Zor günlerden geçiyoruz. Toplumun her kesimi kendisine dayatılan sorunlarla başa çıkmak için mücadele ediyor. Bu kesimlerden belki de en önemlisi gençlik. Çünkü bu ülkenin umudu, geleceği gençlik. Peki umutların ve geleceğin taşıyıcısı gençliğe bu ülkenin iktidarı nasıl yaklaşmaktadır?
İktidar, gençlere yönelik baskılarını her geçen gün artırmaktadır. Başbakan gençleri “ya dindar olacaksınız ya da tinerci” diyerek kutuplara ayırmaktadır. Gençlere, öçlerinin takipçisi ve kindar olmaları öğütlenmektedir. İktidar, gençliği tek tipçi bir anlayışla tasarlamak istemektedir. Gençler tüm dünyada siyasal yaşamda değişimin ve yenilenmenin taşıyıcısıdır. Bu nedenledir ki; değişimden korkan baskıcı iktidarlar, hedeflerine gençleri koymaktadır.
Bugün Türkiye’de 600’den fazla öğrenci tutukludur. İktidara yakın rektörler, yargılamaların sonuçlarını dahi beklemeden bu öğrencileri okullardan atmaktadır. 12 Eylül askeri darbesi, soru sormayan, merak etmeyen, sorgulamayan, eleştirmeyen, kabullenen ve değiştirmek için irade göstermeyen bir nesil yetiştirmeyi amaçladı. 12 Eylül’ün devamcısı AKP de, gençlere açıkça “siyasetten uzak durun” demektedir. Gençlere iki seçenek sunulmaktadır: “Ya kindar ol ve benden ol, ya da sus ve sesini çıkarma.” Bugün tüm bu çabalar nedeniyle gençlerin ancak yüzde 10’u arkadaşlarıyla siyaset konuşurken, sadece yüzde 3,7’si bir siyasi partiye
üyedir.
Devletin gençlikle en dolaysız ilişkisi eğitim yoluyla gerçekleşmektedir. Bugün toplumsal sorunların en net yansımalarını da yine eğitim alanında görebiliyoruz. AKP döneminde Türk eğitim sisteminin dört temel sorunu vardır: Eşitsizlik, niteliksizlik, plansızlık ve baskıcılık. Türk eğitim sistemi eşitsizdir çünkü yoksul ile varlıklı ailelerin çocuklarına sağlayabildikleri eğitim olanakları arasında uçurumlar vardır. Bu eşitsizliğin ana nedeni eğitime yeterli kamusal kaynağın aktarılmamasıdır. Bugün Türkiye, UNESCO eğitim endeksinde 125 ülke arasında 77’nci sıradadır. Üniversite sayıları artırılmış, ama verilen eğitimin niteliği ile ilgilenilmemiştir. Plansızlık AKP eğitim politikalarının öne çıkan özelliğidir. Her yeni AKP’li Milli Eğitim Bakanı kendinden bir öncekinin politikalarını alt üst etmektedir. AKP döneminde sınav sistemine duyulan güven ortaya çıkan hilelerle tarihin en düşük seviyesine ulaşmıştır. Öte yandan, AKP’nin eğitim politikalarının ne kadar baskıcı olduğunun en somut örneği 4+4+4 tartışmaları olmuştur.
Ancak tutarlı ve sağlam bir siyasi iradenin gençlerle el ele vererek altından kalkabileceği bunca sorun karşısında CHP, en temel sorunlardan birini gençlerin siyasete katılımı olarak
görmektedir. Bu sebeple CHP, gençleri siyasete katılmaya teşvik ederek partinin tüm kurullarında yüzde 10 gençlik kotası uygulamaktadır. Daha acil ve akut olan özgürlük
sorununun gençleri çok yakından ilgilendirdiğini bildiği için CHP, birçok öğrencinin tutukluluğuna sebep olan Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri’nin kaldırılmasını savunmaktadır.
Mevzuatta yapılacak değişikliklerle, eline bir kez dahi silah almamış öğrencilerin terörist sayılmasının önüne geçilecektir. Tutukluluk şartları sıkılaştırılacak, süreleri kısaltılacaktır. Örgütlü suçun tanımı yeniden yapılacak, örgüt üyesi sayılmanın şartları açık ve net olarak belirlenecektir.
Tutuklu öğrencilerin eğitimlerine devam edebilmeleri ve sınavlara katılabilmeleri sağlanacaktır. 12 Eylül kalıntısı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası insan hakları hukuku ışığında baştan yazılacaktır. CHP, yıllardır ısrarla gençlik politikalarında altını çizdiği üzere, üniversitelerde baskıcılığın simgesi haline gelen YÖK’ün kaldırılmasını savunmaktadır. YÖK’ün öğrenci disiplin yönetmeliği lağvedilecek ve
üniversite yönetimlerinin öğrencilere keyfi cezalar vermesinin önüne geçilecektir.
Gençlerin özgürlük ve demokrasi içinde yaşamlarını var edebilmelerinin yolu bütünlüklü bir gençlik politikasının hayata geçirilmesiyle mümkün olacaktır. Buna inanan CHP, gençlik alanında çalışan devlet kurumlarının ve STK’ların faaliyetleri arasında eşgüdüm sağlamak için katılımcı bir yönetim anlayışına sahip Gençlik Politikaları Eşgüdüm Kurumu (GENÇ-KUR) kurulmasını savunmaktadır. GENÇ-KUR’da STK’lar ve yerel yönetimler merkezi idare ile
eşit oranda temsil edilecektir.
Toplumdan yana; tutarlı, kararlı ve dikte eden değil; gençlerin sesine kulak veren, çözümü onlarla birlikte ve onlardan yana bulabilen bir gücü birlikte inşa edebiliriz. Bu nedenle; yeni bir iklim, yeni bir zaman, yeni bir yaşam ve yepyeni bir anlayışla ülkemizin bütün gençlerini; demokrasi, cumhuriyet, barış, özgürlük ve kardeşlik için bir araya getiriyoruz. Hep birlikte güneşin sofrasında oturmak ve hayallerimizi konuşmak için bir araya geliyoruz.
Çünkü biz konuştukça bu firavun düzeni yıkılacaktır. Çünkü faşizmi yenmenin tek ilacı konuşmaktır.
Biz konuştukça yepyeni bir hayat filizlenecektir. Biz konuştukça halkımız üzerine bir karabasan gibi çöken bu korku imparatorluğu çökecektir. Biz konuştukça bu ülkenin
her köşesinde yeni bir yaşamın heyecanı filizlenecektir. Bu ülkenin gençleri olarak yan yana gelmek ve ülkeye, hayata, insanımıza dair gelecek umutlarımızı paylaşmak için söyleyecek ne kadar sözümüz varsa hep birlikte söyleyip, hep birlikte dinleyip, hep birlikte yepyeni bir gelecek hayalinin coşkusunu paylaşacağız. Siz genç arkadaşlarımızı dinlemek için değil; konuşmak için davet diyoruz. Konuşacağız, dinleyeceğiz ve yeni bir ülkenin ilk adımlarını hep birlikte atacağız. Yalnız olmayacağız! Genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu bizimle olacak; ama konuşmak için değil, dinlemek için. Bizim isteklerimizi, taleplerimizi ve beklentilerimizi dinlemek için. Ne varsa ülkeye ve hayata dair konuşacağız hep birlikte. Hep birlikte kucaklaşacağız yeni bir yaşam kurmak için.
O nedenledir ki bu davet hem bizimdir, hem sizindir...