7-24esenlerhaber/ Hüseyin Koç
DP’den; Cumhuriyet Paneli
Demokrat Parti (DP) Zeytinburnu İlçe Örgütü Binası’nda düzenlenen panelde konuşan MKK Üyesi
Mimar
Süleyman Uluocak, demokrasiye önem veren bir gelenekten geldiklerini belirterek “
Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmamız lazım” dedi.
Demokrat Parti (DP) Zeytinburnu İlçe Örgütü tarafından her ay belli aralıklarla düzenlenen panelin bu haftaki konusu
“Siyasi Partilerin ve Sivil Toplum Kuruluşlarının Demokrasiye Katkıları” oldu. DP Zeytinburnu İlçe Binası’nda düzenlenen panele, aralarında DP İstanbul il başkan yardımcıları Davut Çakmak, Burhan Sarıkaya, Yavuz Barış, Hüseyin Avcı, Bahçelievler ilçe Başkanı mimar Yaşar Karahan, Zeytinburnu ilçesinin ilk emniyet müdürü ve 2004 Zeytinburnu Belediye başkan adayı Dursun Eryıldız, Aydınlar Ocağı Genel Merkezi müdürü Dr.Şahin Ceylanlı, İstanbul İl Gençlik Kolları Başkan Yrd. Emin İnanduğçar, Bahçelievler eski Gençlik Kolları Başkanı Av.Musa Baykal, İstanbul Özürlüler Spor Kulübü Başkanı Ahmet Korkmaz, Alo Afiş-Ali Gündüz, GS ve Türk Milli futbolcu Ercan Ergül, Mimar Cennet Gazi, Müteahhitler Derneği eski Başkanı Nazmi Çelik’in de aralarında bulunduğu STK temsilcileri ile DP Kadın Kolları ve Gençlik Kolları başkan ve yöneticileri ile çok sayıda partili katıldı.
Hoca Ahmet Yesevi Vakfı Başkanı Erdoğan Aslıyüce’nin konuşmacı olarak katıldığı panelin açılış konuşmasını yapan DP MKK Üyesi Mimar Süleyman Uluocak, demokrasiye önem veren bir gelenekten geldiklerine vurgu yaparak, “DP geçmişten beri demokrasiye, cumhuriyete ve Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkan siyasi misyonun temsilcisidir. Bu misyonun temsilcileri çok büyük mücadeleler yaptılar. Geçmişte, rahmetli Adnan Menderes olsun, daha sonra gelen Süleyman Demirel ve rahmetli Turgut Özal olsun… Bugün de DP olarak bizler buradayız ve bu misyona sahip çıkmamız lazım” dedi.
Demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından olan STK ve siyasi partilerin halka ait olduğunu belirten Uuocak, “Siyasi partiler halkın partisidir. Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi, Anavatan Partisi ve bugün yeniden Demokrat Parti çok büyük siyasi mücadelerin içinden geldiler. Demokrasinin kurallarının işlemesi için, Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmak için çok büyük mücadeleler verdiler. Demokrasi kesintiye uğrasa bile bu misyonun partileri hiçbir zaman milletin bağrından çıkan TSK ile karşı karşıya gelmedi. Halk her zaman bu misyonun temsilcilerine sahip çıktı.
Uluocak, 12 Eylül darbecilerinin yargılanması konusuna da değindi. Konuyla ilgili olarak 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in “Bu ihtilalin mahkemeye taşınması siyasi bir oyundur” şeklindeki sözlerini anımsatan Uluocak, “27 Mayıs’ta DP on yıllık iktidarıyla beraber bir sekteye uğradı. Ondan sonraki süreçlerde de 12 Mart olsun, 12 Eylül olsun ihtilaller oldu. Ama şu var; bizim tek vatanımız, tek ordumuz var. Onun için bizim kurumlara sahip çıkıp, kurumları kamuoyu önünde yıpratmamamız lazım.
‘SİYASİ PARTİLER KANUNU DEĞİŞMELİ’
Uluocak siyasi partiler kanununun değiştirilmesi gerektiğini de belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü; “12 Eylül’den sonra seçim kanunu değişmemiş ve mevcut seçim kanunu ve siyasi partiler kanunu ile bugünkü iktidar 12 Eylül anayasasının seçim kanunlarıyla bu koltukta oturmaktadır. Bugün, önce siyasi partiler ve seçim kanunun değişmesi gerekiyor. Siyasi partilerin genel başkanları kimi yazarsa, o kişi TBMM bizi temsil ediyor. Halkın kendi seçtiği milletvekili ile meclisini oluşturulması esastır.”
Cumhuriyetin kazanımlarına da değinen Uluocak sözlerini şöyle tamamladı; “Cumhuriyet ile birlikte Türk milletinin çok büyük kazanımları oldu. Bu coğrafyaya ve etrafımızdaki ülkelere özellikle komşularımıza baktığımız zaman; hatta hinterlandımızın dışına çıktığımızda daha iyi anlaşılıyor; bu coğrafyanın en büyük devleti, Türkiye Cumhuriyeti; en büyük millet ise, Türk milleti. Hem devlet olarak, hem de gelişmişlik düzeyi olarak cumhuriyet bize çok şey kazandırdı. Milletimizin bu coğrafya üzerinde gelişmişlik düzeyi Cumhuriyetle birlikte olmuştur. Onun için cumhuriyetin kazanımlarına hepimizin millet olarak sahip çıkmamız lazım.”
‘TEŞKİLATTA AMAÇ VE ZAMANLAMA ÖNEMLİ’
Eski Sendikacı, yazar ve siyasetçi Erdoğan Aslıyüce ise sendikacılık faaliyetlerinde bulunduğu dönemdeki deneyimlerini aktardığı konuşmasında tarihten notlar da aktardı. Türkiye tarihini etkileyen önemli olayların ‘batı mantığı’ ile ele alınmasını eleştiren Aslıyüce, “Anadolu’ya 1071 Malazgirt zaferiyle geldiğimiz yazılır tarih kitaplarında. Oysa biz, Milattan Önce 2200 yılından bu yana buradayız. Bunun belgeleri var. Mayıs 7-15 arası ‘vakıflar haftası’ olarak kutlanır. Vakıfların ambleminde ise kuruluş tarihi 1048 yazar. Peki biz 1071’de Anadolu’ya geldiysek 1048 de bu vakıfları nasıl kurduk?” diye konuştu.
Belli bir amaç için kurulan teşkilatların kuruluş zamanının da önemli olduğunu aktaran Aslıyüce, “Eğer Fatih Sultan Mehmet zamanı iyi kullanmasaydı fetih yapamaz, İstanbul’u ele geçiremezdi” dedi. Örgütlenmede ve insan hayatında ‘sadakat’, ‘ar’ ve ‘adalet duygusu’ ile ‘cesaretin’ önemli olduğunu dile getiren Aslıyüce, “Bütün bu hususlar tarihte de temsilini bulmuştur. Hz. Ebubekir sadakati, Hz.Osman utanma ve ar duygusunu, Hz.Ömer adaleti, Hz.Ali ise cesareti temsil etmiştir” görüşünü dile getirdi.
‘İLK TOPLU SÖZLEŞME BİZDE YAPILDI’
“Bizim tarihimiz mücadeleler tarihidir. Ancak fikir namusumuzun olması lazım” diyen Aslıyüce, Türkiye’de işçi hareketlerinin sanılandan daha önce başladığını dünyada ise ilk Toplu Sözleşmenin Türkiye topraklarında gerçekleştirildiğini iddia etti. Aslıyüce şunları söyledi: “Sendikacılık yaptığım sıralarda, 1991 yılında Japonya’ya gittik. Uluslararası bir toplantıya katıldık. Dediler ki ‘ilk toplu sözleşme 1812 yılında Birmingham’da imzalandı. Ben tercüman vasıtasıyla itiraz ettim. ‘Yazılı metindir’ dediler. İlk toplu sözleşme bizdedir dedim, 1766 yılında Kütahya’da Fincancılar Anlaşması imzalanmış. Ama biz bizi bilmediğimiz için her şeyi batı normlarıyla algılıyoruz.”
‘AHİ EVRAN TEŞKİLATIN PİRİDİR’
İş ve işçiyi kapsayan önemli gelişmelerin Anadolu’da eskilere dayandığını, bunun en güzel örneğinin ise 13. yüzyılda Ahi Evren öncülüğünde kurulan Ahilik Örgütü olduğunu belirten Aslıyüce şu bilgileri aktardı; “Ahi Evren, o dönemde toplumsal hayatı düzene koymuştur. Ürettiği malın kalitesini yüksek tutmak, iş ve ticaret ahlakını korumak, işçiyi kalkındırmak ve bağımsız iş sahibi yapmak, standart üretimi arttırmak ve pazarlara sevk etmek, üretim ve tüketimi dengeli tutmak, vurgunculuğu önlemek, esnafı korumak ve kollamak, haksızlığa meydan bırakmamak gibi önemli tedbirler almıştır.”
Türkiye’de ilk işçi hareketinin yazılanların aksine, 1527 yılında Haliç Tersanesi’nde başladığını aktaran Aslıyüce, işe göre değerlendirme sisteminin ise sadece 20. yüzyıla has olmadığını; 19 yüzyılda da uygulandığını söyledi. Aslıyüce, Osmanlı döneminde üretimde önemli yer tutan dokuma sektöründe ise yabancılara verilen imtiyazlarla birlikte gerileme yaşandığını aktardı.
Panel katılımcıların söz aldığı ‘soru cevap bölümü’ ile devam etti.