Kaçak Saraylı Hafız!
Demek 15 Temmuz’da CIA’yla, SADAT’la, ASSAM’la el ele verip FETÖ’nün askerlerini tuzağa çektiniz, öyle mi?
Sonrasında da hezimete uğrattınız onları, öyle mi?
Fakat bu arada 251 sizden, 150 civarında da bir kısmı FETÖ’den, bir kısmı da onların “tatbikat var” diyerek kandırıp oraya götürdüğü masum evlatlarımızdan olmak üzere 400 kandırılmış insanımız yok yere canından olup gitti…
Tabiî ondan sonra “Bu bana bir Allah’ın lütfu”, diyerek başta Türk Ordusu gelmek üzere tarumar ettin devletin bütün kurumlarını. Ordunun askeri okullarını kapattın, hastanelerini kapattın, Adnan Tanrıverdi’nin tavsiyesi üzerine…
Bütün Kuvvet Komutanlarını Genelkurmaydan ayırıp Bakanlıklara bağladın. Böylece Ordunun komuta bütünlüğünü ortadan kaldırdın…
Sonrasındaysa Ortaçağcı Erhan Afyoncu başkanlığında kurduğun “Milli Güvenlik Akademisi”ne 40 bin yandaşınızı yerleştirdin.
Yargıyı da öyle yaptın. Milli Eğitimi, Polis Teşkilatını, akla gelen tüm devlet kurumlarını yandaşlar çiftliğine çevirdin.
Velhasıl; eski kadim dostun FETÖ’den öğrendiğin bütün İblisçe hileleri eksiksiz uyguladın, devleti ele geçirme ve Kaçak Saray Ortaçağcı Faşist Din Devleti’ni oluşturma işinde.
Hani su içer gibi, soluk alır gibi yalan söylersin ya; işte 15 Temmuz akşamı da sallamıştın öyle bir yalan: “Bana bu harekâtı eniştem Ziya haber verdi, yoksa hiç haberim yoktu”, diye…
Bak, ne anlatıyor Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ:
Videonun Tapesi
Gizem Fidan: Bugün yine sizin açıklamalarınızla gündem adeta çalkalandı, diyebiliriz. Sözcü’ye verdiğiniz röportajda Adnan Tanrıverdi’yle ilgili ifadeleriniz var. 15 Temmuz öncesinde askeri birlikleri ele geçirmek için çalışma yaptıklarını söyledi, diyorsunuz. Hatta; “Beni bir Ak Partili Vekil sandı ve açık açık konuştu”, diyorsunuz.
Bunu biraz açabilir misiniz?
Çünkü 15 Temmuz gecesi gerçekten faaliyetteler miymiş?
Adnan Tanrıverdi size neler anlattı?
Hakan Aygün: Olay nerede gerçekleşti? Tabiî bir kere oradan da alalım.
Ümit Özdağ: Olay havaalanında gerçekleşti. Anons yapıldı, ben şeye doğru, otobüse doğru yürüdüm. Tam cam kapıya geldim, otobüs kalktı gitti. Yanımda da koruma polisim var, ikinci otobüsün gelmesini bekliyoruz. O sırada Adnan Paşa geldi. Ben de “Merhaba Paşam”, dedim. “Merhaba efendim”, dedi. Hâlâ otobüs yok ortada, bekliyoruz.
Ben de kendisine dedim ki; “Ya siz Özel Kuvvetlerde isyan bastırmayla ilgili çalışan bir bölüm vardır. O bölümün başındaydınız o FETÖ ayaklanması sırasında. Birliklerin önüne şey getirilmesi kamyonların, otobüslerin getirilmesini siz mi şey yaptınız öğrettiniz, bunlara söylediniz?”
Güldü, “evet” dedi. Sonra konuşma başladı ve otobüs geldi, otobüse doğru yürüdük, otobüse yürürken ben başka sorular sordum, otobüste başka sorular sordum ve olağanüstü rahat anlattı.
Hakan Aygün: Siz VIP otobüsündesiniz diye de sizi bu arada muhtemelen bir AKP’li Vekil zannediyor.
Ümit Özdağ: Yakamda da zaten Meclis rozeti var.
Hakan Aygün: Milletvekili rozeti.
Ümit Özdağ: Milletvekili rozeti var. Sonra ben 1A’ya oturdum, o 1F’ye oturdu uçakta ve kalktı yerinden bana kartını verdi. Oturdu sonra yerine. Nezaketen ben de götürdüm ona kartımı verdim. Kartı eline aldı ve “Aaa Ümit Özdağ”, dedi.
Hakan Aygün: Ciddi misiniz?
Gizem Fidan: Ne yaptım ben, dercesine…
Ümit Özdağ: Ben o anda tanımadığını ve beni Ak Partili Milletvekili zannettiğini ve onun için bu kadar rahat konuştuğunu anladım. “Ben”, dedi, “Özel Harpteyken sizinle telefonda bir kere konuşmuştuk,” dedi. Ben doğrusu hatırlamıyorum öyle bir konuşma.
Hakan Aygün: Siz o zaman galiba vakfın başındaydınız Ankara’da, sizinle de görüşürdük arada.
Ümit Özdağ: Evet. Ve konu öyle kapandı. Ben bunu düne kadar da anlatmamıştım Sözcü’ye bir röportaj verene kadar. Tabiî bu şahidi olan da bir konuşma, koruma polisim de dinledi bu konuşmaların tamamını.
Hakan Aygün: Sizin koruma polisiniz mi?
Ümit Özdağ: Benim koruma polisim dinledi. Zaten uçak biletleri var, birlikte oturuyoruz.
Gizem Fidan: Kanıtlar var, merak edenler varsa.
Ümit Özdağ: Ve tabiî orada en ilginç olan konu, demek ki bir 15 Temmuz, bir FETÖ’cü ayaklanma bekleniyor ki askeri birliklerin ele geçirilmesi için bir teklifte bulunmuş kendisi ve bir çalışma yapılmış…
Hakan Aygün: Önden yapılmış, 15 Temmuz’dan çok çok önce SADAT askeri birlikleri…
Ümit Özdağ: SADAT demedi, bakın. Onu şeyde de söyledim bakın, gazeteye röportajda da söyledim. SADAT’ın adı konuşmada hiç geçmedi, hep kendi üzerinden anlattı.
Hakan Aygün: O zaman da Cumhurbaşkanı Danışmanı.
Ümit Özdağ: O zaman daha değildi ama Cumhurbaşkanı olmadan önceki süreçte. Ve dedi ki; “Bunu duymuşlar”, dedi.
Hakan Aygün: Darbe girişimini.
Ümit Özdağ: Hayır, bu birliklerin ele geçirilmesini. “Onlar da birliklerin siviller tarafından ele geçirilmesi girişimi olduğunda, birlikleri savunma için tatbikat yapmışlar.”
Gizem Fidan: Yani darbeyi yapacak olanlar sivillere karşı yapıyorlar.
Ümit Özdağ: Yine ben; “Çalışmalar devam ediyor mu?”, dedim. “Ediyor”, dedi. “Silahlı çalışma var mı?”, dedim. Bakın ona cevap vermedi ama…
Gizem Fidan: Evet ya da hayır demedi, net bir cevap vermedi.
Ümit Özdağ: “Tank Birlikleriyle ilgili bazı çalışmalar var”, dedi. “Tank Birliklerinin durdurulmasıyla ilgili bazı çalışmalar var”, dedi. Orada da detaya girmedi, durum bu. (https://www.youtube.com/watch?v=QUqIBOxGM08&ab_channel=KesitLabs)
***
Demek ki neymiş gerçek, Tayyip?
15 Temmuz 2016’dan çok önce FETÖ’nün sizinle bir Ganimet Paylaşım Savaşına hazırlandığını biliyormuşsunuz. Ona karşı nasıl önlemler alarak onu yenilgiye uğratırız, diye çalışmalar yapmışsınız Adnan Tanrıverdi’nin önerileri ve direktifleri doğrultusunda.
Hani eniştenden öğrendiydin? O ana kadar hiçbir şeyden haberin yoktu?
Bizim Konya’da sık kullanılan bir deyişle; “Yalanı tığın üstünde durdurursun” sen Tayyip.
Ha, bu arada sen Adnan Tanrıverdi’yi de hiç tanımadığını söylemiştin, değil mi?
Sorosçu Kemal Efendi bizi taklit ederek SADAT’ın kapısına dayanınca, sen aynen şöyle demiştin:
“SADAT’ın yöneticileri ile yakından uzaktan hiçbir alakam olmadığı halde bunu bizim şu anda kullandığımız adeta darbeci oluşum olduğunu söyleyecek kadar bu başkan terbiyesizleşiyor.” (https://turkish.aawsat.com/home/article/3652336/erdo%C4%9Fan-sadat%C4%B1n-y%C3%B6neticileriyle-yak%C4%B1ndan-uzaktan-hi%C3%A7bir-alakam%C4%B1z-yok)
Fakat Tayyip, 4 Ekim 2018’de, hani adlarına “KHK” diyorsun ya; işte öyle bir kararnameyle SADAT’ın Kurucu Başkanı Adnan Tanrıverdi’yi “Şahsım Hükümeti”ne Askeri Danışman olarak sen atamışsın. Altında da imzan var.
Üstelik Kaçak Saray’ında yaptığın Genişletilmiş Bakanlar Kurulu Toplantılarında Adnan Tanrıverdi Danışmanın da katılıyor Tayyip, tabiî. Bak, işte fotoğrafı.
O sağda oturan sakallı kim, tanıyamadın mı Tayyip?
Ya da masanın en ucunda oturan kim?
Şahsın değil de bir başkası mı?
Sen yok musun o alemde, o fotoğrafta?
Şaka gibisin be Tayyip… Nasıl olsa ben ne doğrasam bu tarikatlar, cemaatler, Kur’an Kursları ve İlahiyat Fakülteleri eliyle zihin hasarına uğratılmış milyonlar yer, diye düşünüyorsun değil mi?
Evet, 20 yıldır yiyorlar. Yedirdin her doğradığını onlara Tayyip. Ama artık onlarda da mide ağrıları oluşmaya başladı. Hep diyoruz ya; insan türü hayvan değil, sürgit kandırılamaz, aldatılamaz. Bir yerden sonra uyanır.
Biz SADAT hakkında yaklaşık iki buçuk yıl önce, 9 Ocak 2020’de şu başlıklı yazıyı yazmıştık:
“Mehdi bekleyen ABD Devşirmesi Ortaçağcı Hafızlar…” (https://www.hkp.org.tr/emperyalist-haydut-abd-turk-ordusunu-hayaller-dunyasinda-yasayan-bu-ortacagcilarin-emrine-verdi/)
Ve bu yazımızın yayımlanmasından bir süre sonra da, 2 Haziran 2021’de, bu karanlık, kanunsuz suç örgütünün Yargı karşısına çıkarılıp müeyyidelendirilmesi için de Avukat Yoldaşlarımız bir suç duyurusunda bulundular. (https://www.hkp.org.tr/mafya-lideri-konusuyor-gerizler-saciliyor-partimiz-suclularin-pesini-birakmiyor/)
Tabiî bizim bu yazılı ve eylemli mücadelemiz, muhalifi oynayan burjuva-küçükburjuva medyasında yer bulmaz. Bu sebeple de o zamanlar kimse bugün olduğu gibi SADAT’ı iç siyasi gündemin en başına oturtmaz. Diyoruz ya hep; medyada bize düşman olmayan, bizi az çok takdir eden insanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bu “Birkaç İyi Adam” söz eder sadece bizim adımızdan, Partimizin adından ve eylemlerimizden, mücadelemizden.
Bu birkaç kişinin dışında kalanlar, ne denli keskin muhalif ve hatta keskin solcu görünürlerse görünsünler, bizi “Susuş Suikastı”yla, “Susuş Komplosu”yla öldürmek için birbirleriyle yarış halindedirler.
Neyse, konuyu dağıtmayalım…
Tanrıverdi’nin ve senin Tayyip, bir kadim Ortaçağcı, Psikolojik Harp Uzmanı dostun daha var: Üsküdar Üniversitesi Rektörü Profesör Nevzat Tarhan. O da sözde bilim insanı fakat esas takıntılı olduğu alan Psikolojik Harptir. Bu konuya ilişkin kitapları da var (Psikolojik Savaş, Asimetrik Savaş). Ortaçağcılıkta da sizinle yarışır bu vatandaş da.
Bakın, Said-i Nursi hakkında da bir kitabı var, onu göklere çıkaran. Adı da şu:
“Çağın Vicdanı”…
Bu da SADAT’ın ve ASSAM’ın kardeş örgütü ASDER’in (Adaleti Savunanlar Derneği’nin) kurucusu ve halen de Genel Başkanıdır.
Bakın bu ne diyor, 15 Temmuz’la ilgili olarak:
“Mesela Adaleti Savunanlar Derneği var. O derneği biz 28 Şubat sürecinde kurduk. O derneğin üyeleri, yaşanan süreç içerisinde 1000’in üzerinde subay-astsubay.
“Bu kişiler ne yaptılar?
“Bunlar tankın paletini takozlamayı biliyorlar. Bunlar periskopun üzerine çıkıp köreltmeyi biliyorlar. Bunlar tankın mazot hortumunu kesmeyi biliyorlar. Ve bunlar hepsi o gece sahaya çıktı. Otomatik, kendi kendilerine.” (https://bit.ly/3t3e1RL)
Evet, Tayyip…
Nasıl mükemmel hazırlanmışsınız FETÖ’yle girişeceğiniz bir Ganimet Paylaşım Savaşına yahu…
Ama sende yürek Selanik olduğu için yine de tüm bu güvencelere rağmen korkmuşsun. Ve bütün sülaleni de alarak uçağınla birlikte Marmaris’e topuklamışsın, eğer planda bir aksama olur da hasbelkader FETÖ galip gelirse hemen uçağımıza binip bir dakika içinde kendimizi uluslararası sulara atalım ve kurtaralım, diye.
Ve Diyanet de avucunuzun içinde olduğu için bütün camiler de hazırlanmış, gece yarısı minarelerinden sela okutmaya.
Ve Hande Fırat da hazır, kızının telefonuyla seninle Face Time görüşme yapmaya. Ve senin 251’i o gece FETÖ’nün askerlerinin namlularından çıkan kurşunlarla can verecek olan saf, cahil, bilinçsiz insanlarımızı sokağa dökmek için yapacağın çağrıyı CNN ekranlarından onlara duyurmaya.
Bak, bu konuda bir de o gece satıp, tıpkı Erol Olçok gibi katlettirmeye çalıştığın “Milyar Ali”nin (Binali Yıldırım’ın) o geceye ilişkin ne söylediğine:
B. Yıldırım 15 Temmuz’dan 18 gün sonra, yandaşın Hande Fırat’ın CNN’deki programına çıkıyor. Ve şunlar konuşuluyor orada:
***
Videonun Tapesi
Hande Fırat: Ama Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bu konuyu eniştesinden, Başbakanı da, akrabam dediniz değil mi? Kimden öğrendiniz?
Binali Yıldırım: Eşten dosttan, korumalardan.
Hande Fırat: Yani tüm bu noktada, geçti üzerinden 15 gün ama Türkiye Cumhuriyeti Milleti de bunu doğal olarak sorguluyor. Geldiğimiz noktada net bir yanıt aldınız mı? Neden aranmadınız?
Binali Yıldırım: Şöyle. Ben bunu Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanına sordum. Yani bu nasıl olur, dedim. Yani Başbakanın haberi yok, Cumhurbaşkanının haberi yok. Tamam, Genelkurmay Başkanının bilgisi olması gayet doğal ama aynı zamanda Başbakana da söylemeniz gerekir çünkü siz Başbakana karşı sorumlusunuz, bağlısınız. Ama bunun cevabını veremedi. Herhangi bir şey de söyleyemedi, doğrusu bu. (https://www.youtube.com/shorts/RRKM-_MyiUA?&ab_channel=HABERTV)
***
Evet, Tayyip…
Ne diyor Başbakanın Milyar Ali?
Senin halen de MİT Müsteşarı olarak tuttuğun Hakan Fidan, bana hiçbir askeri harekât yok, her şey normal, biz normal işimizi yapıyoruz dedi, diyor, 15 Temmuz gecesi ona neden sonra ulaşıp “Ne oluyor” diye sorduğunda.
Daha sonrasında niye bana o gece öyle dedin, bilgi vermedin, diye sordum; fakat ona da bir cevap veremedi, diyor.
Milyar Ali belki inandığından belki korkusundan, o gece Hulusi Akar’ın ve Hakan Fidan’ın sana da bilgi vermediklerini söylüyor. Fakat orada tümüyle gerçeğe aykırı bir beyanda bulunmuş oluyor. Hulusi’nin bildiğini, Hakan Fidan’ın bildiğini katbekat fazlasıyla sen biliyorsun Tayyip…
O yüzden tüm aileni yanına almış, Marmaris’te bekliyorsun ki FETÖ’nün Ordusunun işi kesince bitirilsin.
Eğer Hakan Fidan ve Hulusi sana da Milyar Ali’ye olduğu gibi davranmış olsalardı, sen onların işini anında bitirirdin…
Yine Milyar Ali, 15 Temmuz’dan bir yıl sonra, yani 2017 15 Temmuz’unda, o zamanın Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila’nın da bulunduğu genel yayın yönetmenlerine yönelik yaptığı bir konuşmada ya da onlara verdiği bir röportajda aynen şunları söylüyor:
“İlk görüşmelerde, ilk darbeye yönelik darbe bilgisi ya da kanaatini kimden aldınız?
“- Esas kanaati kendim oluşturdum. Cumhurbaşkanımızla istişare ederek, beraber konuştuk, bunun FETÖ’cülerin asker içerisinde bir kalkışması olduğu kanaatine vardık. Bilgiler bize intikal etmedi. Ne bana ne de Cumhurbaşkanı’na…
“Müsteşar da o anda söylemedi. O anda darbeyle ilgili de bir şey söylemedi. Ben kendisine sordum, “Darbe oluyor, ne yapıyorsun?”, “Yok” dedi, “Bir şey yok, normal biz çalışıyoruz” dedi bana. Oradaki iş farklı bir şey.” (https://www.hurriyet.com.tr/15-temmuz-yildonumu/12-saatte-196-telefon-gorusmesi-yaptim-40519123)
Neymiş Tayyip?
“Oradaki iş farklı bir şey”miş…
İşte o farklı olan şeyi tüm ayrıntılarıyla sen biliyorsun. Hatta “o şey”in en önde gelen öznesisin. Tabiî Milyar Ali de ahmak değil. O da az çok biliyor. Ama daha fazlasını söylemeye yüreği yetmiyor. Ve çıkarları da asla buna uygun düşmüyor. O da diğer bütün avanen gibi Tayyip’in yörüngesinde kalayım, küplerimi doldurmaya devam edeyim, davasındadır.
Fakat herkesi kandıramıyorsun, Tayyip. Bak, Erol Olçok’un eşi Nihal Olçok ne diyor?
“Benim oğlumun ve eşimin katili kim?”, diyor.
Çünkü bu kişiler FETÖ’nün askerlerinin silahlarından çıkan mermilerle öldürülmedi. Genel kabule göre bir gizli, karanlık şahsın, “Sniper” denen bir celladın silahından çıkan kurşunlarla öldürüldü. İşte bu kim, diyor kadıncağız. Ama cevap alamıyor. Ve sonunda şu kanaate varıyor ki 15 Temmuz’dan “en fazla çıkar sağlayan kimse, onlar yaptı.” (https://yolhaber.net/2021/05/28/nihal-olcok-15-temmuzda-bir-darbe-girisimi-olmadi-darbe-oldu-biz-olmadi-saniyoruz/)
Evet, Tayyip nam Hafız…
Demek ki CIA’nın FETÖ’nün askerlerini yenilgiye kurgulayarak harekete geçireceğinden SADAT’ın da ASSAM’ın da MİT’in de Genelkurmayın da haberdarmışsınız. Ve planı uygulamaya birlikte koymuşsunuz. Siz de 15 Temmuz’da FETÖ’ye karşı neler yapacağınızı çok önceden belirleyip planlayıp programlayıp hazırlığa son noktayı koymuşsunuz.
İşte bütün bu itiraflar, oynadığınız bu kanlı ihanet oyununun içyüzünü bütünüyle ortaya sermektedir. Biz olayın hemen ertesi günü yani 16 Temmuz’da yaptığımız değerlendirmede de aynen şunları demiştik:
“ABD yapımı iki hain gücün Ganimet Paylaşım Savaşıdır bu. FETÖ’nün askerlerini CIA yenilgiye programladı. Onlar da hem Muaviye-Yezid Dini’nin afyonuyla zihin hasarına uğratıldıkları için hem de bugüne dek hemen hemen 40 yıldır CIA’nın hep önlerini açıp kendilerine koruyuculuk ve kollayıcılık yaptığını bildiklerinden dolayı CIA’nın planına teslim oldular ve onun aynısını uyguladılar.
“Hatırlanacağı gibi 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Askeri Faşist Darbelerinde, CIA’nın emrindeki “CIA’nın Oğlanları”, devrimcileri buldozer gibi ezerken FETO dahil FETÖ’cülerin kılına bile zarar vermemiştir. Tam tersine, onların önünü açmıştır, siyasi, sosyal ortamı onların at koşturmaları için boşaltıp temizleyip onların emrine sunmuştur.”
Bugün aradan 6 yıl geçtikten sonra bizim o gün bilimin ve Diyalektik Mantık ve Metodumuzun düşürdüğü ışık altında olayları inceleyip değerlendirince çıkardığımız sonuç bir kez daha yeni belgelerle kanıtlanmış olmaktadır. O gün yani 15 Temmuz gecesi, canına kıyıp kanını döktüğünüz 400 insanın hesabı da FETÖ’yle birlikte sizden sorulacaktır.
Halkımız askere gönderdiği evlatlarını sever. Harp Okulu öğrencisi evlatlarını sever. Onların asla canına kıymaz. Hatta canlarını bile acıtmaz. Demek ki o melek yüzlü, melek kalpli Hava Harp Okulu öğrencisi Murat Tekin’i tıpkı IŞİD ve Taliban cellatları gibi boğazını keserek, arkadaşını ise linç ederek öldüren ve tabiî er statüsündeki masum evlatlarımızın da boğazlarını keserek öldüren SADAT’ın, ASSAM’ın eğittiği Ortaçağcı, insanlıktan çıkmış canavarlarmış.
Bu katil örgütleri de FETÖ ve sizin gibi canice öldürülen bu 400 canın hesabını verecektir. Bundan kaçışınız olmayacak. Milleti daha fazla kandıramayacaksınız. El ele vererek yıllarca uğraşıp yıkıp enkaz yığınına döndürdüğünüz Laik Cumhuriyet’in mirasını paylaşmak için FETÖ’yle Ganimet Paylaşım Savaşına giriştiniz. Ve sizin bu hain, insanlık dışı savaşınız sebebiyle de 400 insanımız yok olup gitti. Hem de pek çoğu hayatlarının baharında. O insanları Allah’la aldatıp siz sürdünüz o meydanlara. Siz çatıştırdınız birbirleriyle.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Ümit Özdağ’ın yaptığı bu son açıklamalar, bu gerçeği bir kez daha kesin bir biçimde gözler önüne sermiştir. Yalancıların mumu tükenmiş ve sönmek üzeredir artık. FETÖ’nün de sizin de Çelik Bilezikle tanışma vaktiniz gelmiştir gayrı…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!