CHP İl ve İlçe Başkanları otoriteye boyun eğmemeli

CHP İl ve İlçe Başkanları otoriteye boyun eğmemeli

31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan yerel seçimler için ön seçim karşıtı kampanyanın sözcülüğünü ise örgütlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı yapmaktadır. Oğ

CHP İl ve İlçe Başkanları otoriteye boyun eğmemeli
 
31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan yerel seçimler için ön seçim karşıtı kampanyanın sözcülüğünü ise örgütlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı yapmaktadır. Oğuz Kaan Salıcı ön seçim karşıtı ilk açıklamasının ardından tepkiler artınca yanlış anlaşıldım demek zorunda kalmıştı. Aynı ekolun temsilcisi olan İstanbul İl Başkanı da tabi ki ondan aşağı kalmamalıydı.
 
Bu nedenle İstanbul İl Başkanı ön seçim karşıtlığında yerini almakta hiç zorluk çekmiyordu. Aynı anlayışın Beyoğlu’ndaki yansıması ise İstanbul Milletvekili Yüksel Mansur Kılıç oluyordu. Ekim ayında yapılan CHP Beyoğlu İlçesi örgüt toplantısında konuşanların tamamına yakını ön seçim istemesine rağmen en son konuşmayı alan Yüksel Mansur Kılıç hepimizin gözünün içine baka baka Genel Merkezin çok başarılı olduğunu aday seçimini en sağlıklı bir şekilde yapabileceğini ve ön seçimin sakıncalarını sıralıyordu. Kendisinin ön seçime karşı olmadığını ancak bu örgüt yapısı ile ön seçimin yapılmasının sağlıklı sonuç vermeyeceğini masal anlatır gibi sıralıyordu. Arada bir de örgüt içerisinden karşı çıkmayacağını bildiği partililere ismini vererek “değil mi ….?” şeklinde sorular sorarak onlara söylediklerini onaylatıyordu. Bu masalları dinlemeye daha fazla tahammül edemeyen Piyalepaşa Mahallesi Üyesi Zülfü Anıl bu tavra çok sert tepki göstererek toplantıyı terk etmek zorunda kalmıştı.
 
Beni asıl üzen ise Beyoğlu İlçe Başkanı Bekir Özcan’ın tavrıydı. Çünkü Bekir Özcan eylül ayında yapılan örgüt toplantısında kendisinin ve Yönetim Kurulu’nun ön seçim istediklerini kürsüden ifade etmişti. Ancak imza vermeyince bende ekim ayı örgüt toplantısında çok kısa söz alarak imza veren bazı İlçe Başkanlarını örnek göstererek Beyoğlu İlçe Başkanı olarak kendisinin de imza vermesini ve kampanyaya destek olmasını hatta öncülük etmesini talep etmiştim. Toplantı sonrasındaki kapanış konuşmasında benim talebime yanıt veren Bekir Özcan İlçe Başkanı’nın her şeye imza atamayacağını söylüyordu. Demek ki İlçe Başkanı olmak bazılarına sorumluluk yüklüyordu. Genel Merkezin yaptığı her şey doğruluğu ya da yanlışlığı tartışılmadan desteklenmeliydi. Bana göre partinin başarılı olabilmesi için İlçe Başkanları veya İl Başkanları otoriteye boyun eğmemeli aksine görüşlerini ve ideolojisini militan şekilde savunmalıdır.

Parti Meclisi de son yıllarda aday belirleme yöntemi konusundaki yetkilerini kullanmayıp Genel Başkana havale etmektedir. Peki madem yetkilerinizi kullanmayacaksınız, önünüze gelen her şeyi noter gibi tasdik edecekseniz Kurultaylarda acımasız adaylık yarışlarını neden yaparsınız sorusunun yanıtını örgüte vermek zorundasınız. Bu davranışın arkasında nasıl olsa Parti Meclisine girdim artık Milletvekili veya Belediye Başkanı olmak için Genel Merkez ve Genel Başkanın gözüne girmeliyim anlayışı yatmaktadır. Parti Meclisinde sesini çıkarmayan bu kişiler beklentileri olmadığında ise ne yazık ki azılı birer genel merkez muhalifi oluyorlar.

Kafama takılan bir konuda daha altı ay önce milletvekili olan bazı kişilerin ısrarla belediye başkan adayı olmak için kırk takla atmalarıdır. Belediye başkanlığı bir milletvekili için eski dilde tenzil-i rütbedir. Bu kişiler nasıl bir ülke aşkı ile yanıp tutuşuyorlar ki makamlarından kolayca vaz geçebiliyorlar. Yoksa belediyelerde ballı börek mi var? Sizler dört yıl görev yapmak için milletvekili adayı olmadınız mı daha altı ay olmadan nedir bu kepazelik oturun oturduğunuz yerde. Siyasetin çivisini iyice çıkarmayın. Milletvekilliği görevini layıkı ile yapıp bu ülkeyi AKP’den kurtarmak için çaba gösterin. Her yere aday olmayın.

Bütün bu anlattıklarımdan sonra nedense benim aklıma çocukluğumdaki İngilizce adı ile “His Master’s Voice” Türkçesi ise “Sahibinin Sesi” olan plak şirketi geliyor. Gençler bu plak şirketini hatırlamayabilir. Bu plak şirketinin logosunda gramofon, gramofona oturarak bakan ve dinleyen köpek bulunmaktadır. Sorun belki de burada her söyleneni itiraz etmeden dinleyecek ve itaat edecek miyiz? Yoksa doğru bildiğimiz yolda militanca karşı duruş sergileyecek miyiz? Önümüze konulan her şeyi emme basma tulumba gibi kafamızı sallayıp onaylarsak AKP üyelerinden ne farkımız kalır.