Dereler, yaşamı savunmak İçin Trabzon'a akıyor!

Dereler, yaşamı savunmak İçin Trabzon

Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) ‘Karadeniz kararmasın, geleceğimiz solmasın’ sloganıyla yapacağı mitingi 26 Ekim’de yapacağını duyurmuştu. Ülke gündemindeki gelişmeler nedeniyle Trabzon mitingi 9 Kasım&rsqu

Dereler, yaşamı savunmak İçin Trabzon’a akıyor!

Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) ‘Karadeniz kararmasın, geleceğimiz solmasın’ sloganıyla yapacağı mitingi 26 Ekim’de yapacağını duyurmuştu. Ülke gündemindeki gelişmeler nedeniyle Trabzon mitingi 9 Kasım’a ertelendi.


HES’lerin, sularının, derelerinin, doğal yaşam alanlarının sermaye sahiplerine peşkeş çekme projesi olduğunu bildiklerini ifade eden DEKAP “Satılık suyumuz yok.  HES’leri istemiyoruz!” diyor.


: “Derelerimiz, Yaylalarımız, Ormanlarımız Satılık Değil!.. Yaşamı Savunuyoruz, 9 Kasım’da Trabzon’da Buluşuyoruz… Karadeniz Kararmasın, Geleceğimiz Solmasın… Yaşam alanlarımız, ülkemizin dört bir yanında açgözlü sermaye sahipleri ve çok uluslu şirketlerin yağmasıyla karşı karşıya. Paranın gücüne iman edenler, doğamıza ve yaşam alanlarımıza el koymak istiyor.

Yüzyıllardır üreterek var ettiğimiz, yaşadığımız vadilerimizin, köylerimizin, yaylalarımızın yolunu bilmeyenler; yaşadığımız sıkıntılara, sorunlarımıza kulaklarını tıkayıp görmezden gelenler bugün, siyasi iktidarın hukuksuz yasa ve yönetmeliklerinden cesaret alarak yaşam alanlarımıza üşüştüler. Derelerimizi, ormanlarımızı, yaylalarımızı istila edip, bizleri yersiz-yurtsuz bırakmak, yaşadığımız yerlerden göçe zorlamak için geliyorlar. Siyasi iktidarın rant kapısı olarak görerek sermaye sahiplerine sunduğu hayatımızın; derelerimizde, ormanlarımızda, yaylalarımızda yaşayan binlerce canlı türünün hiçbir önemi yok. Sadece ve sadece parayı ve kasalarını doldurmanın hayalini kuruyorlar. Yalanla, hileyle bizleri kandırmaya çalışıyorlar. Bu büyük yağma harekâtına karşı, ‘Derelerimiz, ormanlarımız, yaylalarımız satılık değil’ diyoruz…

Doğamızı ve yaşamı savunuyoruz. ‘Enerji ihtiyacı’ bahanesiyle, hidroelektrik santral (HES) projeleriyle derelerimizi kurutup, tünellere hapsediyorlar. Yaylalarımız, köylerimiz ve vadilerimizde iş makineleriyle açıkça katliam yapıp, binlerce canlının doğal yaşam alanını yok ediyorlar. Oysa biz HES’lerin, sularımız ve derelerimizi, doğal yaşam alanlarımızı sermaye sahiplerine peşkeş çekme projesi olduğunu biliyoruz. Bu yüzden, ‘Satılık Suyumuz Yok’ diyoruz. HES’leri istemiyoruz! ‘2B Projesi’ ile orman vasfını yitirmiş arazilerin satışıyla, tarım alanlarımız elimizden alınıp, ormanlarımız imara açılırken; şimdi de Karadeniz Bölgesindeki yaylalarımızı boydan boya geçecek olan ‘Yeşil Yol Projesi’ ile el değmemiş ve koruma önceliği olan doğal yaşam alanlarımız da yok edilerek, yaylalarımız imara açılmak isteniyor. Bu nedenledir ki, Yeşil Yol ile yaylalarımız betonlaşmaya teslim edilecek, tarihten bugüne miras kalan doğal güzelliklerimiz yok olacak. Yolun başında bekliyor, yol vermiyoruz…

Yeşil Yol’u istemiyoruz! Termik ve nükleer santrallerle, siyanürlü maden arama çalışmalarıyla hayatlarımız tehlikeye atılıyor, sağlıklı yaşam hakkımız elimizden alınıyor, doğada onarılamayacak yaralar açılıyor. Termiksiz, nükleersiz, siyanürsüz bir yaşam istiyoruz! Her dere başında bir taş ocağı, yaşam alanlarımızda beton santralleri, çöp tesisleri kurmak istiyorlar. Zehir solumak istemiyoruz! Yıllardır yaşam alanlarımızı talan etmek isteyenlere karşı mücadele ediyoruz. Kimimiz HES belasına, kimimiz nükleere, kimimiz taş ocaklarına, kimimiz siyanüre karşı doğayı ve yaşamı savunuyoruz. Hepimiz aynı yağma politikasının farklı sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Bu yağma, ülkemizde ve özellikle de bölgemizde, doğal yaşam alanlarımızı sermaye sahiplerine peşkeş çekerek, biz canlıları yurtsuz bırakma politikasıdır.

Artık yasalar bile bu talanı kolaylaştıracak şekilde çıkarılıyor. Mahkeme kararları görmezden gelinip, hukukun arkasından dolanarak hileler yapılıyor. Bize ise, yaşam alanlarımızı ve doğamızı savunmak için tek yol kalıyor; omuz omuza verip kendi gücümüze güvenmek! İşte bu yüzden bu yağma harekâtına karşı duran, vadisini, deresini, köyünü, ormanını, yaylasını savunan herkesi omuz omuza vermeye, hep birlikte yaşamı savunmaya çağırıyoruz! Gelin canlar-canlılar bir olalım, omuz omuza duralım, doğayı ve yaşamı savunmak için 9 Kasım’da Trabzon’ da buluşalım!..”