Tarih: 03.06.2021 22:30

HDP: Bu yarayı kapatacak tek şey hakikat ve adalettir'

Facebook Twitter Linked-in

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, iş insanlarından Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın katledilişinin 27’nci yılında mezarları başında düzenlenen anma etkinliğine katıldı. Anmaya Cumartesi İnsanları, Barış Anneleri, milletvekilleri ile Karay, Yıldırım ve Buldan ailesi katıldı.

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, İstanbul  Yeşilköy’de 1994’te bir otelin çıkışında kaçırıldıktan iki gün sonra cenazeleri bulunan iş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay için ölüm yıldönümlerinde Avcılar’da bulunan mezarları başında gerçekleştirilen anmaya katılarak adalet taleplerini yineledi.

“Mehmet Ağar öncülüğündeki çete binlerce insanı katletti””

Anmada konuşan Adnan Yıldırım’ın kızı Özlem Yıldırım, “Bu katliamlara yol açan bütün siyasetçiler sorumludur. Mehmet Ağar öncülüğündeki çete; vatan, millet, Sakarya edebiyatıyla binlerce insanı katletti” dedi. Hacı Karay’ın oğlu Enes Karay ise 28 yıldır katliamların aydınlatılması için mücadele ettiklerini belirterek, katliamlara ilişkin yargı süreçlerinin adil şekilde sonuçlanmasını dilediklerini söyledi. Aileler, katliam sorumlularının aklandığını, verilen beraat kararlarının kendilerini şaşırtmadığını belirterek “Bu yargılamaların sonuna kadar takipçisi olacağız” açıklamasında bulundu.

Daha sonra HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar açıklamalarda bulunarak “adalet” taleplerini yineledi.

“Devletin onayı ve bilgisi dahilinde katledildiler”

Pervin Buldan, “Hep tekrar ediyoruz, bir kez daha ifade etmek isteriz ki alanlar ve kaçıranlar polis kimlikli yelekli ve ellerinde polis telsizi olan insanlardı” diyerek şu açıklamalarda bulundu:

 

27 yıl önce 3 Haziran’da bu üç güzel insan Savaş, Adnan ve Hacı; bu ülkeyi yönetenler, ülke içerisinde çeteleşmiş gruplar, devletin bilgisi ve onayı dahilinde katledildiler. 3 Haziran’da Çınar Oteli’nden alındılar. Hep tekrar ediyoruz, bir kez daha ifade etmek isteriz ki alanlar ve kaçıranlar polis kimlikli yelekli ve ellerinde polis telsizi olan insanlardı. Bolu’nun Yığılca ilçesine götürüp, işkence yapıp, üzerlerine naylon eritip, kafalarına ve bedenlerine kurşunlar sıkarak katlettiler. Bolu’nun Yığılca ilçesi Melen Çayı kenarında bu üç insanın cansız bedenine ulaşıldı, Sadece bir gece kayıp kaldılar, ertesi gün işkence yapılmış cenazelere ulaştık.

“İşledikleri cinayetleri hiçbir zaman gizlemediler”

 

Tıpkı Ahmet Arif’in dediği gibi “sorgusuz, sualsiz, yargısız.” Bu 3 insan sorgusuz ve sualsiz bir şekilde yargısız infaza kurban edildiler. Aradan 27 yıl geçti hesap sorduk, hesap sormaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki bunların katilleri belli, tetiği çekenler belli, emri verenler belli, katledenler belli. Kendileri de inkar etmediler, zaman zaman verdikleri ifadelerde kurulan komisyonlara “Devlet adına bin operasyon yaptım” dediler. “PKK’ye yardım eden Kürt iş insanlarının listesi elimizde, bunlardan hesap soracağız” dediler. “Tuğlayı çekersem duvar yıkılır, hepimiz altında kalırız” dediler. İşte o insanlar işledikleri cinayetleri ve katlettikleri insanları hiçbir zaman gizlemediler.

“Bütün pislikler, ahlaksızlıklar ve hukuksuzluklar ortalığa saçıldı”

 

Devletin arşivlerinde, kurulan komisyonlarda oluşturulan dosyalarda ve arşivlere kaldırılan belgelerde bu insanların isimleri var. Bir dönem bir kaza sonucu, Susurluk kazası sonucu devletin yaptığı bütün cinayetler ortalığa saçıldı. Bütün pislikler, ahlaksızlıklar ve hukuksuzluklar ortalığa saçıldı ama Susurluk’un üstü kapatıldı. Susurluk Komisyonuna, Mehmet Ağar başta olmak üzere ifade veren her tetikçinin ifadesi o komisyondaki belgelerde, şu anda arşivlerdeki dosyalarda yazılıdır ve belgelidir. Hep söyledik; Susurluk kazasında devlet bir kamyona çarpmıştı. Şimdi devlet kamyondan daha büyük bir araca, bir tıra çarptı.

“Bir kez daha üç maymunu oynuyorlar”

 

Sedat Peker’in açıklamaları öyle sıradan açıklamalar değil, bir kez daha itiraf ediyorlar. Savaş Buldan, Adnan Yıldırım, Hacı Karay ve binlercesinin… Musa Anter, Ferhat Tepe, Mehmet Sincar, o dönem yaşanan bütün cinayetlerin arkasındaki ismin Mehmet Ağar ve ekibi olduğunu bir kez daha itiraf ediyorlar. Şimdi bakıyoruz ülkeyi yönetenler bu cinayetlerin açığa çıkması için kıllarını bile kıpırdatmıyorlar. Bir kez daha üç maymunu oynuyorlar. Körler, sağırlar ve dilsizler. Biz kör olmayacağız, biz sağır olmayacağız ve dilsiz olmayacağız. Her zaman her yerde Mehmet Ağar ve ekibinin, Tansu Çiller ve ekibinin yargılanması için adalet mücadelemizin peşini bırakmayacağız. Bir zamanlar Süleyman Demirel’in “Fırat’ın kenarında bir kuzu kaybolsa hesabını ben veririm” dediği için hesabı devletten sormaya ve bunu sürdürmeye mecburuz.

“Devletin katledilenlerin çocuklarına özür borcu var”

 

Bırakın bir kuzuyu, bu insanları katledenlerin hiçbiri yargılanmadı, cezalandırılmadı. Evet, biraz önce Leyla söyledi, göstermelik bir yargılama süreci yaptılar. Mehmet Ağar raporlar alıp duruşmalara katılmazken sonunda beraat etti. Bu beratın sonucuna bir itirazla en azından yeniden yargılamanın yolunun açılması bizleri umutlandırdı. Bu yargılanma sonucunda, bu insanlardan hesap sorulması için adalet mücadelemize devam edeceğiz. Devletin Zelal Buldan’a, Enes Karay’a, Özlem Yıldırım’a ve Helin Yıldırım’a bir özür borcu var, bu özür borcunu hala bekliyoruz. Beklemeye devam edeceğiz ta ki bizlerden özür dilenene, katiller yargılanana kadar.

“Adalet mücadelesi sürüyor”

Bu işin devletin organize işi olduğunu bildiklerini ama bütün ülkenin Susurluk’tan sonra öğrendiğini söyleyen Mithat Sancar ise şöyle konuştu:

 

Burada bir acıyı yad etmek üzere bir kez daha bir araya geldik. 27 kezdir bu anmaları yapıyoruz. Bu üç güzel insanın nasıl katledildiğini biliyoruz. 25 yıldır biliyoruz. Bizler katledildikleri gün bunu biliyorduk. Bunun devletin organize işi olduğunu, geçmiş tecrübelerden ve o günkü bilgilerden çıkarabiliyorduk. Bizim bildiğimizi bütün dünya ve ülke Susurluk kazasından sonra öğrendi. O gün bugündür adalet mücadelesi sürüyor.

“Topyekün imha politikasının parçası olarak Kürt iş insanları ve aydınlar katledildi”

 

O gün devreye konulan anlayış ve politika, Kürtlere karşı topyekün bir savaş politikasıydı. Topyekün savaş ve imha politikası Kürtlerin ve Kürt sorunun inkarından kaynaklanıyordu O topyekün imha politikalarının bir parçası olarak Kürt iş insanları, aydınları, yazarları, siyasetçileri ve sokaktaki insanları katledildi. Binlerce, on binlerce faili meçhul cinayet işlendi. Biz failleri biliyoruz. Tek tek tetikçileri bilmesek de bu cinayetlerin nasıl organize edildiğini ve hangi amaçla işlendiğini biliyoruz. O günlerde uygulamaya konulan topyekün savaş ve imha politikasının sonucu bu üç güzel insanımızı, Kürt insanı Savaş Buldan, Hacı Karay ve Adnan Yıldırım’ı da vahşice katlettiler. Sadece cinayet işlenmedi, işkence edilerek bu cinayetler işlendi. Hınçları, öfkeleri ve düşmanlıkları o kadar derin ki, öldürmekle yetinmediler. Mutlaka daha fazla acı çektirerek hem kendilerine hem de sevdiklerine büyük acılar bırakarak bu cinayetleri işlediler.

“Mücadelemiz bugün ve yarın içindir”

 

Yaramız açıktır, acımız tazedir. Bu yarayı kapatacak tek yol vardır: Hakikat ve adalet. Bu yarayı kapatmak için hakikati ve adaleti bulmamız gerekiyor. Hem bu üç güzel insanımız için hem de bütün Kürt halkı, acı çektirilen aileler ve bütün Türkiye için. Çünkü Kürt sorununun çözülmemesi demek devletin ve toplumun çözülmesi demektir. Geçmişle yüzleşmemek demek bugün ve yarının karartılması demektir. Sadece bizler için değil, sadece acılı aileler onların yoldaşları için değil, bu ülkenin bütün insanları için geçerlidir. Yüzleşilmeyen, hesabı sorulmayan cinayetler ve insanlık suçları bugünü de karartır geleceği de rehin alır. İşte bizim bundan kurtulmamız gerekiyor. Mücadelemiz bugün ve yarın içindir. Bugünü ve yarını kurtarabilmek için geçmişe dair hakikati ortaya çıkarmamız ve bu suçlardan dolayı ortaya çıkan acıyı dindirmemiz lazım.

“Her platformda adalet mücadelesine devam edeceğiz”

 

Bunun için en önemli aracımız adalet olacaktır. Bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz, bu suçlarda zaman aşımı olduğunu düşünenler yanılıyorlar. Türkiye’de mahkemelerden sonuç alınmayabilir ama bunun için de elimizden geleni yapacağız. Her platformda, adalet mücadelesini sürdüreceğiz. Belki yarın, belki bir yıl sonra, belki onlarca yıl sonra biz o kadar uzağa bırakmayacağız. Buna kesinlikle inanıyoruz. Şimdi ortaya çıkan bütün bilgiler, itiraflar, ifşaatlar katillerin, insanlık suçu işleyenlerin artık gizlenme imkanı kalmadığını ortaya koyuyor. Şimdi iş bize düşüyor. Adalet mücadelesini omuzlamak zorundayız. Bugün ve geleceğimizi aydınlık bir şekilde yaratmak için adalet mücadelemizi ortak bir şekilde yürütmemiz gerekiyor. Anma için buraya gelen herkese Eş Genel Başkanım ve partim adına teşekkür ediyorum. Savaş Buldan, Hacı Karay ve Adnan Yıldırım kardeşlerimin anıları önünde saygıyla eğiliyorum, onlara rahmet diliyorum.

Sendika.Org




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —