Dersim'li yiğidi saygıyla anıyoruz

Dersim

Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C)kurucularından Hüseyin Cevahir, 1 Haziran 1971'de, Mahir Çayan'la birlikte Maltepe'de askerlerle girdikleri çatışmada öldürüldü.

Dersim’li yiğidi saygıyla anıyoruz

 
Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C)kurucularından Hüseyin Cevahir, 1 Haziran 1971'de, Mahir Çayan'la birlikte Maltepe'de askerlerle girdikleri çatışmada öldürüldü. Bu yıl Cevahir'in öldürülmesinin 38. yıldönümü. 1947'de Tunceli'de doğan Cevahir Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okudu. Dev-Genç içinde yer aldı. Gazeteci Oral Çalışlar'ın 1988'de yayınlanan "68 - Başkaldırının Yedi Rengi" başlıklı kitabından Cevahir'le ilgili bir hatırasını aktarıyoruz. 

Hüseyin Cevahir yardıma geldi, polise yakalandı

Hüseyin Cevahir'le aynı okuldandık. Cevahir kibar, yumuşak bir Doğu insanıydı. Bir Kürt aşiretinin sevilen kişilerindendi, duyguluydu, o yılların umut vaateden genç öykücülerindendi. Onunla Fikir Kulübü yönetiminde birlikte çalıştık ve çok sayıda ey­leme birlikte katıldık.
Cevahir, hangi eğilimden olursa olsun, herkesin çok sevdiği, okulda geniş çevresi olan bir insandı. Orta bo­yu, hafif dökülmüş saçları ve güleç yüzüyle arkadaşları­nın sempatisini kazanmıştı.

Hüseyin, gençlik içinde Türkiye İşçi Partisi (TİP) yönetimine muhalefet başladığında uzun süre tereddüt etti. Özellikle doğulu arkadaşlarının TİP yönetimiyle birlikte hareket etmesi onun karar vermekte geç davranmasına neden oluyor­du. 1969 yılı başında TİP'e muhalefet eden grup içinde yer almaya başladı.

1969 yılının soğuk bir nisan ayıydı. 9 Nisan günü Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) yurdunun kantininde oturuyorduk. Öğrenci derne­ğinden bir arkadaş Ziraat Fakültesi Fikir Kulübü'nden telefon ettiklerini, Yenimahalle'nin Karşıyaka semtinde, gecekondu yıkımı başladığını ve destek istediklerini söy­ledi. Orada kim var kim yok, toparlandık ve Karşıyaka semtine hareket ettik. Tepenin yamacında, dört beş ge­cekonduyu belediye ekipleri yıkmaya çalışıyorlardı, ev sahipleri de direniyordu. Bizden önce Ziraatlılar ve Ga­zi Eğitimliler gelmişler ve bu direnişe destek olmuşlar, bir kısmı da polis tarafından Yenimahalle Karakolu'na götürülmüştü.
Dev-Genç o yıllarda, başı derde girenin kapısını çal­dığı bir sivil savunma ve hak arama örgütü gibiydi. Evi yıkılan, işten atılan, parasını patronundan alamayan, toprak sorununu çözemeyen insanların Türkiye'nin dört bir yanından kopup geldiği bir başvuru merkeziydi. Halkın dertlerini sahiplenmek, Dev-Genç'e gücünün çok üstünde işlevler yüklemişti.

Karşıyaka semti, o yıllarda yeni kurulan, esas ola­rak bir gecekondu bölgesi görünümündeydi. Yenimahal­le son duraktan sonra oraya belediye otobüsü bile çalış­mıyordu. Evin damına bir erkek çıkmış bağırıyor ve kadınlar da ona aşağıdan destek oluyordu. Tam o sırada biz yetiştik ve gecekonducularla birlikte saf tutarak yıkı­mı engellemeye çalıştık. Çevremizdeki kalabalık artınca polis sanırım sorunun büyüyeceğini düşündü, yıkımı durdurduklarını açıkladı. Ama bunun geçici olduğu bel­liydi.

Gecekondusu yıkılmak istenenlerle birlikte Yeni­mahalle Kaymakamlığına giderek yıkımın durdurulma­sını istemeye karar verdik. Sloganlar atarak Karşıyaka' dan, kaymakamlığa yürüdük. Tam biz yoldayken Cevahir'in de bulunduğu bir grup arkadaş topluluğa katıldı. Kaymakamlık binasına girdiğimizde (Kaymakam veya vekili idi tam anımsamıyorum) Kemal Dayı isimli SBF'den ve Tarsus'tan tanıdığımız bir arkadaşımız bizi kar­şıladı. Biraz onunla oturup konuştuk ve gecekonduların dertlerine sahip çıkmasını istedik.
Yanımızda, evi yıkıl­mak istenen vatandaşlar da vardı. Kemal'in odasından çıkıp dışarıya adımımızı atar atmaz, polisler bizi yaka­ladılar ve aşağıda bekleyen toplum polisi arabasına bin­dirip önce karakola oradan da Emniyet Genel Müdürlü­ğü'ndeki 1. Şube'ye götürdüler. Siyasal'dan gelenlerden yalnızca iki kişi, benle Hüseyin yakalanmıştık. Başka okullardan arkadaşlar da vardı. İkimizin yakalanması­na neden, Kaymakamla görüşmeye gidenler arasında bulunmamızdı.

Emniyet Müdürlüğü'nde yanımıza SBF'den arkada­şımız gazeteci Hakkı Öcal geldi. Daha sonra Tercüman Gazetesi Genel Yayın Müdürü olan Öcal o yıllarda Yeni Gazete'nin polis muhabiriydi.

Geceyarısma doğru mahkemeye çıkarıldık. Avuka­tımız Doğu Perinçek'ti. Uzun bir sorgulamadan sonra serbest bırakıldık. Cevahirle ikimiz kolkola girip yur­dun merdivenlerini tırmanırken, Ankara'ya Nisan ayın­da kar yağıyordu. O gece okulda işgal karan alınmıştı. Biz henüz nefes almadan işgal için koşuşturmaya başla­dık.(OÇ/EÜ)