Tarih: 15.08.2021 15:19

Harun Karadeniz'in Anısı Mücadelemizde Yaşıyor

Facebook Twitter Linked-in

15 Ağustos 1942’de Giresun’un Alucra ilçesinde doğan Harun Karadeniz, öğrencilik yıllarında Öğrenci Derneği Başkanlığı ve İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci Birliği başkanlığı yapmıştır.

1962 yılında girdiği İTÜ İnşaat Mühendisliği fakültesinde okuyan Harun Karadeniz, dönemin anti-emperyalist eylemlerinde en ön safta yerini almış, kendi okulunda yapılan boykot ve işgallerde öğrenci gençliğe önderlik yapmıştır.

Altıncı Filo eylemlerinde yakın arkadaşı olan Vedat Demircioğlu’nun İTÜ yurdunda polislerce öldürülmesinden sonra, dönemin öğrenci liderleriyle fikren ayrıştı. Diğer öğrenci hareketi liderlerinden farklı olarak, gençlik hareketlerinin sınıf hareketinden bağımsız olamayacağını söyledi ve öğrenci eylemlerini emekçilerle buluşturmayı amaçlayıp buna dair ciddi teorik üretimlerde bulundu.

Harun Karadeniz 1967‑1968 İTÜ Arı Yıllığı’nda yer alan yazısında şu satırları kaleme aldı:
“Öğrenciliği bitirip meslek hayatına atılacak olan biz mühendisler için iki yol vardır. Bu yollardan biri, kim için ve ne için üretim yaptığını düşünmeksizin egemen sınıfların yararına üretim yapmaktır. Kısaca, neden ve niçinini düşünmeksizin, bir miktar karşılığında üretim yapmak, yani robotlaşmak.

İkinci yol ise, kim için ve ne için çalıştığını bilerek, emekçi halkın yararına üretim yapma olanaklarını aramaktır. Bir başka deyişle, ikinci yol küçük bir azınlığın yararına robotlaşmak değil, büyük çoğunluğun, yani toplumun yararına çalışarak insanlaşmak yoludur.”
Dev-Genç davası ile yargılanırken hapse atılan Harun Karadeniz daha sonra TKP davasından yargılanmıştır. Harun Karadeniz’e hapishanede kanser teşhisi konmuş, yurtdışında tedavi görmesi gerektiğini bildiren raporlara rağmen cezaevinde tutulmaya devam edilmiştir.

O ELİNE SİLAH ALMADI; EĞER ELİNE SİLAH ALSAYDI İŞİNİ BİTİRMEK ÇOK KOLAYDI”

Harun Karadeniz bu sürece dair, “İstanbul’a geldikten sonra öğreniyorum ki, ben içerideyken karım İstanbul Sıkıyönetim Adli Müşaviri Turgut Akan’a çıkmış ve: ‘Kocamı hangi suçla tutuyorsunuz? Sağlığı iyi değil, hayati tehlike söz konusu. Sağlık kurulları ve klinik raporları bu durumu belirtiyor’ demiş.
Adli Müşavir’in cevabı ise benim Ankara öykümün içyüzünü açıklamaya yeter de artar bile: ‘Ölsün istiyoruz’ demiş Adli Müşavir. ‘O eline silah almadı; eğer eline silah alsaydı işini bitirmek çok kolaydı. O bizim için eline silah alanlardan daha tehlikeli ve onun için de ölsün istiyoruz.’ Bu sözler 1972 yılı sonbaharında söylendi. Şu an yıl 1975 ve aylardan şubat. Benim sağ kolum kesildi ve fakat ölmedim…” satırlarını kaleme aldı.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —