali Can cezaevinde yaşadığı bir olayı da şöyle aktarıyor:
“Metris’te kuraldır, sabah 8, akşam 8 sayım yapılıyor. İnfaz memurları gelip kapıyı açıyor, selamünaleyküm, diyor, koğuş aleykümselam diye cevap veriyor, sayım yapıyor Allah kurtarsın diyor, koğuş da amin diye yanıt veriyor. Birçok koğuşta, aleykümselam yerine her yer Taksim, her yer direniş sloganı atılıyordı. Önce biz ordayız diye sandım ama eylem boyunca Metris Cezaevi’ndeki adli suçlular koğuşlardan bu sloganı atmışlar.”
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —