EYİDOĞANMarmara'da büyük deprem olma olasılığı artmaktadır'

EYİDOĞANMarmara

CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Haluk Eyidoğan,“24 Mayıs 2014 de Türkiye saatiyle 12.25 de 6,9 büyüklüğünde, Saros Körfezinin batısında olan deprem hem Yunanistan hem de Türkiye için önemlidir

EYİDOĞAN“Marmara’da büyük deprem olma olasılığı artmaktadır”

CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Haluk Eyidoğan,“24 Mayıs 2014 de Türkiye saatiyle 12.25 de 6,9 büyüklüğünde, Saros Körfezinin batısında olan deprem hem Yunanistan hem de Türkiye için önemlidir” diyerek açıklamalarda bulundu.

EYİDOĞAN, “Bu deprem ülkemizde afet için risk yönetimi, güvenli yerleşim, eğitimi, hazırlık, önlem ve bilimsel araştırma konularında eksik kalan yanlarımızı hatırlatmıştır.
 Kuzey Anadolu Fayı yeniden büyük bir deprem yaratmıştır

Kuzey Anadolu’yu doğu-batı istikametinde geçen, Marmara Denizini İzmit Körfezi üzerinden geçerek Saros Körfezine uzanan, oradan Gökçeada’nın kuzeyinden Ege Denizine dalan Kuzey Anadolu Fayı yeniden büyük bir deprem yaratmıştır. 24 Mayıs 2014 de saat 12:25 de 6.9 büyüklüğündeki bu son deprem yeriyle ve mekanizması ile, Kuzey Anadolu Fayın’nın Saros Körfezinden daha batıya devam ettiğinin tezini kanıtlayan bir sonuç ortaya koymuştur. Gökçeada’nın kuzeyindeki bu deprem Kuzey Anadolu Fayı’ın kuzey Ege Denizini de yardığının bilimsel bir kanıtı olmuştur.
6.9 büyüklüğündeki bu deprem başka önemli ve üzerinde düşünülmesi gereken konuları da hatırlatmaktadır.

Deprem çok büyük değildir
Deprem çok büyük değildir. Ancak, 321 vatandaşımız panik nedeniyle çeşitli derecelerde yaralanmıştır. Bu sayının fazlalığı afet eğitimimizin sınıfta kaldığını, vatandaşın evlerine hiç güveni kalmadığını ve bu nedenle aşırı paniklediğini göstermiştir.

Deprem Gökçeada’nın 40 km, Çanakkale’nin 80 km uzağında olmasına rağmen 133 binada ağır hasar vardır.  Ağır hasarlı binaların 108’i Gökçeada’dadır. 1. Derece deprem bölgesi olmasına rağmen maalesef Gökçeada’daki tarihi ve normal binalara güçlendirme yapılmamıştır.
Diğer bir önemli konu; deprem büyüklüğü ilk ve hızlı belirlemelere göre önce 6.5 olarak ilan edilmiş, ancak uluslararası deprem merkezleri daha sonra bu deprem büyüklüğünü 6.9’a düzeltmişlerdir. Kandilli Rasathanesi ve Başbakanlık Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) hala depremi 6.5 olarak vermektedirler. Ayrıca Kandilli ve AFAD sonuçları arasında depremin yeri bakımından fark vardır. Vatandaş hangisine inanacaktır?



Yeni bir deprem gerilme (stres) enerjisi yüklemiştir
Gökçeada’nın kuzeyinde olan bu 6.9 büyüklüğündeki kuvvetli deprem Marmara Denizinin batısına yeni bir deprem gerilme (stres) enerjisi yüklemiştir. 7.4 büyüklüğündeki 1912 Mürefte-Şarköy-Saros depreminin fay hattında ve doğusundaki Marmara Fayı’nda İstanbul’u etkileyecek deprem için yeniden bir hesap yapılması gerekmektedir. 17 Ağustos 1999 depreminden sonra Marmara Denizi’nde büyük bir depremin olma olasılığı gündeme gelmiştir. 1999 depremden sonra her yıl kuzey Marmara’da büyük deprem olma olasılığı artmaktadır. 6.9 büyüklüğündeki bu depremin beklenen İstanbul depremini nasıl etkileyeceği yeniden hesaplanmalıdır.

Her yıl nüfusu %2.5 artan, ülkemizin GSMH nın %40’ını barındıran, nüfusu 15 milyonu varan, konut sayısı, yüksek bina sayısı hızla artan, finans ve turizimde yeni roller biçilen İstanbul için, hemen güneyindeki Kuzey Marmara Fayı’nda beklenen büyük depreme bu son 6.9 luk depremin nasıl etkide bulunacağı dikkatle hesaplanmalıdır.

Şehri ciddi çevresel risklere sokacak uygulamalara gidilmektedir
İstanbul’un gelişimi ve deprem risklerinin azaltılması çerçevesinde iki ana plan yapılmıştır. Birinci plan 2003 yılında yüzlerce bilim insanının ürettiği “İstanbul Deprem Master (Ana) Planı”, ikincisi ise 2009 tarihinde Büyükşehir Belediye Meclisinde oy birliği ile kabul edilen ve “İstanbul’un Anayasası” olarak adlandırılan  “İstanbul Çevre Düzeni Planı”dır. Her iki ana plan tarafından belirlenen bilimsel öneriler ve kararlar bugüne kadar uygulanmamış, tozlu raflarda kalmıştır. Bugün İstanbul’da yapılan her türlü uygulama bu ana planlara dayanmadan yapılmakta, yani plansız, bilimsel tesbit ve çözüm önerilerini yok varsayarak, şehri ciddi çevresel ve sosyal risklere sokacak uygulamalara gidilmektedir. 

Plansız şehirleşme ve arazi talanı, geri dönüşü olmayan tahribat ve hüsran yaratır
Plansız şehirleşme ve arazi talanı, geri dönüşü olmayan tahribat ve hüsran yaratır. Son 60 yıldır yüksek nüfus artışı azalmayan bu şehir için yapılan analizler 2025 yılında 25-30 milyon arasında bir nüfusu yüklenmiş, kimliği, doğası ve coğrafyası bozulmuş ve “yığılma” şeklinde kaotik bir yerleşim durumu oluşacağını göstermektedir. Eğer plansız büyüme bu şekilde sürerse bu şehir başta deprem olmak üzere her türlü doğal ve endüstriyel (insan kökenli) risklerin daha da arttığı bir İstanbul Megapolüne dönüşecektir.

Bu yıl 15 nci yılını anacağımız 17 Ağustos 1999 Kocaeli depremi; plan, denetim ve mühendislik kurallarının inkârının nelere malolduğunu çok acı örnekleriyle ortaya koymuştur” dedi.