HDP'li Buldan: İstanbul seçimi bizim için Şırnak, Muş, Bağlar seçimidir'

HDP

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “23 Haziran İstanbul seçimleri bizim için aynı zamanda Şırnak, Muş, Bitlis, Tatvan seçimidir. Bağlar seçimidir. Gasp edilen 6 belediyemizin seçimidir. Hırsızlığa ka

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Kazandıkları belediyelerin gasp edilmesinin hesabını 23 Haziran’da sandıkta soracaklarını belirten Buldan, “23 Haziran İstanbul seçimleri bizim için aynı zamanda Şırnak, Muş, Bitlis, Tatvan seçimidir. Bağlar seçimidir” dedi.

“Açlık grevleri, tecrit ile ülkenin yönetilemeyeceğini herkese göstermiştir”

Açlık grevi ve ölüm orucunun daha fazla can kaybı ve kalıcı sağlık sorunu yaşanmadan sona ermiş olması, hepimizi ve tüm demokratik kamuoyunu umutlandıran önemli bir gelişme olmuştur” diyen Buldan, sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı:

 

7 ay süren açlık grevleri; tecrit altında yaşam dayatmasına bir itirazdı. Hukuksuzluğa ve adaletsizliğe itirazdı. Demokratik çözüm, adalet ve barışın gelişmesi için içeriden ve dışarıdan yükselen bir haykırıştı. Açlık grevleri, bu karanlık sürecin böyle devam ettirilemeyeceğini, tecrit politikasıyla ülkenin yönetilemeyeceğini bir kez daha herkese göstermiştir.

4 yıl aradan sonra Sayın Öcalan’la avukat görüşlerinin yapılabiliyor olması elbette olumlu ve önemli bir aşamadır. Anayasal ve yasal bir hak olan avukat ve aile görüşünün kesintiye uğratılmadan sürdürülmesi oldukça önem taşımaktadır. Hatırlayalım; İmralı tecridinin başladığı 5 Nisan 2015’ten bu yana ülkenin nerelere savrulduğunu hep beraber yaşadık ve gördük. Çözüm sürecinin sonlandırılıp tecrit politikasının devreye konulmasıyla birlikte ülke darbe ortamından OHAL sürecine, bölgesel savaştan, derin ekonomik ve toplumsal krize varıncaya kadar her alanda kaos ve krizlerle karşı karşıya getirildi.

“Ya Kürt sorunu ya da devlet ve iktidar çözülecek”

 

 İmralı tecridinin tümden kaldırılarak, diyalogun biran önce başlatılması; Kürt sorunu, demokrasi sorunu başta olmak üzere gerek içeride kangrenleşen sorunları gerekse Türkiye merkezli bölgesel sorunları demokratik müzakere yoluyla ve barışçıl bir perspektifle çözme imkânını yaratacaktır. Bu anlamda gerekli adımların atılması hükümet ve devlet başta olmak üzere tüm siyaset kurumunun, parlamentonun ve demokratik kamuoyunun önünde önemli bir görev ve sorumluluk olarak durmaktadır. Tek adama dayanan baskıcı yönetim anlayışıyla, demokratik toplum iradesini yok sayan zihniyetle, güvenlikçi politikalarla, hukuk dışılıkla ülkenin yönetilemeyeceği, demokratik taleplerin bastırılamayacağı görülmelidir. Tüm sorunların çözümü ancak ve ancak demokratik siyasetle, diyalog ve demokratik müzakere ile toplumsal uzlaşıyla mümkündür. Bunu her zaman deneyimledik. Türkiye eninde sonunda demokratik çözüm ve barış çizgisine evrilecektir. Başka bir çıkış yolu olmadığını hepimiz biliyoruz hükümet de bunun farkındadır. Ya Kürt sorunu, demokrasi ve adalet sorunları çözülecek ya da ülke, devlet, iktidar çözülecek! Bunun başka bir çıkış yolu yoktur. Devleti ve iktidarı, çözüm çizgisine getirecek olan da demokratik toplumsal mücadelenin büyüklüğüdür. Halkların barışa olan ısrarıdır.

“YSK’nin gerekçeli kararı tam bir hukuksuzluk belgesidir”

23 Haziran İstanbul seçimine ilişkin de mesajlar veren Buldan, YSK’nin gerekçeli kararını “hukuksuzluk belgesi” olarak nitelendirdi.

Buldan şu ifadeleri kullandı:

 

İşte hukuk dışılıkta gelinen son noktayı YSK’nin İstanbul kararında gördük ve buna tanık olduk. YSK’nin, 250 sayfalık gerekçeli kararı tam bir hukuksuzluk belgesidir. Hukuk fakültelerinde hukuksuzluğa örnek olarak okutulmalıdır. YSK’nin 7 üyesi, 250 sayfalık gerekçeli kararıyla aynı zamanda kendileri hakkındaki iddianameyi de yazmış oldular. Şimdiden tarihe not olarak geçsin bu söylediklerim.

Evet herkes YSK’yi bekliyordu, irade gaspını nasıl savunacak diye bir beklenti içerisindeydi. 250 sayfa uydurdular. Çünkü savunamadılar. Minareyi çaldılar ama kılıfına uyduramadılar. Her şey ortada. AKP Genel Başkanı ne diyordu? “Organize oy hırsızlığı var” diyordu. YSK kararında tek bir oy hırsızlığından söz edilmiyor. Çünkü ortada oy hırsızlığı yok, organize bir şekilde İstanbul halkının iradesinin YSK eliyle gasp edilmesi var. Şunu unutmasınlar: Asıl gerekçeli kararı İstanbul halkı 23 Haziran’da sandıkta yazacak, hiç kimse merak etmesin!

“İstanbul seçimi aynı zamanda Şırnak, Muş seçimidir”

 

Ben İstanbul halkına da buradan bir çağrı yapıyorum: YSK’nin 250 sayfalık hukuksuzluğuna karşı gelin 23 Haziran’da öyle güçlü bir cevap verelim ki aradaki fark tam 250 bin olsun. Bunlar başka türlü anlamayacak çünkü. O farkı 250 bin yapalım ki felekleri şaşsın.

AKP’nin bir sözcüsü seçmenlerine “23 Haziran’a kadar bizi idare edin, sonrasında tövbe ederiz” diyor. 23 Haziran sonrası toplu tövbeye çıkacaklar. AKP artık öyle bir hale geldi ki toplu tövbe merasimleri düzenliyor çünkü günahları çok. Merak etmeyin, İstanbul halkı 23 Haziran günü size sandıkta tövbe ettirecek! Recep Bey, “7 Haziran, 24 Haziran, 31 Mart bize bir dersti” diyor. Ama bu dersten halen anlamadıklarını da görüyoruz. Şimdi 23 Haziran’da en büyük dersi İstanbul halkından alacaklar. Beklesinler ve görsünler.

Haksızlık ve hukuksuzluk sadece İstanbul’da yapılmadı. Bizim belediyelerimize karşı her türlü hukuk dışı yol ve yöntemlere başvuruyorlar. Sandıkta kazanamadıklarını gayri meşru yollarla almaya çalışıyorlar. Buna izin vermeyeceğimizi her toplantıda söyledik bugün bir kez daha tekrar ediyoruz. Gerekirse halkımızla birlikte belediyelerimizin önünde 7/ 24 saat irade nöbeti tutarız ve o belediyelerimizi yine size teslim etmeyiz. Bu irade hırsızları şunu da bilsin ki çalınan oylarımızın da gasp edilen belediyelerimizin de hesabını 23 Haziran’da sandıkta bir bir soracağız. 23 Haziran İstanbul seçimleri bizim için aynı zamanda Şırnak seçimidir, Muş seçimidir, Bitlis, Tatvan seçimidir, Bağlar seçimidir! Gasp edilen 6 belediyemizin seçimidir. Hırsızlığa karşı halk iradesinin galip geleceği bir seçim olacaktır 23 Haziran seçimleri.

“Halfeti’deki insanlık dışı işkence ortada”

Buldan konuşmasında ayrıca Urfa Halfeti’de gözaltına alınanlara yönelik işkenceye tepki gösterdi.

 

Gözaltına alınanlar ters kelepçelendikten sonra yüzüstü yere yatırılarak işkence yapıldı. İşkence gözaltında da sürdürüldü. Gözaltına alınanların kafalarına torba geçirildiği; falaka, elektrik şoku, dayak, hakaret ve cinsel saldırıda bulunulduğu ve bu kişilerin gördükleri işkenceler sonucu kafa, kol ve bacaklarının kırıldığı, yüzlerinin tanınmaz hale geldiği bilgileri kamuoyuna yansıdı. Bu süreçte Halfeti’ye giriş-çıkışlar yasaklandı, bu olay bahane edilerek Suruç’ta aralarında çocukların da bulunduğu ve tarım işçilerini taşıyan bir minibüs tarandı. 6 tarım işçisi yaralandı, darp edildi, tehdit edildi. Suruç’ta polis tarafından araçları taranan mevsimlik tarım işçilerine, “Kusura bakmayın, arkadaşları şehit olmuş, psikolojileri bozuk” denildi.

Halfeti’de yapılanlar, insanlık düşmanı anlayışın son pratiğidir. Bu anlayışı biz Cizre’den, Sur’dan, Nusaybin’den Suruçlu Şenyaşar ailesinin başına gelenlerden, Mardin’den, Muğla’dan, Batman’dan, birçok yerden çok iyi tanıyoruz. Faşist devlet politikasının son örneğidir Halfeti.

“İşkenceye sıfır tolerans değil, işkenceciye sınırsız tolerans”

 

‘İşkenceye sıfır tolerans’ diyen AKP iktidarının sorumluluğunda yaşanıyor Halfeti işkencesi. ‘İşkenceye sıfır tolerans’ değil, işkenceciye sınırsız tolerans anlayışıyla karşı karşıyayız. Uluslararası Af Örgütü çağrıda bulunurken, İngiltere’nin en büyük sendikası “Kendi yurttaşına işkence yapan Türkiye’yi durdurun” çağrısı yaparken, hükümetten şu ana kadar hiçbir şekilde sesin çıkmamasını da hayretle izliyor ve buna tanık oluyoruz.

Buradan hükümeti uyarıyor ve çağrı yapıyoruz: Halfeti’den elinizi çekin. Halfeti’deki işkenceciler hakkında derhal gereğini yapın. Urfa’daki mülki amir ve emniyet yetkililerini derhal görevden alın ve işkencecileri yargı önüne çıkarın. HDP olarak Halfeti’de yaşanan işkencenin peşini bırakmayacağımızı, hukuki zeminde bunu hesabını soracağımızı bir kez daha belirtmek isterim. Bu işkenceyi yapanlar, emrini verenler bu iktidara asla güvenmesinler. Gün olur, devran döner; hukuk önünde herkes tek tek hesabını verir. O yüzden diyoruz ki bu suçu işleyen iktidar da memurlar da hesabını verecek. Çünkü zulüm ile abad olanın ahiri berbad olur!

“Hizbullahçılar tahliye ediliyor”

Hapishanelerdeki Hizbullah üyelerinin serbest bırakılmasına tepki gösteren Buldan, yaşananları “Hukuk dışılığın ve devletin durduğu yerin resmidir” diye yorumladı.

Buldan şunları söyledi:

 

Halfeti’de insanlık dışı işkence yapılırken, diğer yandan ise devlet adına faili meçhul cinayetler işleyen, aralarında DEP Milletvekili Mehmet Sincar suikastının failinin de bulunduğu Hizbullahçılar birer birer tahliye ediliyor. İnsan öldürenler, faili meçhul cinayetler işleyenler, kayıpları, yargısız infazları hayata geçirenler tek tek serbest bırakılıyor. Bugün demokrasiyi, barışı, adaleti savunanlar; Selahattin Demirtaşlar, Figen Yüksekdağlar, Sebahat Tunceller bugün içerideyken katiller dışarıda. Bunu asla kabul etmiyoruz, buna olan itirazımızı her yerde ifade edeceğiz Selahattin Demirtaşlar bu ülkeye lazım, Figen Yüksekdağlar bu ülkeye lazım. Barış için, adalet için Sebahat Tuncellerin, Selma Irmakların, Burcu Çeliklerin, Abdullah Zeydanların, Sırrı Süreyya Önderlerin, İdris Balukenlerin varlığına olan ihtiyaç, adalete barışa ve demokrasiye olan ihtiyaçtır. Siyasetçiler, milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteciler düşünce ve ifadelerinden dolayı cezaevlerinde ama insan öldürenler tahliye ediliyor. Hukuk dışılığın ve devletin durduğu yerin resmidir bu ne yazık ki.

Hizbullahçıları tahliye eden yargı, Roboski Katliamı’nın faillerine dokunmuyor, katliamda kardeşi ve yakınını kaybeden Veli Encü’yü birkaç gün önce tutukladılar ve cezaevine gönderdiler. Yine o aileden milletvekilimiz Sevgili Ferhat Encü 3 yıldır rehin tutuluyor. Roboski’de aynı zamanda hukuku da, adalet duygusunu da katlettiler! Adaleti yok edenler unutmasın! Adalet ölürse insanlık da ölür! Daha geçenlerde Cumhurbaşkanı “Adalet çökerse devlet çöker” dedi. Peki, sizin adaletiniz nerede? Bunu sormak isteriz. Nerede sizin hukukunuz? Mazlumu değil zalimi koruyan bir adalet, adalet midir? Bir gün o adalet herkese lazım olacak, size de lazım olacak Sayın Erdoğan, bunu da unutmayın! Biz, zalimin karşısında mazlumun yanında durarak adaleti ve hakikati haykırmaya her zaman devam edeceğiz! Adalet gelene kadar da susmayacağız! Pes etmeyeceğiz
Sendika.Org