Bildiğiniz Gibi Değil…
Ah bu yanlışlıklar ve tutarsızlıklar hayatımızdan çok şeyleri alıp götürdü. Birçok değerimizi ve ülke geleceğini yine bu tutarsız iş bilmezler yüzünden kaybettik.
Yapılan her yanlışın arkasından ahlar vahlar çekeriz, tekrar başa döneriz. Her seferinde yazboz tahtasına selam çakar bir daha olmayacak deriz.
Bazen kendimizle dalga geçer gibi görünür bazense ne yaptığımızı kendimiz bile anlamayız. Yanlışlarımızı doğruymuş gibi kabullenen yığınların şakşakçılığı bizi bir alamete götürdüğünün farkına ise varmayız. Bu şakşakçıların yalakalığından olacak ki Anayasamızı yapamayan, demokrasiyi yerleştiremeyen, tıkanan sistemi değiştiremeyen ve kaderine razı Kaderci bir yaşama mahkûm olmuşuz vesselam.
Kendi kendimizi yönetmeyi ise beceremedik, hep birilerinin yönlendireceği korumacılığına sığındık. Seçilmişler ya faşist ABD’lilerden ya da Avrupa’nın emperyalistlerinden medet umdular. Yıllarca kandırıldık, ezildik, sömürüldük ama bir türlü aklımızı da başımıza almadık.
Tüm bu yanlışlara direnen baş kaldıranlar ise bedellerini en ağır şekilde ödediler, ödüyorlar. Halkımızı yoksullaştıran, emekliyi, emekçiyi, işçiyi, köylüyü, esnafı kısacası ülke insanımı yoksullaştırıp, köleleştirenlere hesap sorulmadığı gibi yapanın da yaptığı yanına kar kalıyor.
Hesap sormaya kalktığımızda Önümüze setler, koruma zırhları çekiliyor, bezende yüzümüze gülücükler kondurularak Alttan çenemize en ağır kroşe indiriliyor. Kardeşi kardeşe düşman ederken Timsah gözyaşları döküyorlar, kardeşiz dediğimiz birileri de ötekileştiriliyor. Yöneticilerin Kinleri ve güçleri birleşiyor en zayıf halka bulunuyor tepesine biniliyor, bazen de ülkemin hudutlarını aşarak kardeş ülke halklarına benzer uygulamalar yapılıyor.Halkların kardeşliği değil - Halkların kaderleri tayın ediliyor.
Muhalefette ABD faşizmine, emperyalizme, Hıristiyan kulübü dedikleri AB’ye bayrak açanlar iktidar olunca söylediklerini unutup dost olup birbirlerine kucak açtılar. Ülkemizin kaderini T.B.M.M’ de değil de Oslo’da yazmaya çalıştılar. Halkın özgürlüğünü, ülkenin tam bağımsızlığını Dinin gereğidir diyerek köleliğe, kulluğa uyarladılar. Her fırsatta ATATÜRK’E dil uzattılar. Atamızın kurduğu Cumhuriyette Karun gibi zengin oldular, Han, Hamam sahibi oldular.
Dedik ya kardeşi kardeşe kırdırdılar, düşman ettiler, kafamızı da karıştırdılar. Kendilerinin söyledikleri doğru ama ayni paralelde birilerinin söyledikleri ise onlara göre suç. Diyarbakır’da Emniyet Müdürü bana göre doğru söyledi iyi ki de söyledi. Polisimizle halkın düşman olmadığını, oyuna gelmeyeceğimizi anlasınlar.
Ülkemde yaşayan herkes ülkem insanıdır poliste, Askerde, Dağa çıkmaya zorlananda bizim insanımızdır, hatta kardeşimizdir. Bundan sonra yapana değil yaptırana bakacağım. Başbakan oy almak için dağdakilerde, askerlerde bizim vatandaşımızdır demiyor mu? Bu belkide çoğumuzun dikkatinden kaçmıştır, Emniyet Müdürü ise ölen herkes için ağlama davetine tepkiler nedendir anlamış değilim. Bence ölen kim olursa olsun üzülmemek, ağlamamak elde değildir.
Esas olanı ise Poliste, Askerde, Dağa çıkmaya zorlananda benim halkımdır, yoksul halk çocuklarıdır. Bu halk çocuklarını birbirine düşman eden birbirine kırdıranlar ise siyasi getirim elde eten yedi sülalesini zengin edenlerdir. Bunlar yazın havuzlu villalarda kışın şömineli kışlıklarında caka satanlardır. Yediklerinden Arta kalanlarla yüzlerce aile geçinir, bindikleri arabaları dört çekerdir. Otobüs durağında soğuktan donmak üzere bekleyenleri, evine bir lokma ekmek getirmek için canı çıkanları, pazardan meyve artığı toplayanları düşünmeyenler ve görmeyenler dır.
Kurulmuş bir düzen yıkılası bu saltanat düzeni… Yıkılası bu sömürü düzeni
