Tarih: 27.04.2015 14:19
"CHP'nin vaatlerinin hepsi iktisadi ve küçük ekonomik vaatler."
"CHP'nin vaatlerinin hepsi iktisadi ve küçük ekonomik vaatler."
CHP’nin ekonomi kurmaylarından İstanbul Milletvekili Adayı İlhan Kesici, CHP’nin vaatlerini ve Türkiye’nin ekonomik durumunu BUGÜN'e değerlendirdi.
Toplumun karnının şiştiğini söyleyen Kesici, "Fakirlik, kıt kanaat geçinmek, genç işsizlik, bunlar bir araya geldiğinde sosyal patlamaya hazır bir iklim var" dedi.,,
CHP’nin vaatlerinin Türkiye’yi yeniden IMF’ye götüreceği ileri sürülüyor.
Bize, “Bunlar bu hesabı kitabı bilmiyorlar” diyorlar. “Bilmezler” dedikleri adamların ömrü, meslek hayatı, ekonomik program, bütçe hazırlamakla geçti. Böyle ucuz laflar etmelerini çok ayıplıyorum. Bir bütçe yapılırken, bu bütçede cebine para koyacağınız kitle, yani işsizler, yoksullar, dar gelirliler olur. İyi ekonomi politikası, onlara imkân yaratmak demek. Emekliye verdiğiniz parayı emekli saklamayacak. Aynı gün bakkala, manava, kasaba, berbere veriyor, tüketime, yani ekonomik sistemin içerisine giriyor. Buradan bakkal, manav, berber, taksici kendine düştüğü kadar kazanacak. Bir de bundan geri dönüp vergi alacaksınız. Bu sadece emekliye, yoksula verilmiş olan bir para değil. Ekonomik sistemi de canlandıracak. Bir de parası cebinde kalması, parasından vergi almamız gereken insanlar var. Bunlardan da vergi adil alınacak. Bir de az kazanan insanlar var, bunlardan da vergi alınmayacak, çok az alınacak.
ÖNCELİKLERİ DEĞİŞTİRECEĞİZ
CHP bu vaatlerde bulunurken popülizm mi yapıyor?
Hayır, sıfır popülizm. Hepsi iktisadi ve küçük ekonomik vaatler. Emekliye 2 maaş ikramiye, asgari ücretten vergi alınmaması, her aileye sigorta mahiyetinde sosyal yardım. Sosyal demokrasi. Toplumun karnı çok şişmiş vaziyette. Fakirlik, fukaralık, yoksulluk, kıt kanaat geçinmek, işsizlik, genç işsizlik, bunlar bir araya geldiğinde neredeyse sosyal patlamaya hazır bir iklim var. Adaletsizlikler, demokrasi dışı uygulamalar da var da, onların yanında bir de ekonomi. Toplumun karnının şişini almak lazım. Bunu alırken de aynı zamanda iktisadi tarzda almak lazım. 2015 yılı bütçesi 473 milyar lira, biz emekliye 2 maaş ikramiyeyi bu bütçenin içerisinden veriyoruz. Bütçede bu tür harcamaların yapıldığı fasıl bir kalem vardır, ona “cari transferler” denir. Bu bütçede de zaten 176 milyar liralık cari transferler kalemi var, bizim yapacağımız onların yaptığı öncelikleri değiştirmek. Bu 176 milyar lirayı nerelere döktülerse, binlerce kalemdir o, hepsini teker teker, binlerce kalemi silkeleyip, onun içerisinden bir ayıklama yapmak, lüzumsuzları çıkarıp, lüzumlu diye gördüğümüz tercihleri koymak. O yüzden bir popülizm yok.
İKİ İSİM KIYASLANAMAZ
Bu seçimlerde sanki partilerin ekonomi kadroları da yarışıyor gibi.
Bu seçimlerde konuşulacak en önemli konu ekonomi. Kurdaki değişim, geçim sıkıntısı, işsizlik… O zaman başbakan adaylarının ekonomi ile ünsiyetlerine bakacak, hangisi ekonomiye daha yatkın, etkili? Ahmet Davutoğlu'nun ekonominin e harfiyle ilgisi yok. Kemal Bey, kamuda Türkiye’nin en önemli imtihanlarından birisini kazanmış, hesap uzmanı olmuş. Gelirler Genel Müdürlüğü’nde daire başkanı olmuş, genel müdür yardımcısı olmuş, daha sonra Bağ-Kur, SSK Genel Müdürü olmuş. “Sen bilmezsin” dedikleri insan, Türkiye’nin iki en büyük emeklilik organizasyonunun genel müdürlüğünü yapmış. Ekonominin e'sinden anlamayan Davutoğlu, karşısında da ömrü ekonomiyle geçmiş olan bir Kılıçdaroğlu var. Ekonomik müktesebatları karşılaştırılmalı.
İSTİKRARLARI BOZULDU
Seçmenin istikrarın bozulmasından kaygı duyduğu için AKP’ye oy verdiği tespitlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimdiye kadar genellikle seçimlerde “ekonomi, ekonomi, ekonomi” diye hükümet bağırıyordu, onun hemen yanına “istikrar, istikrar, istikrar” filan diye ekliyordu. Bu seçimlerde sadece “Vay bu CHP bu emeklilere parayı nereden bulacakmış” diyorlar. Artık kendi istikrarları da yok, kendi içlerinde uyumları da yok. İnsanlar elbette istikrara çok önem veriyorlar. TÜSİAD’dan manava kadar bütün iş alemi istikrarla ilgilidir. Hepimiz günlük hayatımızda da istikrarla ilgiliyiz. Tansiyonumuzda bile istikrar arıyoruz. Burada söylenebilecek olan şey şu: Bu arkadaşların istikrarı bozulmuştur.
HANE HALKININ BORCU 12 YILDA 39 KAT ARTTI
Eskiden “suskunluk sarmalı”ndan yakınılırdı, şimdilerde sanki borç sarmalı var.
12 yılda dış ticaret açığı 656 milyar dolar. Yani, biz 12 yılda kazanmadığımız 656 milyar doları harcamışız. Yani borçlanmışız. Bu para kimden çıkacak? Bizden sonra gelen nesillerden çıkacak. Bunu neyle karşılayacağız? Borçla. Kamunun dış borcu, 2003'ün başında 107 milyar dolarmış, şimdi ulaştığı nokta 398 milyar dolar, 3,7 kat artmış.
Özel sektörün borcu, bunlar iktidara geldiğinde 43 milyar dolarmış, şimdi 278 milyar dolar. Tam 6,5 kat artmış ama özel sektörün yarattığı kapasite 6,5 kat artmadı. Hane halkının toplam borcu 2002'nin sonunda 4 milyar dolarmış, şimdi ulaştığı rakam 155 milyar dolar. Tam 39 kat artmış. Böyle olunca da insanlar ödeyemiyorlar. 400 bin kişinin üzerinde kredi kartları münasebetiyle kesinleşmiş hapis cezası var. CHP seçim bildirgesinde, kredi kartı borçlarının faizlerinin yüzde 80’ini ödemeyi bu sebeple taahhüt etti.
BUNLARIN PİLLERİ BİTTİ
Bugün Türk ekonomisinin içinde bulunduğu durumu nasıl tanımlıyorsunuz?
Dünyadaki sermayeler ABD’ye doğru toplanıyor, ekonomi sıkışmaya başladı, doların artışı da buna bağlanıyor ya, işte tam da böyle bir durumda, bundan en çok etkilenecek ülke Türkiye. Endekste Türkiye açık ara birinci. Yani dünyada kırılganlığı en yüksek ekonomi, hani dünyada 17. büyük ekonomiydik, en babayiğit ekonomiydik,
IMF’ye borç veriyorduk? 2 Mart 2015’te, “dünyanın en sefil 15 ekonomisi” diye bir endeks açıklandı. Bırak en parlak ekonomiyi, dünyanın en sefil, berbat 7. ekonomisi Türkiye. Artık bu arkadaşlar Türkiye’yi yönetemezler, yönetmemeliler. Pilleri bitti, kadroları yetersiz oldu. Şarjları kalmadı. O yüzden Türkiye’nin yeni bir soluklanmaya ihtiyacı var.
GEÇMİŞ RAKAMLAR AKP'DEN YÜKSEK
Büyüme rakamlarını önceki tek başına iktidar dönemleriyle kıyasladığınızda durum nasıl?
AKP dönemine benzeyen tek parti dönemlerinde, mesela 10 yıllık DP döneminde yıllık ortalama büyüme yüzde 6.3, Adalet Partisi’nin 1965-71 dönemi yüzde 5.9 yıllık ortalama büyüme rakamı. Turgut Bey’in dönemi yüzde 4,9. Hepsinin büyüme rakamları, AK Parti’nin büyüme rakamlarından yüksek.
AKP KENDİSİNDEN ÖNCEKİ 57 YILIN BÜYÜME HIZINI YAKALAYAMADI
AKP iktidarlarının “ekonomi” büyüsü bozuluyor mu?
Lafla peynir gemisi yürümez. AKP 2002'nin sonunda, 2003’ün başında iktidara geldi. Dünya, 2000’den itibaren Hz. Adem’den bu yana bütün dünya tarihinin gördüğü en parlak ekonomik iklime girdi. Dünyanın ticaret potansiyeli ikiye katlandı, arttı. Petrol fiyatlarındaki olağanüstü artışlarla, adına petrodolar denilen dehşetengiz bir kaynak çıktı. Ülkeden ülkeye, şirketten şirkete gitmek, yatırım olmak isteyen bir para. Bir de dünya ticaretinin önündeki engeller kaldırıldı. Bütün dünyada, her ülkede bunun neticesinde büyük yıllık ortalama büyüme hızları elde edildi.
İKİ DÖNEMİ KIYASLARSAK
Türkiye bu büyümeden mi payını aldı?
AKP’nin 12 yılın ortalama büyüme hızı 4,7. Bu çok mu iyi, az mı iyi, onu nereden bileceğiz? AKP’nin “kötü” dediği kendinden önceki dönemlerle kıyas yapalım. Ölçü olarak 1946’da çok partili rejime geçtiğimiz dönemi alıyorum. 2. Dünya Savaşı’nın artçı etkileri, İsmet Paşa’nın 4 yıllık başbakanlığı, DP dönemi, 1960 ihtilali, Süleyman Demirel dönemi, 1971 muhtırası, CHP-MSP koalisyonu, 1980 ihtilali münasebetiyle dünya organizasyonlarından atılmamız, 1994 ekonomik krizi, 1999 depremi, 2001 ekonomik krizi hepsi var. Bütün bu 57 yılın yılık ortalama büyüme hızı yüzde 5,1. İnanılır gibi değil; değil mi? En kötü dönemlerle birlikte Türkiye’nin elde ettiği büyüme, AKP’nin elde ettiği ortalama büyümeden daha büyük.
VAHİM BİR DURUM
Sanal bir büyüme mi hissediyor ülke?
AKP’yi ilk 4 yıl ve ikinci 8 yıl diye bölelim. İlk 4 yıl acemiydiler, devleti daha az tanı-yorlardı. Devleti daha çok tanıdıkları dönemde, 2007’den 2014’e kadar ortalama büyüme hızı yüzde 3,3. Medya sabahtan akşama kadar “uçuyoruz” diye bas bas bağırmasa, bunlar şimdiye kadar çoktan düşmüş olurdu. Bu büyümenin yüzde 1,5’i de nüfus artış hızına konulursa, demek ki insanların günlük hayatındaki ortalama büyümeleri yüzde 1-1,5 civarında. Bu çok düşük bir rakam. Yüzde 1,5’lik büyüme vahim bir durum.
KURDAKİ ARTIŞIN ACISI SEÇİM SONRASI GÖRÜLECEK
Türkiye bu kadar düşük büyüme hızıyla mı dünyanın 17. büyük ekonomisi oldu, IMF’ye borçlarını ödedi?
CHP bir seçim bildirgesi açıkladı, haliyle bazı ekonomik vaatlerde bulundu, bunlardan biri de, emeklilere 2 bayram ikramiyesi verilmesi. Şimdi, hepsi feryat figan koparıyorlar, “Bunlar bu ikramiyeyi veremezler, devlette böyle bir para yok” diye. Hani ya biz dünyanın 17. en büyük ekonomisiydik? Hani IMF’ye 5 milyar dolar borç veriyorduk?
IMF’ye borç veriyorsun da 2 gariban emekli ikramiyesi mi bozacak ekonomiyi? Bunların “ekonomik mucize” dedikleri efsaneler çöktü. Aslan, dev dedikleri ekonomi, 2 emekli ikramiyesine dayanamıyor.
Dolardaki yükselişin etkisi sokağa yansıdı mı?
Dolar bu senenin başında 2 lira idi, 2,73 lira oldu. Üç ayda yüzde 35’lik bir devalüasyon olmuş. Bunun etkisini vatandaş henüz görmedi. Bu dolarla ara malları ithalatı yapacağız, bu ara mallarını üretime sokacağız, üretimden sonra raflara düşecek. Ortalama vadesi 6 ile 8 aydır. Vatandaş, kurdaki artışın acısını seçimden sonra görecek.
Seda ŞİMŞEK / BUGÜN
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —