Yalnızca Fazıl Say Değil, Anadolu Aydınlanması Akp Zihniyeti Tarafından Yargılanmaktadır.
Ümmühan YILMAZ/ 7-24 EsenlerHaber
Metin:”Devlet sanatı ve sanatçısını desteklemelidir.”
Yalnızca Fazıl Say Değil, Anadolu Aydınlanması Akp Zihniyeti Tarafından Yargılanmaktadır.
ADD İstanbul ve Trakya Bölge Sorumlusu Dr. Ahmet METİN; “Gelişen süreçte AKP iltidarı’nın sanata ve sanatçıya değer vermediğini ve bu anlayışın yaygınlaşarak tüm ulusa yayıldığını görmekteyiz.Son olarak piyanist Fazıl SAY’a yapılan saldırılar beni ve Türk halkını derinden yaralamıştır.Aslında yapılan saldırılar Mustafa Kemal’in sanata ve sanatçıya vermiş olduğu değere yapılan saldırıdır, Cumhuriyetimize saldırıdır.”diye ifade etti.
ADD İstanbul ve Trakya Bölge Sorumlusu Dr. Ahmet METİN, ADD Genel Merkezi!nin yayınlamış olduğu basın açıklamasını gazetemiz aracılığıyla kamoyuna duyurulmasını isredi.
ADD GENEL MERKEZ BASIN BİLDİRİSİ;
Türk milletinin aydınlık yüzü Fazıl Say, “Türk milleti adına” faaliyet gösteren Türkiye Cumhuriyeti devleti yargısı tarafından, bir sosyal paylaşım sitesinde, dini inancına dair açıklamaları ve Ömer Hayyam’a ait olan çeşitli ifadeleri paylaşarak "halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağıladığı" gerekçesiyle yargılanmaktadır.
Soruşturmayı yürüten savcılık Say’ın ifadelerinin "insan ilişkilerinin gelişmesine yarayan kamusal tartışmaya hiçbir katkıda bulunmayan ve üç büyük dinin mensuplarının ortak değerleri olan Allah, cennet ve cehennem gibi kavramlara yönelik hislerini nedensiz yere inciterek ve bu kavramların anlamsız, gereksiz ve değersiz olduğu kanaatini uyandıracak şekilde dini değerleri aşağılamak kastıyla yazıldığını"iddia etmektedir.
Anayasal güvence altında olan laik devlet, dinsel faaliyetlerle devletin kurumsal faaliyetleri arasındaki ayrılığı amaçladığı kadar dinsel özgürlüğü de kapsamaktadır. Bu bakımdan laik devlet, bireylerin inanç özgürlüklerini ve inanç sahibi kişilerin benimsedikleri dinin kurallarına göre ibadet edebilmelerini sağlamakla yükümlü olduğu kadar, bireyin kutsal değerlere inanmama özgürlüğünü de güvence altına almak zorundadır.
Devlet, yalnızca yargı kararlarıyla çarpık biçimde benimsendiği gibi semavi dinlerin kutsallığını değil, semavi olmayan dinlerin ve başkaca inanç sistemlerinin kutsallığını korumakla görevli olduğu kadar, hiçbir kutsal inancı olmayan kimselerin varlıklarını korumayı da temel erek saymalıdır.
Bu yükümlülük göz ardı edilip inanç sahibi olmayan kimselere suç isnat edilerek toplum önünde bir “din düşmanı” gibi sunulması Anadolu uygarlığının mayasında yer alan toplumsal barışı ve inanç özgürlüğünü ayaklar altına almak anlamına gelecektir.
Bu bakımdan, Fazıl Say’ın yargılanması, ortaçağ karanlığına karşı koyan doğu aydınlamasının, köktencilik tarafından yargılanmasıdır.
Fazıl Say’ın yargılanması, saf Tanrı inancıyla yüklü Ömer Hayyam aydınlığının, Hoca Ahmet Yesevi’nin, Pir Sultan’ın, Şeyh Bedrettin’in yargılanmasıdır.
Fazıl Say’ın yargılanması bu ülkede inanç özgürlüğünün, bireysel özgürlüklerin varlık nedeni olan Anadolu uygarlığının, Türk aydınlanma devriminin yargılanmasıdır.
Fazıl Say, Cumhuriyet’e yönelik aydın ihanetine karşı, cesaretle, bilgece sürdürdüğü aydın sorumluluğu nedeniyle yargılanmaktadır.
Fazı Say, taassubun egemenliğine sürüklenen bir ülkede düşündüklerini korkusuzca ve varlığına karşı koyan tüm unsurlara karşı yalnız başına kalma pahasına sürdürdüğü kararlı bir münevver olduğu için yargılanmaktadır.
Bu nedenle yargılanan karanlığa karşı ateşi avuçlayan Bruno’dur, Sokrates’tir, aydınlanma devrimi uğruna can veren Mumcu’dur, Üçok’tur, Kışlalı’dır, Aksoy’dur, Hablemitoğlu’dur.
Amaç ne olursa olsun, inancımız ve öngörümüz odur ki, Fazıl Say’ı yargılayan mahkemenin duruşma salonunda yalnızlığı parçalayarak geleceğe adım atmaya kararlı Türk aydınının ve önüne çıkan tüm duvarları yıkmaya kararlı Türk halkının avuç avuca, birbirini kardeş belleyerek çıktığı yolun ayak sesleri duyulacaktır.