AİHM'den Selahattin Demirtaş için derhal tahliye' çağrısı

AİHM

AİHM, Selahattin Demirtaş hakkında nihai kararını vererek derhal serbest bırakılması yönünde çağrı yaptı. AİHM ayrıca Demirtaş'a maddi, manevi tazminat ve masraf ödemesi yapılmasına karar verdi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında 2018’de verdiği hak ihlali kararını hatırlatarak “derhal tahliye” çağrısında bulundu.

Mahkeme kararında, Demirtaş’ın tutukluluğuna ilişkin alınan kararlarda terör bağlantılı suçlamalara ilişkin bir delil bulunmadığını belirtti.

Kararda ayrıca, Demirtaş’ın tutukluluğu için sunulan gerekçelerin sadece başka siyasi amaçları gizlemek için kullanıldığı ifade edildi.

AİHM, 20 Kasım 2018 tarihli kararında Demirtaş’ın tutuklanmasında hak ihlali tespit etmiş ve Demirtaş’ın serbest bırakılarak tutuksuz yargılanmasına karar vermişti.

Kararın ardından 4 Aralık 2018 tarihinde, Demirtaş’a ‘terör örgütü propagandası yapma’ suçlamasından verilen hapis cezası onanmış, böylece AİHM’in Demirtaş hakkında verdiği karar da hükümsüz kalmıştı.

Selahattin Demirtaş ve avukatları verilen karara ilişkin görüşlerini paylaştılar.

Selahattin Demirtaş’ın avukatları yaptıkları açıklamada şunları söylediler:

 

“AİHM Büyük Dairesi, 22 Aralık 2020 tarihli kararıyla 4 Kasım 2016 tarihinde tutuklanan müvekkilimiz Sn. Selahattin Demirtaş’ın muhalif bir siyasetçi olarak siyasi amaçlarla ve hukuka aykırı bir şekilde tutuklandığına karar vermiş ve Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasını talep etmiştir.

Büyük Daire, dokunulmazlıkları kaldıran Anayasa değişikliğinin öngörülebilir olmadığını, Meclis kararı olmadan bir milletvekilinin tutuklanamayacağına dair hükmün bu davada uygulanmadığını, meclis içerisinde ve dışarısında yaptığı konuşmalar nedeniyle ifade özgürlüğünün ve milletvekili olarak faaliyet yürütememesi nedeniyle serbest seçim hakkının ihlal edildiğini tespit etmiştir.

Bilindiği üzere, AİHM, 20 Kasım 2018 tarihli ilk kararında Sn. Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması gerektiğine karar vermiş ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” açıklamasının ardından bu karar uygulanmamıştır.

Büyük Daire, 20 Eylül 2019 tarihli ikinci tutuklamanın, Demirtaş’ın 4 Kasım 2016 tarihli ilk tutukluluğunun devamı niteliğinde olduğunu vurgulayarak hala bu nedenle tutuklu olan (ikinci tutukluluk) Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması gerektiğine hükmetmiştir.

Sadece Türkiye için değil Avrupa Konseyi üyesi tüm devletler açısından pek çok ilki barındıran ve AİHM tarihinin en ağır ihlal kararlarından biri olan bu karar doğrultusunda müvekkilimizin derhal serbest bırakılması ve beraat etmesi gerekmektedir.

Hükümeti, AİHS’nin 46. maddesi uyarınca kesin ve bağlayıcı olan bu kararın gereklerini ivedilikle yerine getirmeye çağırıyoruz”

Selahattin Demirtaş da konuyla ilgili şunları söyledi:

 

“15 ay önce Strasbourg’da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairede 17 farklı ülkenin yargıçları önünde yapılan açık duruşmada, AKP hükümeti ve benim yasal temsilcilerim tüm iddia, delil ve savunmalarını ortaya koydular. AKP hükümetini Almanya’dan bir hukukçu temsil ederken, beni tümüyle Türkiyeli bir heyet savundu.

Bu duruşmanın kararı nihayet bugün açıklandı. Kararın teknik, hukuki detaylarını avukatlarım daha sonra tek tek izah edeceklerdir. Ancak kesin olan şudur ki, altı yıldır benim ve arkadaşlarım hakkında yürütülen sözde yargı faaliyetlerinin tamamının siyasi amaçlı olduğu, hukuki olmadığı, bizim suçsuz olduğumuz, bizi içeri atanların ise bize karşı siyasi kumpas kuracak kadar ağır suçlar işledikleri kesinleşmiş oldu.

Bu karar, Türkiye’de hukuk ve adalet sisteminin bizzat Hükümet eliyle çökertildiğinin de tescilidir. Dört yıldır hukuk dışı bir şekilde siyasi rehine olarak içeride tutulmama rağmen bu karar beni sevindirmemiş, mutlu etmemiştir. Aksine üzgünüm. Bu karardan dolayı gerçekten üzgünüm. Çünkü ortadan kaldırılan demokrasinin, yok edilen hukukun ve adaletin faturasını sadece ben ödemiyorum, 83 milyon yurttaşımız en ağır şekilde ödüyor. (Zevk, sefa ve şatafatla yaşamaya devam eden bir milyon kişiyi bilerek saymıyorum.)

İşsizlik, açlık, yoksulluk nedeniyle canlarına kıyan insanlar adına üzgünüm. Çöpten veya pazar artıklarından beslenmek zorunda kalan yüz binlerce kardeşim adına üzgünüm. Üzgünüm çünkü milyonlarca çiftçi, esnaf, sanayici iflas etmiş durumda. On milyonlarca işsiz adına, açlık sınırının altında yaşam mücadelesi verenler adına üzgünüm. Demokrasi ve barışın yokluğundan nefessiz kalanlar adına, ülkesini terk etmek zorunda bırakılanlar adına çok üzgünüm.

Seçimi kazanıp koltuklarını korumak için bizleri cezaevinde tutarak hukuku ayaklar altına alıp ekonomiyi çökertenler keyiflerinden taviz vermezken, açlıktan kendini yakanlar adına üzgünüm. Keşke bedeli sadece ben ve arkadaşlarım ödeyebilseydik. Keşke bu ağır faturayı, tüm toplumun geleceğini karartacak şekilde herkese ödetmeselerdi. Kendimden çok halkım için, sizler için üzgünüm.

Ancak üzgün olduğum kadar da umutluyum. Çünkü ben halka güveniyorum. Demokrasi için el ele veren ve her geçen gün sayısı katlanan on milyonların gücüne güveniyorum. “Madem bu ülke hepimizin, madem bu Cumhuriyet hepimizin, o halde Türk, Kürt demeden, Alevi, Sünni demeden, el ele, bu toprakları cennet yapacağız” diyenlere inanıyorum. İktidar ve ortaklarının akılalmaz korkunçluktaki nefret dillerine kulaklarını tıkayıp, onlara gözlerini kapayıp barışın, sevginin ve kardeşliğin dilini konuşanların o güzel yüreklerine güveniyorum. Umutluyum. Çünkü ben, halkı aptal yerine koyanlara büyük bir ders verileceğini, hepsinin tarihin tozlu raflarına kaldırılacağını biliyorum.

Az kaldı. Üzülün, öfkelenin ama çalışın, çabalayın, mücadele de edin ve umudunuzu asla yitirmeyin. Unutmayın, mutlaka kazanacağız!

Son olarak, bu hukuki ve siyasi mücadeleye büyük katkı sunan HDP Genel Merkezine, Eş Genel Başkanlarımız Pervin Buldan ile Mithat Sancar’a ve milletvekillerimize, il ve ilçe örgütlerimize, dayanışma gösteren herkese çok teşekkür ediyorum. AİHM hazırlık ve savunma aşamalarında sadece bilgi, birikim ve deneyimlerini değil, yüreklerini de ortaya koyarak beni temsil etme zarafetini gösteren Prof. Dr. Başak Çalı, Av. Benan Molu, Av. Ramazan Demir, Av. Mahsuni Karaman, Av. Dr. Kerem Altıparmak, Av. Aygül Demirtaş Gökalp ve Av. Deniz Gedik’e şükranlarımı sunuyorum.

Ayrıca yerel mahkemelerde halen büyük bir fedakarlık ve emekle savunmanlığımı sürdüren tüm avukat arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Hepsi sağ olsunlar, var olsunlar.

Sizlere de en içten selamlarımı, sevgilerimi gönderiyor, saygılarımı sunuyorum”