Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Deniz Feneri Derneği ile ilgili söylediği ''kesin bir pislik var'' sözü Kanal 7'yi çileden çıkardı.
Kanal 7 yöneycilerinin Deniz Feneri Derneği davasından tutuklanması üzerine konuyu değerlendiren Arınç, söz konusu isimlere sahip çıkmayacağını söyledi.
Devam eden Ergenekon ve şike davaların konusunda Deniz Feneri Derneği davasından farklı bir tutum sergileyen Kanal 7 ve Haber7 adlı internet sitesi Arınç'ın sözlerine ateş püskürdü.
Aynı zamanda Kanal 7'nin Ankara temsilcisi olan Haber 7 internet sitesi yazarı Mehmet Acet, "Arınç, Masumiyet ilkesinden habersiz mi?" başlıklı bir yazı yazarak Arınç'ı sert sözlerle eleştirdi.
ÇIKIP ZIPLAMAK YERİNE
Acet yazısında AK Parti'li Bülent Arınç'a 'Arınç masumiyet ilkesinden habersiz mi?' diye sorarken, "Arınç'tan beklenen, düştüğü yerde ayağa kalkmaya çalışan insanların üstüne çıkıp zıplaması yerine, hiç değilse uzaktan olanları seyredip 'masum da olabilirler' diyebilmesi" ifadesini kullandı.
İşte Mehmet Acet'in o yazısı
Arınç, Masumiyet ilkesinden habersiz mi?
Arınç'tan beklenen, düştüğü yerde ayağa kalkmaya çalışan insanların üstüne çıkıp zıplaması yerine, hiç değilse uzaktan olanları seyredip “masum da olabilirler” diyebilmesi
Kanal 7 çalışanları olarak son bir haftadır üzüntülü günler geçiriyoruz.
Geçen çarşamba günü, sabahın ilk saatlerinde başlayan ve hepimizi etkileyen travma tik bir süreç bu.
Yaşadıklarımızın yıpratıcı olmasının aslında tek bir nedeni var.
Haksızlığa uğramış olma duygusu.
Kendilerini tanıyan herkesin teslim ettiği bir gerçek olarak; Kanal 7 yöneticileri Zekeriya Karaman, Mustafa Çelik ve İsmail Karahan ile RTÜK üyesi Zahit Akman, ahiret korkusu olan, hele hele insanların güzel duygularla yaptıkları bağışları kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmayı akıllarının ucundan dahi geçirmeyecek kadar inançlı insanlardır.
Zekeriya bey’in gazetelere yansıyan ve ifadesi sırasında muhatap olduğu suçlamalara karşı kullandığı belirtilen “bu suçlamaları görünce utandım, ben hayatımın hiçbir döneminde böyle bir şey yapmadım” sözleri onların bu duruşunun bir dışavurumudur.
Deniz Feneri e.v davasında bizleri ilgilendiren ikinci konu da yardım paralarının bu kurum, yani Kanal 7 için kullanıldığı iddiasıdır.
Kanal 7 yöneticileri, başından beri bu iddiayı da kesin bir şekilde reddediyorlar.
Çalışanlar içinde bu, inanması mümkün bir iddia değil.
Neden derseniz, 17 yıldır sürdürdüğü yayın hayatında Kanal 7, kriz dönemleri de dahil olmak üzere her dönemde reklam ve sponsorluk gelirleriyle ayakta durmasını başarmış, kurumsallaşmış, dışarıdan para almaya ihtiyacı olmayan bir yayın kuruluşu olmuştur.
Yürüyen yargı faaliyetine gelince…
Bu konuda elbette dışarıdan müdahalede bulunma, yürüyen davayı etkileme gibi bir hakkı kendimizde görmüyoruz.
Ancak bir haftadır yaşadıklarımız bize büyük hayal kırıklıkları da yaşattı, yaşatıyor.
Bir defa konunun özünde bu iki konu olduğu halde, gazetelerde bu davanın mecraı dışına çıktığına dair düşündürücü haberler okuyoruz birkaç gündür.
Adalet duygumuzu sarsan ikinci gelişme de, Kanal 7 yöneticilerinin neden tutuklandıkları sorusuna makul bir cevap veremiyor olmamız.
Avukatlarının da yaptığı açıklamadan anlıyoruz ki, söz konusu isimler savcılık makamına defalarca başvurarak ifade vermeye hazır olduklarını beyan etmişlerdir.
3 yıl önce yaşanan bir olayın yargılanması yapıldığına göre, hangi delillerin karartılma şüphesi kaldığı sorusu da bir başka sorudur.
O halde neden?
Bu insanlar neden tutuklu yargılanıyorlar.
BÜLENT ARINÇ MASUMİYET İLKESİNDEN HABERSİZ Mİ?
Geride kalan bir hafta içerisinde bize ve Kanal 7 yöneticilerine moral veren pek çok şey de yaşadık elbet.
Her şey den önce, o kadar çok destek ve dayanışma mesajı aldık ki, “demek ki bu kadar gerçek dostumuz varmış” diye düşündük.
Bunlar, bizim ve ailelerin ayakta durmasını sağladı.
Tutuklanma haberi dışında aldığımız en fazla moral bozucu haber ise, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın açıklamaları oldu.
Daha önce Balyoz davası sanıklarının tutuklanmalarına dahi karşı çıkan açıklamalar yapan Arınç’ın, bu davadan yargılananların neden tutuklandığı sorusuna “tutukluluğun yıllar sonra gelmesi işin kendi süreciyle ilgilidir. Normaldir. Neden şimdi diyecek halimiz yoktur.” Türü şeyler söylemesini anlamış değiliz.
Bülent bey, karşı medyaya yaptığı bu tür açıklamalarla, ‘vicdani bir duruş’ sergilediğini düşünüyor olabilir.
Ama bunun sonucu vicdanları rahatlatmıyor, sadece yeni haksızlıklara kapı aralıyor.
O’nun bu açıklamaları 3 yıldır, ifadeleri bile alınmadığı halde Doğan grubu tarafından inanılmaz bir linç kampanyasının hedefi olan bu insanların yeni yeni haksız muamelelere maruz kalmasına yol açıyor.
Masumiyet ilkesi, O’nun bu çıkışlarıyla yerle yeksan oluyor.
Bu sözler, sadece peşin hükümlülerin, kötü niyetlilerin “bakın O’da böyle söylüyor” diyerek bu meselenin üzerine daha bir çullanmasına hizmet ediyor.
Alman devletinin, istihbaratının, onların içerideki işbirlikçilerinin niyetini hiç mi önemsemiyor Bülent Bey.
Bu mesele ilk ortaya çıktığı zaman “başbakana da para gönderildi” diye utanmazca yayın yapanlara söyleyecek hiç mi sözünüz yok.?
Bilmesini isterim ki hiçkimse, Bülent Arınç’tan özel bir iltimas ya da korunma talep etmiyor.
Kendisinden beklenen, düştükleri yerde ayağa kalkmaya çalışan insanların üstüne çıkıp zıplamak yerine, hiç olmazsa uzaktan gelişmeleri seyrederek “bu insanlar masum da olabilir” diye düşünüp bunu da söylemesidir.
İlla konuşacaksa, siyasetçi Bülent Arınç’ın değil, hukukçu Bülent Arınç’ın konuşması makbule geçer.
Çünkü bu aralar bizim de herkes gibi hukuka ve adalete ihtiyacımız var.
|