Tarih: 04.06.2022 14:40

ERDOĞAN'IN KÜFÜRLÜ DİLİ YETER BU MİLLETİN YAKASINDAN DÜŞ'

Facebook Twitter Linked-in

 “SÖYLEYEN ERDOĞAN… DOZU VE AYARI YOK Kİ”
Erdoğan, önce Gezi anmasına 9. Yılında, anmaya katılan kendi yurttaşlarına, sonra ise demokratik bir eylem yapan, Boğaz içi Köprüsüne Pankart asan Türkiye İşçi partililere 'sürtük, çürük' gibi hakaret ve ayrımcılık içeren sözler sarf etti,. Bu sözlerin, milletin tamamının temsilcisi olan Cumhurbaşkanı tarafından söylenilmiş olması son derece esef vericidir. Bu kadar terbiyesiz ve aşağılayıcı kelimeleri dünyanın en geri kalmış, kültürel yoksulluk yaşayan ülkelerinde bile duyamazsınız. Ama burası Erdoğan’ın ülkesi ve böyle küfürler İlk değil, son da olmayacak. Halkımız bu sözlere şaşırmadı, cöngü söyleyenin dozu ve ayarı yok ki.
 
Soruyoruz; Bu ülkede halkına Erdoğan kadar hakarete yapmış, yurttaşlarını aşağılamış birisine rastladınız mı?
Soruyoruz; AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar kavgacı ama herkesle kavga yapan bir siyasi lider var mı? “YETER BU MİLLETİN YAKASINDAN DÜŞ” bu halk seni hiç ama hiç unutmayacak…

BAKIN BUGÜN NELER SÖYLEMİŞ…

Partisinin Kızılcahamam Kampı'nda konuşan AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik krizden Gezi Direnişi'ni sorumlu tuttu. Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekillerine de seslenen Erdoğan, "Bunların parlamentodan bir an önce silinip atılması gerekir" dedi.

Erdoğan, Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde düzenlenen, partisinin 30. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda açıklamalarda bulunuyor.

Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan satırlar şu şekilde:

YİNE GEZİ'Yİ HEDEF ALDI

Gezi olaylarıyla başlayan ve ardı ardına devam eden ihanetlerin ülkemize kur-faiz-enflasyon şer üçgeni üzerinden ödettiği ağır bedeller olmasaydı, bugün 1,5 trilyon doları bulan bir milli gelirle çok farklı bir yerde olacaktık.

Sahnede hangi oyun sergilenirse sergilensin gerisinde bir ekonomik sabotaj mutlaka vardır. Buna rağmen ülkemize diz çöktürülmesine izin vermedik, vermeyeceğiz. Türkiye'nin ödediği bedellerde payı olan herkesin yakasına yapışmak boynumuzun borcudur. Karşımıza çıkarılan aktörlerin birer aparat olduğunu biliyor, asıl mücadeleyi projelerin gerçek sahiplerine karşı veriyoruz.

Türkiye'nin ekonomide geldiği yeri de yaşadığı kayıpları da işte bu perspektiften değerlendirmek gerekiyor. Anlayamadıkları bir gerçek var. Bu gerçek Türkiye'nin potansiyelinin ve gücünün kağıt üzerindeki ölçeklerin çok üzerinde olduğudur. Eğer biz kağıt üzerindeki hesaplara kalsaydık ne vesayetle mücadelemizi başarıya ulaştırabilirdik ne terörle mücadelemizi zaferle neticelendirebilirdik ne darbecileri bozguna uğratabilirdik ne de uluslararası ayak oyunlarıyla baş edebilirdik. Biz ülkemize inandığımız inancımızdan şüphe duymadığımız için Allah'a hamd olsun ayaktayız. Hani komünistin komünistliği parayı buluncaya, ateistin ateistliği uçak sallanıncaya kadardır derler ya, aparatlarıyla ve ağababalarıyla bunların havası da milletin önüne çıkıncaya kadardır. Elbette ihtiyatı ve tedbiri elden bırakmadan biz kimin ne dediğine bakmadan kenedi işimizi yapacağız.

HEDEFİNDE KILIÇDAROĞLU VAR: '10 SORU' YANITI

Siyasetin cilvesi diyebileceğimiz bazı konularla uğraşmak mecburiyetinde kalıyoruz. Türk siyaset tarihinin en zor cilvesi bizim dönemimize denk geldi. Bu talihsiz cilvenin adı Kılıçdaroğlu'dur. Ciddiye alsak ciddiye alınacak, gülüp geçsek gülüp geçilecek tarafı yok. Biz de yok saymayı tercih ediyoruz. Yok saydığımızda da yalanın dozunu sürekli yükseltiyor. Biz de mecburen bu zatı ara ara paçasından tutup aşağıya çekmek zorunda kalıyoruz. Zat bizim geçen salı günü sorduğumuz sorulara cevap vermiş, sonra bize güya 10 soru sormuş.

Birinci sorum olan terör örgütlerini lanetleyip lanetlemeyeceğine dair verdiği cevaptaki tüm göndermeler, Türkiye'yi birilerine gammazlayan alçakça tuzaklarla bezelidir. İkinci sorum olan harekatları destekleyip desteklemediklerine iğrençliği karıştırarak hezeyanlar sergilemiştir. Üçüncü sorum olan NATO tartışmalarına cevabı sadece bu mücadelemizde karşımızda olanları sevindirecek bayağılıktadır. Dördüncü sorum olan Akdeniz ve Ege'ye dair verdiği cevapla ülkesinin değil, Rumların yanında yer aldığınız tekrar göstermiştir. Beşinci sorum olan küresel krizin ekonomik boyutuna karşı mücadeleye destek vermeye, basit bir cevap vermiştir.

‘SEN SIKIYSA ADAY OLUYOR MUSUN OLMUYOR MUSUN BUNU AÇIKLA’

Altıncı sorum olan yalanı bırakıp bırakmayacağına, aynı yalanları tekrarlayarak cevap vermiştir. Yedinci sorum olan siyasi stratejilerini yabancı temsilcilere onaylatmaktan vazgeçip vazgeçmeyeceğine inkarla cevap vermiştir. Sekizinci soruma asil değil sefil bir şahsiyet olduğunu göstererek cevap vermiştir. Dokuzuncu sorum olan partisi içindeki terör örgütü destekçisini, hırsızı, tacizciyi tasfiye edip etmeyeceğine bunlara ortak olduğunu ikrar ederek cevap vermiştir.

Onuncu sorum olan aday olup olmayacağına ise seçim tarihi bahanesi ile yüreksizliğini, çapsızlığını bir kez daha göstererek cevap vermiştir. Seçim tarihi belli. Sen şimdiden haziran 2023'e hazırlan ama önce adayınızı belirleyin. Sen sıkıysa aday oluyor musun olmuyor musun bunu açıkla.

'HİÇ ALAKAM YOK' DEMİŞTİ: ERDOĞAN'DAN 'SADAT' AÇIKLAMASI

SADAT diye bir öcü uydurup, şirketin kurucusu ile evinde konuştuğumuzu söyleyecek kadar hayal alemine dalmış!

Ben SADAT'ın kurucusuyla evlerinde bir görüşme gerçekleştirmedim. Böyle bir görüşme yok. Bay Kemal sen yalancısın. SADAT'ın kurucusu denilen tuğgeneral ile göreve getirdikten sonra, benimle çalıştığı süre içerisinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde görüşmelerim var ama evinde yok!"

‘BUNLARIN PARLAMENTODAN SİLİNİP ATILMASI GEREKİR’

Boğaziçi Köprüsüne "Her yer Taksim, Her Yer Direniş" pankartı asan Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekillerini hedef gösteren Erdoğan, "Geçen gün 3 milletvekili köprüye pankart asmaya çalıştı. Polisimize vurmaya kalkanlar olmuştur. Bunlar malum partinin uzantılarıdır. Bu milletin polisine el kaldırandan vekil olmaz. Bunların parlemontada yeri de olmaz. Bunların parlamentodan bir an önce silinip atılması da gerekir. Bunun adı demokrasi olmaz. Sen orada polise vuracak, yere indireceksin. Neymiş, pankart asacaksın, astırmamaya çalışan, görevini yapan polise vuran, bundan milletvekili olmaz" diye konuştu.

'BİZ MİLLETİMİZİN DİLİYLE KONUŞTUK'

Yurttaşlara "sürtük" sözüyle hakaret eden Erdoğan, söz konusu hakaret için de "Biz milletimizin diliyle konuştuk. Derdimizi millete anlattık. Mukaddesata hürmetsizlik edenlere özellikle tavizsiz davrandık. Milletimiz Gezi olaylarına nasıl bakıyorsa biz de aynı pencereden bakıyoruz. Nasıl tanımlıyorsa biz de aynı sıfatları kullanıyoruz. Şehir eşkıyalarını, yağmacıları, ibadethaneleri bira kutularıyla kirleten mülevvesleri, darbe heveslilerini 9 yıldır bu millet nasıl tarif ediyorsa, biz de öyle tarif ediyoruz. Vandala vandal, çapulcuya çapulcu demekten geri durmayacağız. Bize ahlak, edep, tevazu dersi vermeye yeltenenlere sesleniyorum; siz gidin aynaya bakın" ifadelerini kullandı.

 

 
 
 


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —