Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanındaki 681. oturma eyleminde, 12 Eylül döneminde kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün akıbetini sordu.
Cumartesi Anneleri, Nurettin Yedigöl’ün akıbetini sordu:
’37 yıldır bir kemik, kemikleri koyacağımız bir mezar istiyoruz’
Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanındaki 681. oturma eyleminde, 12 Eylül döneminde kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün akıbetini sordu.
Eylemde ilk konuşmayı, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu yaptı. “Nurettin tam 37 yıl önce kaybedildi. Bu meydan onu aradan geçen zamana rağmen unutmadı” diyen Tanrıkulu, şöyle konuştu:
“Bugün hükümet yetkilileri, insanlığa karşı işlenen suçların cezasız kalmayacağını söylediler. Biz de sizin işlediğiniz suçların bu meydan var oldukça cezasız kalmayacağını söylüyoruz. Savaşa karşı barışı, OHAL’e karşı demokrasiyi bu meydanda savunmaya devam edeceğiz.”
Nurettin Yedigöl’ün kardeşi Muzaffer Yedigöl “Dün haberlerde 28 Şubat derbecilerinin, 15 Temmuz darbecilerinin yargılandığını söylediler. 12 Eylül’ü nasıl yargıladınız, onu anlatın. Bunca işkence, kayıp ve hukuksuzluğa rağmen 12 Eylül yargılamaları tam bir tiyatroydu” şeklinde konuştu.
“96 yaşındaki annemin acısını biraz hafifletin. 37 yıldır bir kemik, kemikleri koyacağımız bir mezar istiyoruz. Çok şey mi istiyoruz” diye soran Yedigül, “Savaşın olmadığı, özgürlüğün hüküm sürdüğü bir ülke istiyoruz” dedi.
‘Annem oğlunun kemiklerini istiyor’
Oturma eyleminde söz alan Nurettin Yedigöl’ün kızkardeşi Sevim Yedigöl de, “Annem her gün Nurettin’i bekliyor. Hak hukuk yok, onu biliyoruz. Biz sadece kardeşimin kemiklerini istiyoruz. Annem, beraber gömüleceği oğlunun kemiklerini istiyor” dedi.
‘Nurettin sosyalist kimliği nedeniyle kaybedildi’
Nurettin Yedigöl’ün gözaltında gördüğü işkencenin tanıklarından Ümit Efe, yaşadıkları süreci anlattı. “Kendisini gözaltında gördüm. Beraber işkence gördük. Nurettin’e bizden çok işkence yapıldı. Dört gün içinde kaybedildi” diyen Efe, şunları söyledi:
“İşkence ve kaybetme bir devlet politikası olarak uygulandı. O andan itibaren 37 yıldır arayışımızı sürdürüyoruz. Nurettin, sosyalist kimliğiyle, adını dahi söylemediği için Gayrettepe 1. Şube’e kaybedildi.”
Bu haftaki basın açıklamasını, insan hakları savunucusu ve Cumartesi insanı Gönül Sonbahar okudu. Açıklama şöyle:
“Yaşam hakkı, gerek uluslararası sözleşmelerde ve gerekse iç hukukta korunması gözetilen en kıymetli değer olarak kabul edilmiştir.
Türkiye’de, en ağır yaşam hakkı ihlali olan gözaltında kaybetme davalarında zaman aşımı ve ihlalin güncelliğini kaybetmesi gibi gerekçelerle hukuk yolları kapatılmaktadır. Oysa kaybedilme hali devam ettiği sürece, ihlal güncelliğini korur ve hak arama özgürlüğü engellenemez. İlgili hiçbir devlet merci zaman bakımından yetkisinin bulunmadığını ileri süremez.
Bu hafta “12 Eylül işkencehanelerinde kaybedilen, 37 yıldır akıbeti karanlıkta bırakılan Nurettin Yedigöl’ü unutmadık!” diyerek buluştuk. 681. haftamızda “Bu devletin adaleti beni oğlumu unutmaya mahkum etti. Unutmayacağım!” diyen 96 yaşındaki Zeycan Yedigöl’ün Galatasaray’daki sesiyiz.
Erzincanlı olan Nurettin Yedigöl, 70’li yıllarda üniversite eğitimi için İstanbul’a geldi. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Öğrenciliği dönemi ve sonrasında sosyalist gençlik hareketinin içinde yer aldı. 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından hakkında yakalama kararı çıkartıldı.
10 Nisan 1981 tarihinde İstanbul/İdealtepe’deki evine yapılan baskında gözaltına alındı. Ünlü işkence merkezi Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Orada Honduras’ta işkence eğitimi alan K Gurubu tarafından sorgulandı. İfade vermeyi reddettiği için Mete Altan’ın başında bulunduğu işkence timinin en ağır işkencelerine maruz kaldı. En son şubede sorgulanan diğer arkadaşları tarafından görüldüğünde; kanlar içindeydi, konuşamıyordu, bilinci yerinde değildi. O günden sonra da 26 yaşındaki Nurettin’i gören olmadı.
Baba İsmail Yedigöl tüm mercilere başvurdu, Kenan Evren’e kadar ulaştı. Ama bu başvurulara Nurettin’in hiç gözaltına alınmadığı cevabı geldi. 10 kişi Nurettin’i siyasi şubede gördüklerine dair tanıklık etti. “Şahidiz, işkencede öldürüldü” diye ifade verdiler ama savcılık “böyle şey olmaz, devlete iftira atmayın” dedi. Kendileri de Ağır işkence gören bu tanıklar, polisi zor durumda bırakmak için bedenlerini duvara vurmak suretiyle yaraladıkları iddiasıyla suçlandı.