Gerekçesi olmayan bir gerekçeli kararla halkın iradesine el koyanların elbette vicdanları sorgulanmalı, halk onlara hesap kesmeli. Aslında gerekçe bahaneydi, seçme seçilme onlar için öncelik değildi &ou
İstanbul seçimini iptalle hukuku katlettiler halkın iradesine el Fatiha okudular. Halk inanıyor ve öylede olacak, yenilenen İstanbul seçimini Ekrem İmamoğlu açık farkla bir kez daha kazanacak. Her şey çok güzel olacak…
Bu vatanı, bu toprakları toprak yapanlar yani kurucu irade “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" demiş. İstanbul’da milli irade hırsızları devletin temeli olan egemenliği de adaleti de bir güzel çaldılar. Türkiye hukuk devleti olma yolundaki sınavını kaybetti, iktidar hukuku egemenliğine alarak saray düzenini korumaya çalıştı. Ne yaparsalar yapsınlar sokak derinden ama büyük gürültüyle tekrar İmamoğlu diyor. Sokak biz seçtik bir daha bir daha seçeriz “HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK” diyor.
Saray her seferinde "dünya beşten büyüktür" diyor. Ama bilmiyor, bilsin İstanbul da beşten büyüktür. Saray ve saraylılar bilsin ki İstanbul'un bütün kaynaklarını yandaş müteahhitlere, vakıflara, cemaatlere peşkeş çekmek İmamoğlu kazandığı gün bitecek. Bu isyan faşizme isyandır, bu birliktelik demokrasi bileşenlerinin ve ezilen halk kesimlerinin birlikteliğidir. Bileşenler sandığa gitmeye ve sandıklara sahip çıkmaya kararlı, demokrasi bileşenleri kararlı “el birliğiyle Türkiye’yi AKP’nin karanlığından kurtaracağız. Beraber olduğumuzda yıkamayacağımız kale yoktur. Yıkacağız AKP’nin kalelerini, son vereceğiz sarayın diktatörlüğüne, TC’yi belediyenin tabelasına” yazacağız diyorlar.
Biliyoruz ki, bu ülke karanlıklara doğru gidiyor, bunu tersine çevirmeliyiz.
Bir ülkenin ekonomisi iyi değilse, siyasi platformda kimseye bir şey söyleme hakkında olmaz. AKP’liler, önceleri üç “Y” ile yola koyuldular akabinde ‘Halka hizmet hakka hizmettir’ diyerek yırtık ayakkabılarla geldiler, bugün ise yemediklerini yiyorlar, giymediklerini giyiyorlar; son model arabalara biniyorlar. Sorarsanız kendilerine eski hayatın hasreti ile yanıp tutuştuklarını söyleyerek koca yalana başvuruyorlar; İktidarın nimetleri, İstanbul Kısıklı’da villalarda oturmayı nasip eyledi. Bu nasip ne hikmetse yandaşa, cemaatlere, tarikatlara, bakan çocuklarına nasip oldu. Halk yoksullukla boğuşurken sultanlar rahat etsin diye saraylar yapıldı, kanunsuz ve yağma kıyılarımıza, güzelim koylarımıza villalar yapılarak dalan edildi.
Bugün ülkemizde gündemi belirleyen seçim ekonomi ve ekonominin kolları olan, işsizlik, yoksulluk, üretemeden tüketen yığınlar yarattılar.Tüketen tüketene ama halk ağır vergiler altında eziliyor. Saraydaki ihtişam yükselmeye devam ediyor, yoksulun halinden anlamayan bir avuç zevat gününü gün ediyor. Sarayın keyfi yerinde ülkenin dış borçlardan dolayı köşeye sıkıştığının faturası yine halka kesiliyor- sorununun adına önceleri faiz lobisi derlerken şimdilerde dış güçler ismi verildi.
Osmanlıyı yıkan savaşlar değil borçlardı. Bunu iyi bilmeyen iktidarlar elbette yıkılacaklar. Ülke suni gündemlerle oyalanırken karşımıza gelen kazanılmış bir seçimin tekrarı çıktı. Bilmiyorlar ki vicdan duygusu adalet ile yaşam bulur adalet ise eşitlikle büyür- beslenir. Bunların ortadan kalktığı veya kaldırıldığı düzende eşkıya saltanat sürer.