CHP'nin çağrısıyla Taksim Meydanı'nda saat 18.00'da yapılacak olan 'Cumhuriyet ve Demokrasi Mitingi' yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.
CHP"nin Cumhuriyet ve Demokrasi Mitingi
CHP'nin çağrısıyla Taksim Meydanı'nda saat 18.00'da yapılacak olan 'Cumhuriyet ve Demokrasi Mitingi' yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmasında “Demokrasiye
gönül veren vatandaşlarım, tarih yazan bir kentteyiz. 3 büyük imparatorluğa
başkentlik yapmış İstanbul'dayız. Taksim Meydanı bizim demokrasi tarihimizde
yer alan önemli bir meydandır. 3 Haziran 1977, Ecevit'e suikast düzenleneceği
söylendiğinde Ecevit "yarın tek başıma Taksim'e gideceğim" dedi, arkasında
bugün olduğu gibi 100 binler vardı.
1 Mayıs 1977, Kanlı 1 Mayıs olarak tarihe geçen bir gün. Bizim tarihimizde yer
alan ve henüz aydınlığa kavuşmamış olan bu olay yine bu meydanda geldi.
Ama bu meydan bugün cumhuriyetin meydanı oldu. Hepinize yürekten şükranlarımı
sunuyorum. Ve Taksim Meydanı, ulu çınarları ile bize gülümseyen meydan,
ağaçların kesilmemesi için gençlerin doğaya sahip çıktığı bir meydan.
Bu meydanda Gezi olayları yaşandı ve o olayda ellerinde karanfillerle
gençlerimiz, bu ülkenin umudu hep beraber ayağa kalktı.
Ülkemizi seviyoruz, insanlarımızla beraber bir arada yaşamak istiyoruz. Az önce söyledim, bugün
tarihi bir gün. Bugün Lozan Antlaşması'nın kabul edildiği bir gün. Türkiye Cumhuriyeti'nin Türkiye
Cumhuriyeti'ne ait olduğunu egemen devletlere kabul ettirdiğimiz gün. Lozan'ı hayata geçiren
bütün dostlara, bütün tarihe, M. Kemal ve arkadaşlarına şükranlarımızı sunuyor ve onları saygıyla
anıyoruz. Cumhuriyeti emekle kurduk, alın teriyle, göz yaşıyla kurduk, binlerce şehidimizin kanı var.
Bizim ayakkabımız yoktu, çarıklarımızı giydik. Yiyeceğimiz yoktu, kara ekmeği bölüştük.
Ama bir şey vardı, birlik ve beraberlik vardı. İnşallah yine birlik ve beraberlik içinde Türkiye'yi çağdaş
uygarlığa ulaştıracağız. Babalarımız ve dedelerimiz bize cumhuriyeti kurdular ama o cumhuriyeti
özgürlükçü bir demokrasiyle taçlandırmak bizim görevimizdir.
Dönemin devlet adamı Ali Paşa diyor ki, basın özgürlüğü ancak hatalarını düzeltmek istemeyen
hükümetler için tehdittir. Basın özgürlüğünü hep beraber savunacağız, madem ki özgürlükçü
demokrasi diyoruz, birinci adım medya özgürlüğüdür. 15 Temmuz darbe girişiminin yenilgiye
uğramasının ana unsurlarından biri kesinlikle medya özgürlüğüdür. Medyanın açık ve net
darbeye karşı olmasıdır.
Dün medya özgürlüğüne karşı çıkanlar, bugün yaptıkları hatanın inşallah farkına varırlar.
Basın mensuplarının bayramını kutluyorum. Basını özgür olmayan bir toplumun kendisi de
özgür değildir. O nedenle biz hep birlikte basın özgürlüğünü savunacağız.
15 Temmuz akşamında darbeye karşı direnmek, darbeyi dışlamak Türkiye'den hepimizin
ortak görevi oldu. Darbeye karşı çıkan bütün siyasal partilerin genel başkanlarını, onlara
destek veren bütün vatandaşlarımı yürekten kutluyorum ve onlara şükranlarımı sunuyorum.
Darbe üzerinde neden bu kadar duruyoruz? Türkiye Cumhuriyeti'nin darbeler tarihine baktığınızda,
en ağır bedeli ödeyen CHP'dir. Her darbeden sonra genel başkanlarımız hapse atıldı, biz kanla
dişle tırnakla kazandığımız demokrasinin kıymetini de, darbecilerin ne mal olduğunu da en iyi bilen
partiyiz. Biz bize emanet edilen cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak için gerekirse canımızı,
malımızı ortaya koyduk. 15 Temmuz darbesi Türkiye'nin sosyal hukuk devletine karşı yapılmış
girişimdir. TBMM'ye o bombalar yağarken
Demokrasi, demokrasi üzerindeki her türlü vesayete karşı olmak demektir.
Hiçbir vesayeti kabul etmeyeceğiz.
Demokrasi aynı zamanda hukukun üstünlüğü demektir. Darbeciler güçlülerin üstünlüğüne
inanırlar. Darbeciler kendi hukuklarını oluşturmuşlar, o nedenle manifestoda dedik ki,
Türkiye darbe hukukundan arınmalıdır.
Demokrasi aynı zamanda basın özgürlüğü demektir.Ama darbeciler ve dikta heveslileri medya
özgürlüğüne karşıdır. Nerede medya özgürlüğü varsa darbeci olnu yasaklamak ister. Çok görüşlü
bir dünyadan darbeciler hoşlanmazlar. Demokrasi aynı zamanda bağımsız ve tarafsız yargı demektir.
Adalet demektir. Darbeciler adaleti hiçbir zaman savunmadılar. Kendi mahkemelerini kurdular,
DGM dediler, sıkı yönetim mahkemeleri dediler, Özel Yetkili Mahkemeler dediler. Onun için darbeye
de, darbecilere de, diktaya da karşıyız.
Demokrasi aynı zamanda güçler ayrılığı demektir. Üç erk kullanıyor milli iradeyi; yürütme,
yasama ve yargı. Çağdaş demokrasilerde 4. güç medyadır. Açık çağrı yapıyorum, gelin 4. güç
olarak medyayı da anayasamıza açıkça yazalım. Demokrasi aynı zamanda bir kurallar rejimidir, hukuk devletidir. Darbecilerin tek isteği var, polis
devleti kurmak isterler. Biz polis devletine karşıyız, ne darbe ne dikta, yaşasın özgürlükçü demokrasi
diyoruz. Demokrasi insan hakları demektir, her insanın hakkının korunduğu rejimin adıdır. Darbecilerin
defterinde, kitabında işkence vardır. Her darbeden sonra binlerce insanın işkencelerden geçirildiğini
biliyorsunuz. Demokrasi aynı zamanda düşünce özgürlüğü demektir,insanların düşüncelerini özgürce
dile getirdiği rejimin adıdır. Darbe yönetiminde düşünce özgürlüğü kavramı yoktur, bir kişi konuşacak
herkes ona uyacak. Herkesin düşüncesini özgürce açıkladığı bir Türkiye'den, demokrasiden,
özgürlükçü demokrasiden yanayız.
Demokrasi aynı zamanda yurtta barış, dünyada barış demektir. Bütün dünyada barış olmalı.
Darbecilerin barışla ilgisi yoktur.
Demokrasi aynı zamanda devlet yönetiminde liyakat demektir. Yönetimde bilgi, birikim,
deneyim sahibi olanların görev alması gerekiyor. Umarım ve dilerim, geçmişteki hatalardan
Türk siyaseti gerekli dersi çıkarır. Bir kişi sınava girer ve birinci olursa onun kimliğine bakarak,
inancına bakarak senin devlette işin yoktu demek, demokrasiye ihanettir.
Demokrasilerde toplanma özgürlüğü vardır. Taksim Meydanı kapatılmamalı, hiçbir meydanı
kapatılmamalı, meydanlar halkın enerjisini boşaltabileceği alanlara dönüşmeli. Demokrasinin
erdemidir bu, özelliğidir bu, hep birlikte, bir arada meydanlarda, parklarda gezmeli, özgürlük
türküleri söylemeliyiz.
Demokrasi aynı zamanda haklıyı savunmak demektir.Yapılan yanlışlıkları düzeltmek demektir.
Manifestoda açıkladık, Balyoz, Ergenekon, casusluk davası... Pek çok asker gereksiz yere
hapse tıkıldı,Silivri'de yaşadılar hayatlarının büyük kısmını. Onlara yapılan haksızlığı hepimiz biliyoruz.
Devlet demokrasiyi savunacaksa, iade-i itibar yapmak zorundadırlar. Bir haksızlığı düzeltmek zorundadırlar.