"Memleketin, yurttaşın hiçbir gerçek sorununu çözemeyen, çözmek ne kelime büyüten AKP-Saray iktidarı algı oyunları ile yola devam etmeye çalışıyor. Geçtiğimiz hafta sözde basketbol oynadığı görüntüler yayınlanmıştı. Bu haftada sözde gençlerle toplanmış şarkı söylemeye çalışan bir video servis edilmiş. Dünyanın parasını alan bir İletişim Başkanlığı var, sözde gençliğin oyunu alacağım diye imaj çalışması yapıyorlar, tam anlamıyla Erdoğan’ı rezil ediyorlar. Rezil olmak için bu kadar para harcamaya gerek yok, sokağa çıksanız bu halk sizi zaten bedavaya rezil eder.
Arkadaşlar bu gençlik toplantısı gerçekten son derece önemli, bu kadar para harcanıyor kurgu yapılıyor, dikkatle izleyince görüyorsunuz, gençler neredeyse hiç konuşmuyor. Bunların gençlere biçtiği misyon bu, karşılarında el pençe divan oturacak gençler, bunlar da gençlere kendilerinin ne kadar önemli insanlar olduklarını anlatacak. Bu görüntülerden utanıyoruz, bunların halkın vergilerinin nasıl boşa harcandığına örnek olmak dışında bir vasfı yok.
Memleket gerçeklerine bakalım. Bu ülke gençlerin mutsuz olduğu, memleketin gerçeği ne işte ne eğitimde olmayan, yarın ne yapamayacağını bilmeyen milyonlarca genç var. Gerçi ona da çare bulmuşlar, TÜİK işsizlik rakamları açıklıyor. Kendi hayallerinden bahsediyorlar. Başka bir resmi kuruluş İŞKUR verileriyle bunları yan yana koyuyoruz. 188 bin 385 işsiz buharlaşmış! Rakamlarla oynayınca insanların işsizlik sorunu kağıtla kalemle çözdüğünü sanan bir zihniyet ile karşı karşıyayız.
Memlekette gençler üniversite sınavını bin bir zorlukla kazanıyor, bütün engelleri aşarak sınavı aşıyorlar kalacak yurt bulamıyor. Bin bir zorlukla girdiği üniversiteye rektör diye Saray bekçisi gönderiliyor. Bütün bunlara teslim olmayıp isyan ettiklerinde ses çıkarınca da terörist ilan ediliyor. İktidarın kendisine boyun eğmeyen biat etmeyen gençlere yaklaşımı bu, hiçbir imaj çalışması bu algıyı düzenleyemez.
Geçen hafta mahkeme kararına rağmen polis desteğiyle halkın iskelesine çöken TÜGVA adlı yandaş kurumun gündeme gelmesinin ardından başlayan tartışmaya değinelim.
Bugün Gazeteci Metin Cihan’ın eski bir TÜGVA çalışanı aracılığıyla ulaştığı ve yayımlamaya başladığı belgelere kamuoyunun dikkatini çekmek istiyoruz. Kuşkusuz ortaya çıkan belgeler an itibarıyla bir iddiadır fakat çok ama çok ciddi iddialar olduğunu göz ardı edemeyiz. Listeye batığımızda görüyoruz, devletin hangi kurumuna kimlerin yerleştirileceğine TÜGVA referansıyla karar veriliyor. Sadece TÜGVA da değil dernek, vakıf adı altına gizlenen tarikatların kavgaları var, kamu binalarını paylaştıkları gibi.
Açık söylemek gerekirse, bu iddiaların doğruluna dair bakışımızı kuvvetlendiren, bu belgeleri elde ettiğini ve inceledikten sonra yayınlayacağını söyleyen Metin Cihan ile ilgili yandaş gazetelerin bilindik operasyon haberlerini devreye sokmasıdır. Metin Cihan gazetecidir, ve ne mutlu ki lise yıllarından bu yana tanıdığım bir arkadaşımdır. Yıllardır kimseye ama hiç kimseye boyun eğmeden doğru bildiği ne varsa söylemekten korkmayan bir dostumuzdur. Ona yönelik iftira haberleri, tehditler ancak ve ancak söylediklerinin yarattığı korkunun büyüklüğünü göstermektedir. Yandaşların tavrı belgelerin gerçek olduğu iddiasını güçlendirmektedir.
Sözde vakıf, dernek isimlerinin ardına gizlenen cemaatlerin, tarikatların yoksul çocuklarının çaresizliğini kullanarak, onları istedikleri gibi eğittikten sonra devlet kurumlarına yerleştirmesinin nelere mal olduğunu henüz yeni deneyimlemiş bir ülke olarak bu ortaya çıkan belgeler karşısında sessiz kalmamız mümkün değil.
Buradan açık bir çağrı yapıyoruz. Daha önce AKP eliyle iktidar haline gelen Fethullahçılardan boşalan yerlere bu sefer yeni tarikat ve cemaat kadrolarının yerleştirilmesi ile ilgili iddialar derhal araştırılmalıdır, belgelerin ve ismi geçenlerin kadrolaşıp kadrolaşmadığını doğruluğunun araştırılması için hemen hiç vakit kaybetmeden bütün gündemler askıya alınarak bir komisyon kurulmalıdır. Kim üzerini örtmeye çalışıyorsa, iddiaları ortaya atanları hedef haline getiriyorsa paralel yapılanmayla iş birliği halindedir. Sonra bir kez daha aldatıldık kandırıldık masallarını yutak hali yok memleketin. Hepimiz biliyoruz ki bu tarikatlar saray tarafından destekleniyor. Konu bütün ayrıntıları ile incelenmeli. Biz hazırız ve yanılmayı çok isteriz.
Saray’da keyifler yerinde demiştik… Yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, sokakta vatandaş ise yaşam savaşı veriyor. Değerli arkadaşlar, artan döviz kurları, patronların doymak bilmez hırslarıyla sürekli gelen zam haberleri buna karşı emeğiyle, alın teriyle yaşayan insanların ücretlerinde sadece göstermelik zamlar yapılması nedeniyle bu ülkede azgın azınlık dışındaki herkes sadece faturalarını ödemeye, kirasını ödemeye bir de bankalara olan kredi ve kredi kartı faizlerini ödemeye çalışıyor. Deyim yerindeyse, 1 ay çalışıyoruz. Sonunda aldığımız maaşı, ev sahiplerine, faturalılara, kredi kartının asgari ödemesini de yapabilenin kendini şanslı hissettiği bir ülke haline geldik.
2019 Ocak -2021 Eylül dönem Tüketici Fiyat Endeksi’ndeki (TÜFE) artış oranı yüzde 43,4. Aynı dönemde elektrik fiyatları yüzde 70,4 oranında artıyor. Doğalgazda ise fiyat artışı yüzde 67,5-75,8. Bu oranlar tüketici fiyatlarındaki artışın yaklaşık 25-30 puan üzerinde yer alıyor Türkiye İşçi Partisi milletvekilleri olarak bu saçmalığın derhal sonlandırılabileceğini göstermek için bir kanun teklifi hazırladık.
Fatura teklifinde esas olarak; hane geliri 18.000-13.000 TL arasında olanlar vergisiz, hane geliri 13.000-11.000 TL arasında olanlar vergisiz artı %10 / %30/ %50 destek, hane geliri 11.000- 7.000 TL arasında olanlar vergisiz artı %60/%63/%65 destek, hane geliri 7.000- 5.500 TL arasında olanlar vergisiz artı %75/ %85/ %95 destek, hane geliri 5.500- 0 TL olanlar vergisiz artı %100 destek alacaklar.
'KAYNAK ÇOK BASİT, PATRONDAN ALIP HALKA VERİLECEK'
Çok basit bir hareket noktamız var, bu memlekette enerji şirketlerini daha fazla kar edecek diye, halkın daha fazla yoksullaşması kabul edilemez. Enerji, su, internet tartışmasız biçimde çağımızda hakkı temel insan hakkıdır, Kaynak soranlara da yanıtımız çok basit; patrondan alıp halka verilecek. İnsanların en temel ihtiyaçlarından birilerinin zengin olmasına göz yumulamaz.
Sadece Pandora Belgeleri'ne baktığımızda bile ne yapılması gerektiğini görüyoruz. Halka ettiği küfürle hatırlayacağımız, yıllarda Türkiye'nin dört bir yanında gerçekleşen çevre katliamlarının baş aktörlerinden biri. En son İkizdere’den bildiğimiz Cengiz Holding. 30 kez vergi borcu silinmiş Cengiz… Maliye Bakanlığı'nın açıklamasına göre sadece 2010 yılında şirketin yaklaşık 425 milyon liralık vergi borcu tek kalemde silinmişti. Forbes en zenginler listesinde 2.2 milyar dolarlık bir serveti olan şirketten bahsediyoruz. Asgari ücretlinin gırtlağından kesip servetini büyütmeye çalışan bir şirketten söz ediyoruz.
Ve de borcunu ödemeyen Demirören. Demirören Grubu'nun Ziraat Bankası’ndan Doğan Medya’yı satın almak için çektiği 750 milyon dolarlık krediyi ödemediği iddiaları uzun süredir tartışma konusu. Çok değil, henüz birkaç yıl önce, 2019’da aralarında kanser hastasının da, bebek bekleyenin de olduğu 45 muhabir, editör ve yazarı gerekçe göstermeden, evlerine gönderdiği tebligatla işten çıkaran ve tazminatlarını ödemeyen Demirören Şirketler Grubu, kredilerin yapılandırma tutarının faiz hariç 2 milyar dolara çıktığı yönündeki haberi üzerine, Reuters hakkında suç duyurusunda bulundu.
Kaynak var, Türkiye kaynakları zengin bir ülke. Ama halk için kullanılmıyor. Bugün bu ülkede milyonlarca insan neden yoksul sorusunun cevabını Erdoğan yıllar önce vermişti. Yoksul çalmayı bilmediği için yoksul, bugün her gün zenginleşenler de hırsız olduğu için zengin. Bugün insanların yoksullaşmasının sebebi Saray ve çevresindeki bir avuç zenginin daha zengin olma hırsıdır ve birileri daha zengin olsun diye milyonlarca insanın yoksulluğuna neden olan bu düzene derhal son verilmelidir. Özetle diyoruz ki Kaynak var ama bu kaynak halk için kullanılmıyor.
Gebze'de Mitsuba iş yerinde mart ayında sendikanın çoğunluk tespiti Çalışma Bakanlığından alındı. Ancak patronun süreci uzatmak için yaptığı hukuku suistimal eden itirazlarıyla işçiler toplu sözleşme hakkını henüz kullanamadılar. Mitsuba patronları bu süreci sendikalı işçilere baskı yaparak, işten çıkartarak işçilerin anayasal hakkını kullandırmamak için değerlendirdikleri görülüyor. Bakanlık, yerel idareciler, emniyet güçleri de bu tutumlara engel olmuyor. Dün akşam işçiler örgütlü güçlerini kullanarak haklarını almak için direniş başlattılar. Biz Türkiye İşçi Partisi olarak tüm gücümüzle bu haklı direnişi destekliyoruz.
Diyarbakır’da A.101 mağazalarında çalışan 4 emekçi kardeşimiz işten çıkarıldı. İşçilere tehdit, şantaj, baskı kuran A.101 Mağazalarının en büyük hissesine sahip olan Turgut Aydın Holding haddini bilmelidir. İşçi kardeşlerimiz yalnız değildir. Türkiye İşçi Parti’si bunun için var! “Baskıyla, Şantajla, dalavereyle 101 işçi İhsan’ı işten çıkarabilirsiniz ancak vallahi de billahi de bir tane bile işçi İhsan’a boyun eğdiremezsiniz!”
Fettah Tamince’nin sahibi olduğu Sembol İnşaat’ın Kazakistan’daki Kervansaray projesinde kayıt dışı çalışmaya zorlanan, burada alınmayan önlemler dolayısıyla iş kazası geçirerek iki ayağı kırılan Menderes Kış, 8 aydır hak arıyor. Menderes kardeşimize davasından vazgeçmesi için 70 bin lira rüşvet teklif edildi. Onun yanında olmaya devam edeceğiz.
Bunları anlatıyoruz ama TBMM çalışanlarının sorunlarını bile çözmüyor. Meclis kendi çalışanlarına bile kamu emekçilerine bile haklarını vermiyor. Her tür kuralsız çalışmaya zorlanıyorlar.
Antalya'da 30 mart günü Mahir Çayan ve arkadaşlarını anmak için bir toplantı düzenleyen devrimciler, arasında partimizin yöneticisi olan arkadaşımızın da olduğu en az 5 devrimci gözaltına alınmış. Gözaltı gerekçesi THKP-C Devrimci Yol propagandası. Allah belanızı versin, söyleyecek bir şey bulamıyoruz. Bu kadar absürt bu kadar saçma sapan gerekçeler bulup, insanları gün doğmadan evlerinden alıp 4 gün 5 gün gözaltı süreleriyle tutan bir zihniyet... Söyleyecek söz bulamıyoruz.