www.7-24esenlerhaber.com
Bir yazıma başlarken; “Siyaset yazısı ya da toplumsal yazı yazmak istemiyorum. Bir doğa tasviri içeren, börtü-böcekle, havadan sudan bahsedebileceğim bir yazı yazmak istiyorum. Ama Türkiye gündemi beni yine kendi yatağına sürüklüyor” diye yazmıştım.
Dün Facebook’ta bir yazımın altına Erzurum-Tortum-Şenyurt Beldesinden öğrencim olan Sevgili Derya, “hocam size doğa yazısı yazmanız nasip olmayacak” diye yorum yapmıştı.
Evet, Sevgili Derya, bak işte bugün de maalesef senin bir hemşerin buna fırsat vermedi.
Erzurum’da Yakutiye Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen ‘Huzur toplantısı’na katılan Dumlupınar İlköğretim Okulu Müdürü Mustafa Aydın “Emniyette suçluların kanını alıp gen haritası çıkarsınlar. Çocuk doğduktan sonra analizi yapılsın. Vatana, millete, bu ülkeye zararlıysa yürümeden yok edilsin.” dedi.
Hadi şimdi böyle insanlar bu toplumda var oldukça, böyle insanlar bir de okul müdürlüğü yapıyorsa, ben doğa ile ilgili yazımı nasıl yazayım Sevgili Derya?
Bir eğitimci düşünün ki, “bebeklerin kanını inceleyelim, eğer suç işlemeye yatkınsa yürümeden yok edelim.” Diyebiliyor.
Böyle bir anlayış insanları diri diri fırınlara attıran HİTLER döneminde dahi yaşanmamış. Hitlerin bile aklına gelmemiş. Kim bilir belki aklına gelmiştir de onun bile içine sinmemiştir.
Ulan kazma herif, şimdi birileri de dese ki; “Eğitimciler seçilirken, hele de okul müdürleri seçilirken kanlarını alalım. Artık teknoloji son derece gelişmiştir. Bu kanları laboratuarda inceleyelim. Önce bakalım bu kanın sahibi ‘insan mı-yoksa hayvan mı’, sonra da eğer insana benzer yanı varsa, bu yaratığın soy kütüğüne bir bakalım. Genlerinde bebekler daha yürümeden yok etme” düşüncesi var mı yok mu? Ne dersin?
Erzurum’da öğretmenlik yaptığım dönemde yaşadığım bir olayı siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum:
Bir hafta sonu köydeki kahvehanelerden birinde öğretmen arkadaşlar ve velilerle öğrenci sorunlarını konuşurken, (benim deneyimli bir öğretmen olarak kendisini uyarmama karşın) genç bir öğretmen arkadaşım sürekli olarak, “bu çevrede çocuklar çok geri zekalı, algılamaları çok düşük” gibi konuşunca, köyün ileri gelenlerinden Tahir Amca daha fazla dayanamadı ve o Erzurum şivesiyle; “öğretmen beg, öğretmen beg, bak burada Mümtaz hocam senin ayıplarını kapatmaya çalişiyir. Sen okutmadan heber ver. Adamlar ayiyi eğitirler de ayiyi oynadirler” dedi. Utancımdan yerin dibine girmek istedim.
Tahir Tuna amcaya yaşıyorsa Allah sağlıklı ömürler versin. Vefat etmişse Allah rahmet eylesin. Bir eğitimciye ders verir nitelikte çok özlü bir söz söylemişti.
Şimdi bu zavallı müdüre Tahir Amca’nın ifadesiyle şöyle diyelim: Müdür beg, müdür beg, suçların kaynağı genler değil. Suçların kaynağı, yoksulluktur, açlıktır, sefalettir. Suçların kaynağı sosyal dengesizlikler, toplum içerisindeki sosyal uçurumlardır. Suçların kaynağı eğitim ve eğitimcilerin yetersizliğidir. Suçların kaynağı aile içi şiddettir. Ailenin eğitim düzeyinin yetersizliğidir. Suçların kaynağı çocuğun yetiştiği sosyal ortamlardır. Demokratik olmayan yaşam koşullarıdır. Ve daha bir çok etkendir.
Ama en önemli etkenlerden birisi de senin gibi beyin özürlülerin ne yazık ki, Milli Eğitimde yönetici olarak atanmış olmalarıdır.
Esen kalın.
21.02.2012
Mümtaz TEMİZ
mumtaz.tem@hotmail.com