Esenler Belediyesi’nin Eylül ayı ikinci oturumu gerçekleştirildi. Oturuma İyi partili meclis üyesi Mikail Karapınar'ın gündem dışı konuşmasına tepki koyan AKP’li Ömer Çetinkaya’nın ve Osman G&
İyi partili meclis üyesi Mikail Karapınar’ın konuşmasından satır araları…
İyi partili meclis üyesi Mikail Karapınar, “2 bin 300 lira alan asgari ücretli vatandaşımız, bin 500 lira alan emeklilerimiz nasıl geçinecek?”
Maalesef vatandaşlarımız, sadece salgından muzdarip değil, ekonomik olarak çökmüş durumda. Samanın, buğdayın, mercimeğin, nohutun, peynirin, adını saymadığım birçok gıda maddesinin ithal edildiği bir ülkede, ucuzluğun olması mümkün mü? Dolar 7,5, avro 8,80, altının gramı 465 lira; bu ortamda, vatandaşlarımızın alım gücü her geçen gün daha da azalıyor. Ve hala güllük gülistanlık bir Türkiye’den bahsediliyor. Maaşları dolarla değil; ama A’dan Z’ye neredeyse her şeyi dolarla alıyoruz. Soruyorum sizlere, 2 bin 300 lira alan asgari ücretli vatandaşımız, bin 500 lira alan emeklilerimiz nasıl geçinecek?
“DOĞRU RAKAMLARI AÇIKLAYALIM Kİ, İŞİN CİDDİYETİ DAHA İYİ ANLAŞILSIN”
Salgın konusunda da vatandaşlarımız kendi başlarına bırakılmış durumda. Çoğu hasta, test bile yapılmadan evine gönderiliyor. Teşhis konulmayan hastalar, ister istemez diğer insanlara bulaştırıyor. Pandeminin ilk aylarında, yaşlılarımız, çocuklarımız, aylarca evde kaldılar, sokağa çıkma yasakları uygulandı. Ama sonra ne oldu? Sanki hiç salgın yokmuş gibi, yüzbinlerce insan açılışlarda, mitinglerde, sosyal mesafe kurallarına uyulmaksızın bir araya getirildi. İnsanların sağlığı, idareciler tarafından göz ardı edildi. Bu büyük bir sorumsuzluktur, vebaldir. Bir diğer husus da, açıklanan rakamların inandırıcı olmamasıdır. İllerde açıklanan rakamlarla Türkiye geneli rakamlar birbiriyle uyuşmuyor. Pek çok ölüm, testleri pozitif olmasına rağmen bulaşıcı hastalık olarak gösteriliyor. Ekonomi dönecek, turist gelmeyecek kaygısıyla gizlenen rakamlar, gevşetilen tedbirler neticesinde, vaka sayıları da ölüm sayıları da arttı ve artmaya da devam ediyor. Bu konuda şeffaf olunmasını istiyoruz. Vatandaşlarımıza doğru rakamları açıklayalım ki, işin ciddiyeti daha iyi anlaşılsın; insanlarımız daha tedbirli olsun.
İNSANLARIN SAĞLIĞI, İDARECİLER TARAFINDAN GÖZ ARDI EDİLDİ
Salgın konusunda da vatandaşlarımız kendi başlarına bırakılmış durumda. Çoğu hasta, test bile yapılmadan evine gönderiliyor. Teşhis konulmayan hastalar, ister istemez diğer insanlara bulaştırıyor. Pandeminin ilk aylarında, yaşlılarımız, çocuklarımız, aylarca evde kaldılar, sokağa çıkma yasakları uygulandı. Ama sonra ne oldu? Sanki hiç salgın yokmuş gibi, yüzbinlerce insan açılışlarda, mitinglerde, sosyal mesafe kurallarına uyulmaksızın bir araya getirildi. İnsanların sağlığı, idareciler tarafından göz ardı edildi. Bu büyük bir sorumsuzluktur, vebaldir. Bir diğer husus da, açıklanan rakamların inandırıcı olmamasıdır. İllerde açıklanan rakamlarla Türkiye geneli rakamlar birbiriyle uyuşmuyor. Pek çok ölüm, testleri pozitif olmasına rağmen bulaşıcı hastalık olarak gösteriliyor. Ekonomi dönecek, turist gelmeyecek kaygısıyla gizlenen rakamlar, gevşetilen tedbirler neticesinde, vaka sayıları da ölüm sayıları da arttı ve artmaya da devam ediyor. Bu konuda şeffaf olunmasını istiyoruz. Vatandaşlarımıza doğru rakamları açıklayalım ki, işin ciddiyeti daha iyi anlaşılsın; insanlarımız daha tedbirli olsun.
“ÖĞRENCİLERİMİZİN, ÖĞRETMENLERİMİZİN OKULLARINA KAVUŞMASINI İSTİYORUZ”
2020-2021 eğitim öğretim yılı, 31 Ağustos’ta online olarak başladı. Tüm öğrencilerimize, öğretmenlerimize kolaylıklar diliyorum. Geçen yılın ikinci döneminde, gerçekten zor bir süreç geçirdiler. Bu yıl da yine zorluklarla başladı. Tüm çocuklarımız, maalesef eşit şartlarda eğitim alamadılar; bu konuda eksiklikler ortaya çıktı. Umarız, yaz tatili döneminde, bu aksaklıklar giderilmiştir. 21 Eylül’de, yüz yüze eğitimin başlayacağı ifade edildi. Bizim de gönlümüzden geçen, öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin okullarına kavuşmasıdır. Ancak endişelerimiz var. Salgının bu kadar arttığı bir dönemde, yavrularımız büyük bir risk altında kalabilirler. Dış politika stratejimiz, “Yurtta barış, dünyada barış” anlayışına dayanmaktadır. Başta komşularımız olmak üzere, tüm dünya ile barış içinde olmaktan yanayız.
Ancak Son günlerde gerek Doğu Akdeniz’de gerekse Ege’de yaşanan sorunlarda devletimizin yanında olduğumuzu ifade etmek isterim. Hiçbir ülke haddini aşarak Türkiye’ye bir şey dayatamaz.
O MAVİ GÖZLÜ BOZKURT’U UNUTTURMAYA ÇALIŞANLARA İNAT, TÜRK OLMAK BİR ŞEREFTİR
Yunan’a ilk kurşunu atan Hasan Tahsin’le, Çanakkale geçilmez diyen 57. Alayla, söz verdiği saatte çiğiltepeyi alamadım diye canına kıyan Albay Reşatla, Kara Fatma’yla, 200 kiloluk top mermisini namluya süren seyit onbaşıyla gurur duyun. Dönemin İngiliz basını İstiklal harbini Türklerin kesin zaferi olarak yazar. Fransız basını Yunan hezimeti diye yazar, Yunan basını küçük Asya felaketi olarak yazar. Bağımsızlık yolunda canlarıyla kanlarıyla bir millete umut olan o koca yürekleri, İmkansızı mümkün kılan ülkemizi zincirlerinden kurtaran o büyük zaferi, Albayrağın gölgesinde özgürce yaşamak için verdiğimiz o çetin mücadeleyi ve tüm bunlara vesile, o mavi gözlü Bozkurt’u unutturmaya çalışanlara inat,Türk olmak bir şereftir.
Türk tarihine hakkıyla sahip çıkmak bir şereftir.
İstiklal mücadelemizin önderi Gazi Mustafa Kemal’i anmak bir şereftir. İşte tarih bu yüzden bu büyük iradeyi haykırır ve Derki NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
Vatan uğruna canını feda eden şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun” diye başlayıp bitirdiği metni kabullenemeyen AKP sıraları bayağı rahatsız oldu. AKP'liler tahammülsüzlük gösterdiler, eleştirileri sert oldu. CHP’liler ise sustular, öyle ki 9 Eylül, gazetecilerin özgürlüğü ve İmam hatipler meselesine girmemeleri, bir kelime söylemeyişleri korkunun eseri gibi algılandı. Diğer gelişmeler birazdan…