1 sene önce yazmıştım, değişen bir şey olmadı. Ben yolumdan da, sözümden de dönmedim… “Taksim’den” Dönen dönsün, ben dönmeyeceğim”
Faşizm İşçi Sınıfını Yendi...
1 sene önce yazmıştım, değişen bir şey olmadı. Ben yolumdan da, sözümden de dönmedim… “Taksim’den” Dönen dönsün, ben dönmeyeceğim”
1 Mayıs Burjuva devletinin çarklarına takıldı, yasaklarla engellendi. İşçi sınıfının temsilcilerine jople, sopa ile boyun eğdirildi, adres “Taksim” hedef korkutmak, sindirmek, zoraki kutlamaya mecbur bırakmak... Toplumun çoğunluğunun gözü önünde yapılan işçi kıyımları ve emek sömürüsü sindire sindire hepimize kabul ettiriliyor. Kabulünüz olsa da olmasa da Faşizm İşçi Sınıfını Yendi. Devlet şiddet tekelini elinde tutmasını bildi ve esas olarak bunun meşrulaşmasını, sendika önderlerine kabullendirdi.
1 Mayısı kutlayacaksanız Taksimde kutlamalıydınız. Başka adres gösterdiyseler, gitmeyeceksin “kutlamayacaksın” ÇÜNKÜ… Taksim Meydanı her Devrimci için ve her emekçi yurttaşımız için, her işçi kardeşimiz için “kutsaldır”. EYYYY… İşçi temsilcileri… Siz boyun eğmediniz, emeğe boyun eğdirdiniz. Geçmişin onurlu ruhunu yok saydınız, verilen mücadeleyi ve emek uğruna canlarını veren yoldaşlarımızın kemiklerini sızlattınız. Bakınız, insanlığın sınıflı toplumuna geçişi ve sınıf bilinci uzun ve yorucu bir yoldan geçer. Bu sürecinde her zaman egemen sınıfın baskıları ile karşı karşıya kaldığını bilmelisiniz. 1Mayısı Bakırköy’de kutlamak işçiler için bir anlam ifa etmez! Devlet her 1Mayıs’a işçi sınıfının hak arayışında tahakkümünü sürdürebilmesi amacıyla orantısız güç kullanarak hazırlıklarını yapar ve toplumu sindirerek herkesi kendi tekeline almaya çalışır. Bugün sendika ağalarını aldıkları gibi…
İşçi sınıfının üzerine kurulan baskılar sonucunda, ezilen, sömürülen ve yönetilen halk kesimlerinin ya da mevcut düzene karşı koyan muhalif kişi veya oluşumların, 1 Mayısta alanlarda olmaması iktidarların hedefidir. Bugün yapılmak istenen sömürü düzeni üzerine kurulan iktidarların, İşçi sendikalarının, özgür davranmayarak iktidarın belirlediği kurallar doğrultusunda hareket etmeleri ve sesiz kalmalarıdır. Zaden Öyle oldu. Arkasından iktidar partisinin kurulu düzeninin çıkarlarına göre sermayedarların “güzel günler dedikleri” işçi sınıfının perişan edildiği gündür. Emekçilerin emeklerinin alçakça gasp edildiği bir dönemi yaşıyoruz. Kurulan sömürü düzeninin daha çok ve rahat bir şekilde emek sömürüsü, yapmasına zemin hazırlandı. 1 Mayısı sulandırmak istemelerinin nedeni ise geniş halk kesimlerinin suspus olmaları ve egemen sınıfların çıkarlarına aykırı hareket etmelerinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
İşçi sınıfı hak arar, adalet arar ve yaşam koşullarının iyileşmesi için mücadele verir. İşçi sınıfı, emeğin yüceliğine inanır ve emeksiz kazanımlara karşıdır. İşçi sınıfı şunu çok iyi bilir, kapitalist Ülkelerde emek ile sermayenin, menfaatleri daima çatışır. Bu iki unsurun kampları ayrıdır ve büyük ölçüde birbirlerinin düşmanıdırlar. Yani işçiler emekçiler, yurdunu, vatanını sever, halkının bilgili ve erdemli olmasını isterler. Çünkü Bilinç düzeyi yüksek toplumlarda gelir dağılımda adaletsizliğe pek rastlanmaz. Toplum ne kadar cahilse, gelir dağılımındaki adaletsizlik o oranda artar, zararını ise tüm halkımız çeker. Bilinçli toplumlar, halka karşı, kendine karşı, ailesine karşı, çevresine karşı ve devletine karşı sorumlu olduklarını bilirler. Vahşi kapitalizmin egemenliğini ancak bu sayede yıkılacağını bilirler. Bu bilinçte olan toplumlar faşizmin, gericiliğin korkulu rüyası olur, faşist iktidarların zulmüne karşı çıkar, ülkenin geleceğinin, demokrasisinin ve yarınların teminatı olurlar.
Bakın vahşi kapitalizm, ne ana, ne baba tanır. Amacı sömürüdür, kan'dır, gözyaşıdır. Merkezinde insan yok! Faşist devletlerde iktidarlar şiddet tekelini eline geçirmesi, sindirilmiş ve hakkını arayamayan toplumlarda daha kolay ve egemen olmuştur. Bu süreç bizim ülkemizde olduğu gibi doğal olarak, bir anda olmamış, bir gecede ise sonlanmamış ve her yerde de aynı biçimde, hızda gerçekleşmemiştir. Yine de yaşadığımız süreçler iktidarların halkını ezdiğini baskı ve zorbalıkların canlarımızı aldığını yaşadık ve gördük. Cumhuriyet Tarihinin hiçbir döneminde devlet, bugünkü kadar örgütlü, yetkin ve karmaşık kirli işlerin içine girmemiştir. Bu kadar baskıcı, orantısız güç kullanmamıştır ve işçi düşmanı olmamıştır. Gezi’den, Gazi’den dem vurmayacağım. Benin ülkemde, bu bereketli topraklarda 1 Mayıs işçi bayramı, kan gözyaşı oldu, Emekçilerin bayramını emeğini gasp ettiler.
Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın laik demokratik halk hareketimiz.