Metin; Halkın Önünde Durmak Mümkün Değildir.'

Metin; Halkın Önünde Durmak Mümkün Değildir.

Atatürkçü Düşünce Derneği İstanbul Ve Trakya Bölge Başkanı Dr. Ahmet Metin’in Taksim Gezi Parkı’nda başlayıp ülkeye yayılan halkın tepkilerini dile getirdiği direnişler hakkında düşü

Metin; “Halkın Önünde Durmak Mümkün Değildir.”

Atatürkçü Düşünce Derneği İstanbul Ve Trakya Bölge Başkanı Dr. Ahmet Metin’in Taksim Gezi Parkı’nda başlayıp ülkeye yayılan halkın tepkilerini dile getirdiği direnişler hakkında düşüncelerini sorduk; 

Taksim Gezi Parkında yaşanan olaylar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Gezi Parkının ağaçlarının sökülmesi ve oraya Alışveriş Merkezi yapılması olayı aslında bardağı taşıran bir damla idi.Bunun ilk işaretleri geçen yıl 19 Mayıs, 29 Ekim ve 10 Kasım da  Türkiye genelinde gerilimin doruğa çıktığı günlerde başlamıştır.Şu son 1 yıl içerisinde eğitim sistemindeki değişiklik milli bayramlara olan müdahaleler insanların özel hayatına yapılan karışmalar bardağı doldurmuştur.En son olarak ta içki satışının kısıtlanması, iki ayyaş muhabbeti patlamaya neden oldu.


Sayın Başkan içki kısıtlanmasına karşı mısınız?

Hükümetin içkinin satışı hakkında bazı tedbirler alınması doğaldır.Ancak olaylar öyle arka arkaya geldi ki halktaki endişe içki satışlarının gece 22:00 den 06:00 arasındaki yasağın genişleyip daha da kapsamlı hale gelme endişesi halkı tedirgin etti.İran örneğinde olduğu gibi kademe kademe Türkiye özel hayata müdahalenin gittikçe artacağı düşüncesi yaratmaya başladı.Bunun için insanlar içki içmeyenler dahi bu uygulamaya karşı çıkmaya başladı.

Bu olaylar sizce Türkiye’yi nereye götürecek?

10 yıldan fazladır AKP İktidarı tarafından yönetilen Türkiye de artık sonun başladığını söyleyebiliriz. Çünkü Türk halkının sabrı yavaş yavaş taşmaya başladı. Gezi Parkı'ndaki olay bu sabrın patlamasının fitili oldu.Olaylar bir anda tüm Türkiye'ye yayılmaya başladı ve İktidara karşı bir protestoya dönüştü.İktidar bunu durdurmak için ilk andan itibaren yapması gereken duruşu ve tedbirleri almakta gecikti.


İktidar ne yapmalıydı?

Olayın büyüme sinyallerini aldığı andan itibaren İstanbul Belediye Başkanı veya Valisi "Gezi Parkı"na gelerek en fazla 50 olan eylemcileri vazgeçirebilir, onları ikna edebilir amaçlarının ne olduğunu onlarla paylaşabilirdi. Bunu yapmayarak olay büyüdükten sonra çıkıp konuşmaları kitleleri sakinleşmediği gibi konulan sert tavır, Başbakan'ın meydan okuması etkiye karşı büyük tepkilerin doğmasına yol açtı.Bu saatten sonra bunu durdurmak çok zor. Çünkü eylemlere katılanların %90'ı 15 ile 25 arasında gençler. Taksim'i emniyet güçlerinden geri aldıktan sonra kolay kolay teslim etmezler. Polisin büyük ölçüde orantısız güç kullanması gençleri daha çok tahrik etti ve olaylar her bir yere sıçramaya başladı. Özellikle polisin biber gazını çok miktarda sıkması gençleri yıldıracağına, onlara bağışıklık kazandırmasının ötesinde dayanışma ruhunu ateşledi.

Bundan sonraki durum nasıl olacak?


Bu olaylar iktidarın gidişini hızlandıracak. Aynı olayların benzerini Menderes zamanında 1950 ile 1960 arasında Türkiye de yaşanmıştı. İktidarın sertleşmesi, taraflı hareket etmesi, polisin baskı olarak kullanılması Demokrat Parti'nin sonunu getirmişti. Ayrıca bu İktidar ondan daha farklı olarak Cumhuriyetin kuruluş felsefesi, Anayasa değişikliği ve arkasından Ülkenin bölünme tehlikesi, Suriye olayları halkı yavaş yavaş uyandırmaya başladı. Uyanan ve tavır koyan halkın önünde durmak mümkün değildir. AKP İktidarı dini siyasete alet ederek seçimlerden önce halkı ekonomik takviyeler ile cemaatlere dayanarak oy alması artık eskisi gibi mümkün görülmese de yinede oy oranını yüksek tutmaya çalışacaktır. Mesele AKP nin alacağı oy değil karşısındaki muhalefet partilerin ne yaptığı, nasıl çalıştığı,  nasıl bir dayanışma içerisinde olacağıdır.

Önerileriniz var mı ?

Beşiktaş'ta ve Taksim'de 3 gündeki izlenimlerimiz gelen insanların hangi partiden olduğunu anlamak mümkün değil. Çünkü eyleme katılanlar partilerin ötesinde vatandaş kimliği ile oradaydılar. Şunu anlamamız lazım ki vatan tehlikeye düştüğünde halkımız partileri bir tarafa bırakarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bir araya gelebiliyorlar. Seçimlerde de İlçelerinde güçlü olan partiyi destekleyerek hep birlikte AKP belediyelerini yıkabilirler.Bunun için önce parti yöneticileri birlik ve beraberlik konusunda, Vatanın bölünmezliği İnsanların geleceği, komşuları ile savaşmayan barış içerisinde yaşama azmini ön plana almaları çok önemlidir. Bu noktada Parti değil vatan sevgisi ile birleşildiği taktirde mutlaka başarı elde edilecektir.Buna inanmak ve bunun için çalışmak önemlidir. Atatürk'ün sözü ile sözlerimi bitireyim. ”Vatan Mevzu bahis ise gerisi teferruattır.”