Akşener'in açıklamaları şöyle:
"Cumhuriyetimizin esas sahibi ve bekçileri, Memleketimizin iyi ve cesur gençleri, Grup toplantımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Ekranları başından, internetten, sosyal medyadan, bizi dinleyen, aziz milletimize, selam olsun! Anadolu’nun bağrından, Toroslar’ın eteklerinden, Doğu’nun kalbinden, Edirne’den Kars’a kadar, kalbi memleket için atanlara, selam olsun! Hürriyeti; Namık Kemal gibi, Meşvereti; Ahmet Rıza gibi, Müsavatı; Nezihe Muhiddin gibi savunanlara selam olsun!
Bağımsızlığın ateşi, Tıbbiyeli Hikmet’in inancından, Kurtuluşun neferi, Çuhadar Ali’nin kararlılığından, Cumhuriyetin siperi, Şehit Öğretmen Kubilay’ın cesaretinden, güç alanlara selam olsun! Ziya Gökalp’in, Yusuf Akçura’nın, Mehmet Emin Yurdakul’un fikrinden beslenen, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklarına selam olsun! Her 18 Mayıs gecesinde, sabahı heyecanla ve umutla bekleyen yüreklere, Yarın doğacak olan kurtuluş güneşini, hasretle bekleyenlere, selam olsun!
"AK PARTİ BİZDEN SADECE; PARAMIZI ÇALMADI, AYNI ZAMANDA; MUTLULUĞUMUZA DA ÇALDI"
Ak Parti iktidarı, bizden sadece; Paramızı, hakkımızı, kaynaklarımızı çalmadı… Aynı zamanda; Mutluluğumuzu, umudumuzu ve hayallerimizi de çaldı. Anadolu artık, o eski Anadolu değil… Tanımadığı yüzlere bile, gülümseyen; Sabahları dükkânını, umutla açan; Birbirinden selamını, eksik etmeyen; O Anadolu, artık yok… Çünkü artık hiç kimse; gülümsemek için bir sebep bulamıyor. Çünkü artık hiç kimse; dertlerinden kafasını kaldıramıyor. Çünkü artık insanlarımız; güne nasıl başladığını değil, günü nasıl bitireceğini düşünüyor. Kirasını, kredi kartını, elektriğini, suyunu, taksitlerini, tarlasına atacağı gübrenin parasını, traktörün mazotunu, hayvanının yemini, ilacını, nasıl denkleştirip, ödeyeceğini düşünüyor.
Gök mavi, dağ yeşil, tarla sarı olan memleketimizde… Bugün artık; Gök gri, dağ delik deşik, tarla ise boş duruyor… Sevgili gençler; Ak Parti iktidarının, ülkemizi içine soktuğu bu sarmaldan, en çok da, siz etkileniyorsunuz. Önünüzdeki, fırsatlarla dolu koskoca bir ömrün, heyecanını hissetmeniz gerekirken; her birinizin yüzünde, derin bir hüzün görüyorum. Bu hüzün, Karabük’te; işlettiği kafede, borçlarla boğuşan gencimizin hüznüyle, aynı hüzün! Bu hüzün, Mardin’de; Tableti olmayan, internete ulaşamayan, 10 yaşındaki Enes’in hüznüyle, aynı hüzün!
Bu hüzün, Malatya’da; KPSS’den, 81 puan almış olmasına rağmen, tekstil fabrikasında çalışan, genç kadının hüznüyle, aynı hüzün! Bu hüzün, Tokat’ta; Yemek ve yol masrafından sonra, elinde, arkadaşlarıyla, bir kahve içecek parası bile kalmayan, gencimizin hüznüyle, aynı hüzün! Bu hüzün, Erzurum’da; Geceleri, başını yastığa koyduğunda, uyuyamayan, geleceğinden endişe duyan, 16 yaşındaki evladımızın hüznüyle, aynı hüzün! Bu hüzün, Ordu’da; 90 liralık kitap parasına, 20 liralık defter parasına dertlenen, Atakan’ın hüznüyle, aynı hüzün!
"BU MÜCADELEDE ASLA YALNIZ DEĞİLSİNİZ!"
Bu hüzün, Bursa’da; Aldığı 16 bin lira krediyi, 27 bin lira olarak, nasıl ödeyeceğini düşünen, gencin hüznüyle, aynı hüzün! Bu hüzün, İstanbul’da; Metroya kaçta binebileceğini, Hangi sokaktan yürüyeceğini, Sapığın biri tarafından, videoya alınıp alınmadığını, düşünmek zorunda kalan, genç kadınların hüznüyle, aynı hüzün! Mahkûm edildiğiniz, bu hazin tablo yetmiyormuş gibi; Bir de üstüne, gençliğini hakkıyla yaşamamış adamların, Boş nasihatlerine, üst perdeden ayarlarına, ve buyurgan tavırlarına, maruz kalıyorsunuz.
Kimi zaman hayat tarzınıza, Kimi zaman bakış açınıza, Kimi zaman gururunuza, hatta telefonunuza kadar uzanan, kirli bir el ile, mücadele ediyorsunuz. Ama şunu bilin ki; Bu mücadelede, asla yalnız değilsiniz! Asla kimsesiz değilsiniz! Asla sahipsiz değilsiniz!
Onlar sizi, şımarık ilan etmek istiyor. Oysa siz sadece, emeğinizin karşılığını almak istiyorsunuz; biz biliyoruz. Onlar sizi, ülkeden kaçmakla suçluyor, hatta, hain ilan ediyor. Oysa siz, ülkenizden koparılmış hissediyorsunuz; biz biliyoruz. Onlar sizi, umursamazlıkla suçluyor. Oysa sizin, dertleriniz, kaygılarınız, acılarınız var; biz biliyoruz. Onlar sizi, kolaycılıkla suçluyor. Oysa siz, karşınıza duvarların dikildiği bu düzende, her şeye rağmen, tutunabilmek için çabalıyorsunuz; biz biliyoruz.
“ÖFKELERİNİZİ, ENDİŞELERİNİZİ ANLIYORUZ”
Öfkelerinizi, endişelerinizi, hayal kırıklıklarınızı, emin olun ki anlıyoruz. Siz sadece, kendiniz, ya da aileniz için değil; Göz göre göre, ranta kurban edilen doğamız için de, açlığa, şiddete, zulme maruz kalan, hayvanlarımız için de dertleniyorsunuz. Yandaşlara, peşkeş çekilen topraklarımız için de, Har vurulup, harman savurulan, kaynaklarımız için de üzülüyorsunuz. İthalata mahkûm edilen, tarım politikamız için de, bir kişinin dostluk ilişkilerine endeksli, dış politikamız için de kaygılanıyorsunuz. Hafızası, değerleri, itibarı, ayaklar altına alınan devletimiz için de, Liyakatsiz yöneticilerin elinde, arpalığa dönen, kurumlarımız için de endişeleniyorsunuz.
Siz sadece, öznesi olduğunuz sorunlara değil; Ülkemizdeki huzursuzluğa, yokluğa ve çaresizliğe de kafa yoruyorsunuz. Mutsuzlukla mücadele ediyorsunuz. Umutsuzlukla mücadele ediyorsunuz. Ve mücadele etmekten artık yoruldunuz. Sizler, Türkiye’de Türk olmaktan gurur duyan; ama Türkiye’de yaşamaktan, artık yorulan gençlerimizsiniz. Ve çok haklısınız! Kızgınsınız, öfkelisiniz. Çok haklısınız!
Kendinizi, camdan duvarlara sıkışmış, gençliğiniz sizden çalınmış gibi hissediyorsunuz. Çok haklısınız! Hamasi sözlere, boş vaatlere inanmıyor, bugün yaşadıklarınız için de, bizleri suçluyorsunuz. Çok haklısınız!